Murat BELGE
İş olacağına vardı; daha da varacak.
Uzun bir süredir, "dış politika" denilen şey, Türkiye’de, "iç politika"nın bir uzantısı ya da hatta bir koltuk değneği haline gelmişti. Sağa sola kafa tutup içeride seçmenlere (yurttaş=seçmen), ne kadar cesur olduğumuzu gösteriyorduk. Ama "dış politika" ciddi bir iştir ve kendi matrisleri çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu yapılmadı ve şimdi kendimizi belirli bir konumda bulduk.
Son olayda ölenlerin sayısı otuz üçü bulunca çıta birkaç derece yukarıya çıktı. Ha, biz de onlardan 1700 kişi "götürmüşüz"; bundan sevinç duyacaklar bununla avunabilirler. Ama bu, o otuz üç kişinin yakınlarının acısını gerçekten hafifletmeye yeter mi, bilemiyorum. Yalnız burada değil, bütün dünya işin iyiden iyiye ciddiye bindiğini hissetti ve herkes buna göre durduğu yeri belirlemek üzere yekindi. İlk "merci"lerden biri doğal olarak NATO. NATO’yu biz tepki göstermeye çağırdık: Bir NATO ülkesi olarak Türkiye saldırıya uğradı!..
Ama öyle görünüyor ki NATO aynı fikirde değil. Çünkü, nerede saldırıya uğradık? Suriye’nin İdlib bölgesinde. Kimin saldırısına uğradık? Suriye’nin...
Türkiye kamyon kamyon teçhizat ve mühimmat göndererek Suriye’nin bir bölümüne yerleşti. Giderken bu eylemini NATO ile danıştı mı? Suriye toprağındayken Suriye’nin saldırısına uğramasının niçin "NATO’ya saldırı" olarak yorumlanması gerektiğini NATO’ya açıkladı ve ikna etti mi? Bildiğim kadarıyla böyle bir şey olmadı. Olmazdı da, çünkü Cumhurbaşkanı "izin" almayı andıracak davranışlarda bulunamazdı.
Suriye'deki olaylar karmaşasında en etkili rolü Rusya yüklenmiş durumda. Çünkü burada boy gösteren bütün aktörler arasında en güçlüsü o. Putin Rusyası’nın "ulvi" amaçlarına inanacak halim yok, ama Rusya elindeki avantajlar sayesinde oyununu kabul edilir bir çerçeve içinde oynama imkanına sahip. Yani oynadığı rolün meşruiyet sınırları içinde kaldığına birçok ülkeyi ikna etmiş durumda.
S-400’lerle birlikte Türkiye-Rusya-Amerika üçgeni ilginç bir evreye girdi. Putin, Tayyip Erdoğan’ın Hristiyan Batı’ya duymaktan kendini alamadığı öfkeden yararlanarak NATO’yu bölerek zayıflatma stratejisini hemen yürürlüğe koydu ve bu noktaya varmak için Rus uçağı vurma eylemlerini de büyütmedi.
Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin Soğuk Savaş zamanındakinden daha iyi olmasına hiçbir itirazım yok elbette. Rusya ile, ve herkesle "iyi geçinmek" içtenlikli ve sindirilmiş politika olmalı. Ama başında Vladimir Putin bulunan bir ülkenin neyi niçin yaptığını da dikkatle kollamak gerek. Bunun ne kadar yapıldığını görüyoruz.
Türkiye, Rusya ile iyi giden ilişkilerine dayanarak olsa gerek, Amerika’ya da kafa tuttu. Ancak, Rusya ile ilişkilerin sürgit bahar havasında yürümesine engel olacak bir yığın etken vardı. Bunların başında da iki ülkenin Suriye’yi koymak istediği yer geliyor. Rus donanmasına güvenilir liman sağlama uğraşı ile Şam’da namaz kılma özleminin arasındaki farklılık diyelim.
Suriye uçakları 33 Türk askerini öldürüyor. Rusya "Ben yapmadım" diyor ve hemen ekliyor: "Vurulan bu Türk askerleri, olmamaları gereken bir yerdeydiler." Neresi orası? IŞİD, El Kaide ve benzeri örgütlerin, yani yapılan görüşmelerde Türkiye’nin tasfiye etme "görevini" üstlendiği örgütlerin bulunduğu yer. Rusya, ardından, Suriye limanına, "yardımcı" olduğunu göstermek üzere, fırkateyn gönderiyor.
