Ümit KIVANÇ
Türk İslâmcılığı, bu iktidar tecrübesiyle birlikte, kendisine moral yakıt ve çekim gücü sağlayabilecek en önemli kaynaklarını yitiriyor. Ahlâk, vicdan ve adalet kavramlarıyla bugünkü iktidar pratiğini biraraya getirebilmek artık anca bu kavramlarla hiçbir ilişkisi kalmamışların işi. Ancak, bu ideolojinin akıl ile zaten sorunlu olan ilişkisi de, yaşanan gerilimlerden payını alıyor. Türk İslâmcılığı, tıpkı Kemalizm gibi, ancak temel akıl yürütme ve muhakeme pratiklerini iptal edebildiği ve belirli bir anda sorun çözebilmek için gerekli bilginin belirleyici kısmını insanlardan esirgeyebildiği oranda kendini kabul ettirebiliyor. İktidar propagandacılarının faaliyetinde yalan dozunun hızla artışına sebep bu. Derdi siyasî iktidar, ikbal, toplumsal tahakküm vs. olan ve bunlar için en geniş imkânları dinî kulvarda koşarak yakalayabileceklerini umanları bir yana bırakın; onların maşallah her şeye aklı erer. Fakat Türk İslâmcılığının bireylere ve topluma sunduğu dünyayı kavrama ve anlamlandırma tarzı, giderek, aklı bütünüyle iptal etmeyi gerektirecek gibi görünüyor.
Burada ayrıca iki çeşit sorun var. Hem akla aykırılık hem de gerçekten akıl almaz bir benmerkezcilik. Tersten dolanılıp arkasına bakıldığında, kendini bir tür ayrıcalıklı yaratık, ayrıcalıklı insan cinsi görmenin tezahürleri... Daha eski tarihlerde evrende olan bitene mana vermeye çabalarken kendi egemenlerinin pençesine düşmüş birçok kavim, tepelerindeki zalimi evrenin merkezi kabul etmek zorunda kalmıştı. Bu "güneş kral"lardan herhangi biri, kendini, şu anda Türkiye'de icrayı sanat eden herhangi bir İslâmcı köşeyazarı kadar evrenin merkezinde görmüş müydü, şüpheliyim.
Hayır, "Bana ne, biz çoğunluğuz, bize tâbi yaşamak zorundasınız," diyen Hayrettin Karaman gibilerden sözetmiyorum. Bu sefer başka çeşit: Yeni Asya yazarı Kazım Güleçyüz, Cemaat'e yapılan haksızlıklar nedeniyle Allah'ın Ankara'yı uyarmakla meşgul olduğuna ve bu amaçla katliamlar düzenlediğine inanmamızı istiyor ("Yeni İkazlar").
Güleçyüz, Ege merkezli depremden sözediyor:
Biz bu hadiseye de “yeni bir İlâhî ikaz” olarak bakıyor ve bu ikazı davet eden manevî sebeplerin çok daha dikkatli bir şekilde tahlil edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Tıpkı 17 Ağustos 1999 depremi ve 13 Mayıs Soma maden faciası gibi...
Ne dediği açık herhalde: 1999 depremi ile Soma faciası birer "ilâhî ikaz"mış; bunları "davet eden manevî sebepler" varmış. Yani biz bu sebepleri meydana çıkardığımız için Allah bizi ikaz etmiş. Yani: 1999'da -iyi ihtimalle- 16 bin kişinin, şimdi de 301 işçinin canını Allah sırf bizi ikaz etmek için alıvermiş. Kurcalasak, bin türlü aması maması dökülecektir kucağımıza, söylenen net. Zaten ilâhî ikazlar konusunda Yeni Asya yazarı bir uzman. İnsanlar nasıl tütün eksperi, şarap tadıcısı falan oluyorsa, bu bey de, ne Allah'ın ikazıdır, ne değildir, bunu tayin ve ifşa etme otoritesi. Buyurun:
(...) 17 Ağustos depreminin merkez üssü olan Gölcük’e çok yakın bir mekânda hissettiğimiz son sarsıntı, ister istemez, hepimize, yaklaşık 15 sene önce yaşanan o büyük felâketi hatırlattı. O zaman bu afeti “İlâhî ikaz” olarak niteleyip bu ikazı 28 Şubatçıların zulüm ve haksız uygulamalarıyla irtibatlandırdığımız için hışımları üzerimize çekmiş; DGM’lerde yargılanıp mahkûm edilmiştik. Ve Mehmet Kutlular, sırf bu sebeple tam 276 gün hapis yatmak zorunda bırakılmıştı.
