Ümit KIVANÇ
Bugünün (16 Mart), eziyet ve rezillikle dolu uzaklaşmış-yakın tarihimizden yine kanlı, yine berbat bir günün yıldönümü olması vesilesiyle, film izleme önerisi yaparak başlamak istiyorum. (Mubi platformundan izleyebilecekler belki başkalarına da izleme şansı verebilirler.) Enis Rıza ile Ebru Şeremetli’nin elinden çıkma “Hatırlamak… On Altı Mart” belgeseli, özellikle şu mâhut “12 Eylül öncesi” denen dönemin belli başlı ana hatlarını bilmeyenler için âdetâ “Türkiye Bir Nedir” dersine giriş mahiyetinde. Katliamlar neden nasıl planlanıyor, kimler eliyle nasıl uygulanıyor, icap ettiğinde katiller nasıl ortadan kaldırılıyor, kazara birileri bir yerde devletle ilişkili olarak “katil” sıfatını dile dökerse niye birileri yaralarına çomak batırılmış gibi hışımla ayağa fırlıyor… 16 Mart’la dönülen virajdan itibaren işlenen seri ve sistematik cinayetler bir planın pürüzsüzce uygulanmasından ibaret değil mi? Ülkenin yönetim pratiği konusunda hızlandırılmış kurs niteliğinde, 16 Mart Beyazıt Katliamı’nın ayrıntıları ile sonradan yaşananlara dair aktarılan gözlem ve tesbitler. Yaşayanlar anlatıyor, filmi yapan belgesel sinemacı arkadaşlarımız derleyip toparlayıp sunuyorlar. Anlaşılmayacak hiçbir şey yok, dönemin hem ruhuna hem karanlığına dair çok şey var. “Ay aman, içimi karartamam!” diyenleri, günümüzün karanlığındaki ve hayatımızın giderek kararmasındaki paylarını hatırlayarak yüzlerini hakikate çevirmeye çağırmış olayım, bu izleme önerisiyle. Devlet görevlilerinin önce yardımı, bilahare koruyup kollamalarıyla gerçekleşmiş bu tür katliamlarla hesaplaşılmadığı için bugün bu haldeyiz.
Diyeceksiniz ki, muhterem okurlar, özellikle gençler -yani hâlâ yazı mazı okuyanlar-, n’olmuş ki 16 Mart’ta? Önemli bişey değil, canım. Öldürülmesi mübah birileri öldürüldü sadece. Bütün saldırılara, tezgâhlara rağmen faşistlerin mutlak hakimiyetinin tesis edilemediği İstanbul Üniversitesi’nden meydana yürüyen solcu öğrenci grubunun üzerine bomba atıldı, yedi genç can verdi, kırktan fazla insan yaralandı. 1978 yılında. Eskiden yani. Düşünün, cep telefonu bile yoktu! Maymundan insana yeni geçiyorduk filan, o zamanlar yani, çok eski…
Size öyle geliyor. Hiç mi hiç eski değil. Özellikle şu kimin, neyin yaşaması anlamına geldiği belirsiz bekâ tanrısı için. Anlam belirsiz, çünkü, bizim yaşamamız anlamına gelmediği ortada. Çünkü o şey her neyse, o yaşasın diye biz gözler kırpılmadan, parmaklar titremeden öldürülebiliyoruz. “Biz”i meydana getiren insanlar grup grup sınıflandırılıp topluca katledilebiliyor. Katliam organizasyonlarında roller oynayanlar, işinsanı olabiliyor, hukukçu olabiliyor, siyasetçi olabiliyor, parti kurabiliyor, Meclis’e girebiliyor, devletteyse yükselebiliyor.
Bu gelenekleşmiş tarzın bir toplum için ne kadar alçaltıcı, küçültücü, haysiyet kırıcı olduğu, eğer bu böyleyse başka şeylerin asla temiz pak olamayacağı bir türlü tam anlamıyla bilince çıkarılamıyor. Kim göz göre göre dayatır, kendi dahil, içinde yaşadığı toplumun bu şekilde aşağılanmasının yaşamanın tek yolu olduğunu? Kim revâ görür, etrafındaki herkese ve kendine, seviyesiz Yeşilçam filminin pusu kuran kalleş kötü adamı rolünü? Her dönemin muktediri pusu kuruyor, arkadan vuruyor, tezgâhı kurup ötekileri hedef, berikileri katil yapıyor ve bir olayda bunlara mâruz kalanlar öbür sefer başkaları mâruz kalabileceği için alkışlamaya, omuzlara almaya hazır bekliyor. Bu onurlu bir yaşam değil, bir toplum için. Onur şart mı? Bilmiyorum. Borsa ne olmuş, bakmak lazım.
İnanmayanımız çıkabilir, ama onurlu yaşamın önündeki “sivil” engellerin başlıcası “arkadan dolanma” kültürünün köklerine uzanan, hiçbir sorunu çözmemeye, hiçbir yüzleşmeye girememeye yolaçan hatlar var burada. Haysiyetin beslendiği hatlara dolanıp kısa devre yaptırıyorlar. Bağlantıyı kurmak zor görünmesin, sorumluluktan kaçmanın merkezî yer tuttuğu, bedel üstlenmeye çağırıldığı anda kaçacak delik arayan ergen haleti ruhiyesi gözeneklerimize işlemişse sebebi sözkonusu kısa devrelerdir. Ödülümüzün olmayışı, aslında ödülün nerede olduğunu göremeyişimiz, topluca, paylaşarak, adaletli yaşam sürmeye çalışmanın başlıbaşına mutluluk ve tatmin kaynağı olduğunu aklımızın ucundan bile geçiremeyişimiz, geçirmeye kalkarsak başımıza geleceklere dair kuşaklar boyu işlene işlene beyinde özel bölge oluşturmuş bilgilerimiz, kimliğimizi ve bilincimizi şekillendiriyor. Millî Eğitim’de çocukların, gençlerin zihinlerinin yalanla doldurulması, üstelik bunun insanî kapasiteyi felç edecek şekilde, en tehlikeli, en berbat yoldan, kendileri hakkındaki yalanlar kullanılarak yapılması, tek tek hepimizi, tâbi cemiyetin sözde hür bireyleri olmak üzere yoğuruyor.
