Fehmi KORU
Herkesin aklındaki soruyu yazısına giriş yapmış Taha Akyol, kendisini tebrik ediyorum…
Sorusu şu: “Gazetecilere, yazdıkları ne olursa olsun, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ cezası verilirse, Meclis’i bombalayanlara, halka ateş açanlara ne ceza verilir?”
Sözün bittiği nokta bu işte.
Nazlı Ilıcak ile Ahmet ve Mehmet Altankardeşlerin yargılandığı davada, onların da aralarında bulunduğu tutuklu altı gazeteci için ‘ağırlaştırılmış müebbet’ cezası çıktı. İddianameden bu cezayı hak edecek hangi ‘suçu’işledikleri tam anlaşılmadığı halde, bu kişilerin “cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme” suçu işledikleri kanaatiyle bu ceza uygun görüldü.
Suç tanımında en dikkat çekici unsur cümlenin ‘cebir ve şiddet kullanarak’ bölümü.
Anayasayı değiştirmeye kalkışmak suç ise
Bu kişilerin ellerinde silâh olmadığına, iddianamede de kendilerinin yazılarında yazdıkları ve katıldıkları televizyon program/lar/ında söyledikleri dışında bir ‘suç unsuru’ ileri sürülmediğine göre, ‘cebir ve şiddet’ nasıl söz konusu olabildi?
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak” eğer bir ‘suç’ sayılacaksa, geçen yılın 16 Nisan günü oylarımızla değiştirdiğimiz anayasal düzen üzerindeki tartışmaları nasıl değerlendireceğiz?
Anayasa ‘parlamenter düzen’ öngörüyordu, o halkoylamasıyla ‘cumhur-başkanlık düzeni’ne geçilmesi yönünde bir irade oluştu; o iradenin oluşması da konu üzerinde yürütülen tartışmalarla gerçekleşti.
Halkoylamasıyla kabul edilen ‘yeni düzen’ artık anayasa içerisinde yer aldığına göre, onu değiştirmeyi ve yeniden ‘parlamenter düzene’ geçilmesini savunanlar da ‘suç’ mu işlemiş oluyorlar?
Bu soruların ‘saçma’ olduğunu ben de biliyorum, ancak konuya hukuki yaklaşımın yanlış olduğunu başka nasıl anlatabilirim?
Elinde kalem tutan, kendisine uzatılan mikrofonlara görüş açıklayan insanlar, ‘gazetecilik’mesleğinin uç vermeye başladığı ilk günden itibaren, dünyayı kendi görüşleri etrafında biçimlendirmeyi de görev bilmişlerdir.
Yazı hayatı, yıpratıcı olmasına rağmen, belki de sırf bunun için, bazı insanlara –bizlere– cazip gelebiliyor.
Dünyayı ve doğal olarak da içinde yer alınan çevreyi değiştirme ve daha iyileştirme amaçlı bir uğraş alanıdır yazıcılık…
Anayasalar da bunu teşvik eden birer metindir; bizim anayasamız da dahil…
Üstelik, anayasasının maddelerini neredeyse her fırsatta değiştirebilen bir geleneğimiz ve Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne defalarca yeniden yazılmış bir anayasamız var.
‘Anayasal düzeni bir başka düzen ile değiştirmek’ doğrudan bir ‘suç’ bu yüzden olamaz.
İşte bu noktada ‘cebir ve şiddet kullanarak’ cümleciği devreye giriyor.
Eğer birileri mevcut anayasada var olan düzeni değiştirme niyetini ‘cebir ve şiddet kullanarak’, yani silâh zoruyla gerçekleştirmeye kalkışırlarsa, işte o zaman, bu yapılan ‘suç’ kapsamına giriyor.
Gazetecilerin elinde silâh yok, cebir ve şiddet uygulamaları bu sebeple mümkün değil.
Darbeler ve gazeteciler
Bilir misiniz bilemem, ama hatırlatmak isterim: ‘İhtilâlciler arasında bir gazeteci’ adıyla bir kitap vardır. 27 Mayıs (1960) darbesini gerçekleştiren kadroyla iç içe bir ‘gazeteci’ tarafından kaleme alınmıştır.
O darbenin üzerinden iki yıl bile geçmemişken maceracı bir albayın iki kez üst üste giriştiği darbe teşebbüslerinde bir gazete patronunun işbirliği yaptığı bilinir.
Hemen her askeri darbe öncesinde askerin idareyi ele alışına yazılarıyla çanak tutmuş, darbe olunca çektiği derin ‘Oh’ duygusunu okurlarıyla paylaşmış yazarlar olduğu da bilinir.
Darbe yanlısı manşetler ve yorumlar sonradan kitaplara da konu olmuştur.
Evet, gazeteciler de böyle yanlışlıklara âlet olmuştur geçmişte; âlet olanlar meslektaşları tarafından şiddetle kınanmıştır da.
Ağır biçimde eleştirilir ve kınanılır, ama işte o kadar…
Hiçbir zaman bundan bir adım öteye gidilmemiştir.
Şu sırada görülmekte olan ‘28 Şubat’ davasında herhangi bir gazeteci yargılanıyor mu? Hayır yargılanmıyor; oysa 28 Şubat’ın ‘silahsız kuvvetler’ diye yardıma çağırdıkları arasında en başta medya vardı.
Doğru olan da, medyanın yanlışlığının yine medya tarafından düzeltilmesidir.
Basın özgürlüğünün kötüye kullanılması yine basın özgürlüğüyle önlenebilir çünkü.
Ilıcak ve Altan kardeşler
Aynı gazetelerde birlikte bulunduğumuz, 28 Şubat’ta (1997) demokrasiye “Dur” demeye kalkışanlarla mücadelede aynı saflarda yer aldığımız için Nazlı Ilıcak ile Mehmet Altan’ın ‘darbeci’ olabileceklerine inanmam mümkün değil.
Yanılmış ve aldanmış olabilirler; kim yanılmıyor ve aldanmıyor ki?
Taha Akyol’un sorusunu bir kez daha tekrarlayayım: “Gazetecilere, yazdıkları ne olursa olsun, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ cezası verilirse, Meclis’i bombalayanlara, halka ateş açanlara ne ceza verilir?”
Evet, cevabınızı bekliyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025