Tecrübeli "ikaz"cılar. Peki, büyük depreme 28 Şubat sebep olmuş, şimdi hangi sebepler "davet etmiş" son kanlı "ikaz"ları? Onu da şuradan buyurun:
Şimdi de yer yer 28 Şubat’ı hatırlatır boyutlara ulaşan keyfî ve hukuksuz uygulamalar gündemde. Dahası bunların bir kısmı, o dönemde başlatılıp da arkası getirilemeyen ve yarım bırakılan bir kısım operasyonların, iktidardaki “dindar” kadrolar eliyle sürdürülen devamı niteliğinde.
Gördünüz mü? Hükümet Cemaat'i tasfiye ediyor, Allah da madencileri öldürüyor. Ne kadar mâkûl! Aksi düşünülemez! Şüphe etmek bile ayıp!.. Nitekim:
Onun için, peş peşe gelen kuraklık, don, maden faciası, deprem ve sel... gibi felâketlerin, bütün bunlardan bağımsız olarak meydana gelmiş “tesadüfî” hadiseler olmadığına inanıyoruz.
Biz de sizin düpedüz saçmaladığınıza inanıyoruz. Ama takıldığımız bu değil. Allah'ın Türk iç politikası meseleleriyle bu kadar haşır neşir olduğuna, hele sizin yanınızda saf tutacağına, hele hele bu yüzden ekmek derdindeki işçileri öldüreceğine ikna olmuyoruz. Ne kadar asi, ne kadar tanrıtanımaz, ne korkuncuz değil mi?
Yeni Asya yazarı, "bu istikamette yaptığı yorumların iktidara yakın çevrelerde -15 yıl önce 28 Şubatçıların sergilediğine benzeyen—alerjik reaksiyonları tetiklemiş olmasını da çok manidar buluyor"muş. "Ne diyelim," sözleriyle bitiriyor yazısını, "Allah iz’an ve basiret versin." Bunu ben de sahiden çok istiyorum. Versin. En başta Kazım Güleçyüz'e. Aynı zamanda dindarlığın asgarî icabı olarak bildiğimiz tevazudan da biraz versin. Desin ki: "Ey kulum, sen ve cemaatin, kim oluyorsunuz da, gayrımeşru işler çevirdiğiniz ve kendinize kudret temini amacıyla kullandığınız iktidar makamlarından uzaklaştırıldınız diye benim bu işte hiçbir günahı olmayan insanları gazabımla kahredeceğimi sanıyorsunuz!"
17 Aralık sonrasında hiçbir şey öğrenmediysem şunu öğrendim: İslâm adına siyaset yapanların din adına bize söyledikleri hemen her şey yalan. En başta kendileri inanmıyorlar. Daha fenası, Allah, peygamber, melekler, cennet, cehennem... hepsi, o an kimin işine nasıl geliyorsa o şekilde karşımıza çıkarılıyor. Kimi haris bir siyasetçiden halife dikiyor, kimi kendi tahakküm ihtirasını peygambere dayandırmaya kalkıyor, kimi Allah'ın özel olarak kendisini kolladığını vehmediyor. Kardeşim, siz seçilmiş topluluk falan değilsiniz. Ayrıca o kadarını gayet iyi biliyoruz ki, İslâm dininde seçilmiş, ayrıcalıklı ahali cinsinden bir şey yok. Tayyip Erdoğan da herhangi bir insan, Fethullah Gülen de. Hiçbirinizin bir tarafı kutsal mutsal değil. Allah hiçbiriniz için deprem yapıp insanları onbinlerle öldürmüyor. Biçare madencileri sizin siyasî dalaşınız uğruna katletmiyor. İnsanların ihtiyaç duyduğu Allah, sizin adınıza insanları korkutup size bağlayacak bir hükümdar değil.
Oturun, "had bilmeyi ve tevazuyu bunlardan öğrenecek hale düştük!" diye ah vah edin azıcık.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/05/sen-kimsin-de-allah-senin-icin.html
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024