Bütün yapılan edilenin bizi ulaştırdığı tek sağlam, değiştirilemez gözüken, ancak insan yapısı olduğundan kolayca değiştirilebileceği bilinen ve bu yüzden değiştirilmesi teklif dahi edilemez sayılan sonuç şu: bizim hükümdara ihtiyacımız var. Varlık-yokluğa dair ihtiyaç bu. Tarifi uzun yazılar sürer.
Birbirimize yönelik sonucuysa basit: birbirimizi varsaymayışımız. Elindeki telefona, yere veya kendi hizasındaki kimseyi görmeksizin tâ karşıda, uzaklardaki hedefine gözünü dikmiş hızla üstümüze yürümelerine yolaçacak ne kötülük ettiğimi düşünüyorum insanlara. Haftalardır. Rastgeldiğim her tanıdığa soruyorum, “size de böyle görünüyor mu?” diye. Kimse hayır demedi. Tek tartıştığımız, sebebin başkalarını fark etmemek mi, umursamamak mı olduğu yoksa meselenin bunların da ötesine mi geçtiği. Müthiş hızla yayılan bir büyükşehir davranışı -modası mı, tafrası mı demeliyiz?- sözkonusu. İnsanlar birbirinin üstüne yürüyor. İstanbul gibi bir cangıldayız, kimsenin gözünün kimseyi görmediği ne ortamlara girip çıktık, ne zamanlar yaşadık; fakat bugünkü salgında başka bir hava, başka bir edâ göze çarpıyor. Önceden tanımadığımız bir durumla yüzyüze geldiğimizde bunu hissederiz. Tıpkı eldeki telefon gibi, karşıdan gelenin üstüne yürüme de, korkarım, varlığın ayrılmaz parçası olmaya doğru evriliyor.
Ve nâçizâne köşeyazarınızın gözüne bu hal yalnız bizim toplum olamayışımızın yeni çirkin tezahürü gibi değil, dünyanın gittiği yönle de ilişkili görünüyor. İnsanları gütmenin en sağlam yolu her zaman onların birbirleriyle ilişkisini kesmek. Yöneticiye akıl vermeyi amaçlayan her türlü siyaset teorisinin özü bu süflî ifadeyle tarif edilebilir. Gütme teknolojilerinin böylesine gelişmediği çağlarda ilişki kesme çoğunlukla açıkça birbirlerine düşürmeyi içeriyordu. Gerçi bunu hâlâ aşmış, geride bırakmış değiliz, ama sanırım bu tür masraflı, kirli ve gürültülü işlerin daha çok dünyanın gözlerden uzak kalacak kesimlerinde görüleceği dönemler var önümüzde. “Gelişmiş” büyükşehirlere televizyonun açtığı yoldan ekranlı cep telefonlarının getirdiği hayat içerisinde, iktidar sahibi olmayan insanlara ille birbirlerini kırdırmanın Cesur Yeni Dünya tarzı hükmetme mekanizmasına uymayacağı belli. Bireylere bölme kapitalizmin her zaman pekâlâ başarabildiği şey. Ancak insan denen yaratık bütün kültürel karşı-etkiye rağmen iletişim, ilişki ve dayanışma huylarını terk edemiyor, bu yüzden bu “zerrelerine ayırma” etkisi kalıcı kılınamıyor.
Yeni büyükşehir modası, karşıdan gelenin -yani kaldırımı paylaştığın insanın- üstüne yürüme, kötü yürekli kurnaz muktedirler açısından müthiş bereketli görünüyor. Teşviki muhtemeldir. Üç kişiyi daha kenara çekilmeye mecbur ettiği için tatmin olan kadın/adam şüphesiz ne bunun farkında ne de başkalarının ne olacağını umursuyor. Tabiî esas vahim olan, bu yolda o şekilde yürüyerek kaybedeceği şeye dair fikrinin olmayışı. O küstahça yürüyüşler, kaldırımdaki muhataba “seni ezerim” demek olabilir, ama gerçekte başka birilerine “beni güdebilirsiniz” bildiriminden başka şey değil. Bu bile aşırı iyimser tercüme olabilir; hakiki mesaj “güdüyorsunuz”dan ibaret.
Diyeceğim, belki üstümüze bomba atarak “bunlardan uzak durun, sizi de parçalarız!” denmesine gerek kalmadan, daha rahat güdülebilecek insanlar bu gidişle. Zira baskı altında birşeylerden vazgeçmek, birşeyleri öyle değil böyle yapmak veya hiç yapmamak, insan haysiyetinin bir kenarda, ezile büzüle de olsa korunmasına fırsat verir. Pisliğe gönüllü iştirak bambaşka şey.
Peki, enayice görünse de sormak isterim: Her türlü pisliğin böyle çabucak benimsenmesi nedendir?
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları



























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024