Rusya ile ilişkilerin bu noktaya gelmesi üzerine Amerika’ya bir gülücük gönderiyoruz. S-400 olayı Amerika’yı da teyakkuz durumuna getirdi. Rusya nasıl Türkiye’yi Amerikan yörüngesinden çıkarmak üzere taktikler uyguladıysa, şimdi Amerika da Türkiye ile Rusya arasında şeker renk olan ilişkileri daha da bozmaya çalışıyor. Onun için "NATO müttefikimiz Türkiye’nin arkasındayız" retoriğini yapıyor, ama retorikten başka bir şey de yapmıyor. Biz onlardan "Patriot" isteyince onlar da S-400 konusunu hatırlatarak nezaketle geri çeviriyor.
Bunun anlamı da oldukça açık. ABD’nin vereceği destek sınırlı.
Tayyip Erdoğan Suriye ile 911 km sınırımız olduğunu söylüyor. Bu elbette böyle ama böyle olması Türkiye’nin oradaki varlığının herkesçe meşru bulunması sonucunu verir mi, orası pek belli değil. O kadar uzun sınırı olmasa da, manevi bakımdan Suriye’ye belki daha da yakın hisseden Müslüman dünyada ve onun içinde özellikle Arap dünyasının nasıl tavır alacağı konusunun da belirli bir ağırlığı var. Oradan, Türkiye’nin beklediği, daha doğrusu "duymak isteyeceği" sesler gelmiyor. Bunu da bir kenara not edelim.
Somut durum az çok seçilir olunca Türkiye bir davranışta bulundu. Neydi bu davranış? Sayıları git gide artan mültecilere kapıları açmak. Bu, Avrupa’nın korkulu rüyası. Uzun süreden beri Türkiye’nin, daha doğrusu AKP iktidarının, Avrupa’ya yaptığı şantajın başlıca aracıydı. Şimdi Türkiye, Suriye’de bulunmasının ne kadar "haklı" olduğunu göstermek üzere Edirne’deki kapıları açıyor.
Birçok yorumcu sözünü etti, değinip geçeyim: NATO’dan destek bekliyoruz. Bunu beklediğimiz ülkeler bu "kapı açma" politikasından en fazla zarar görecek ülkeler. Bunun başarı vadeden bir siyaset olduğunu iddia etmek kolay görünmüyor. Kamufle edildiğini söyleyemeyeceğimiz bir "tehdit" bu; "dostane" bir tedbir olmadığı açık.
Peki, açılan kapılardan kimler geçecek, nereye gidecek? Yunanistan’a ve Bulgaristan’a açılıyor bu kapılar. Bu iki ülkenin "Hoş geldiniz! Biz de sizi bekliyorduk!" demeleri beklenmiyor. Muhtemelen, "Buraya kadar. Buradan geriye" diyecekler. Şimdi TV’lerde gördüğümüz insanlar, çoluk çocuk, bilemiyorum ne yapacak. Bu da, talimatını AKP iktidarının verdiği bir yeni insanlık faciasına dönüşecek.
Başta söylediğim gibi, iş olacağına vardı, varıyor. Arkası nasıl gelecek, şimdiden tahmin etmek zor. AKP iktidarının her konuda benimsediği "inatlaşma" politikasından vazgeçeceğini sanmıyorum. Bunun da rahat soluk alma ihtimaline yardımcı olmayacağını kestirmek için kahin olmak gerekmiyor.
Olay henüz yeni. Ama Türkiye’nin şimdiye kadarki politikasını eleştiren analistler de konuşmaya başladılar. Şimdi AKP politikalarının en önemli kısmı da böyle bir muhalefet ve eleştiri atmosferinin oluşmasını önlemek. Bu AKP politikası ve niçin böyle olduğunu sormak çok anlamlı değil. Ancak, bu "milli dava" havası yaratılınca muhalefet de sesini kısıyor ve ses kısmakta iktidarın göstereceği celallenmeyi haklı göstermeye yarar bir tavır sergiliyor. Yani iktidarın ideali olan "tek ses" ortamına yardımcı oluyor.
Analistlerden iktidarın politikasını eleştirenler, uzun vadede bir "dış politika hedefi" olmamasını dile getiriyor. "Nereye varmak üzere ne yapıyoruz?" Bunu soruyorlar. "Yani, on yıl sonra Türkiye’nin nerede olmasını bekliyoruz?" diye soruyorlar. İktidarın asıl sorusunun bu olduğunu sanmıyorum. İktidarın birincil sorusu on yıl sonra Türkiye’nin nerede olacağı değil, on yıl sonra AKP iktidarının devam etmesinin nasıl güvence altına alınacağı.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025