Ferhat KENTEL
Cizre 1992… İki panzer mahalle arasında Newroz kutlayan insanların arasında sağa sola hücum ediyor; insanları duvar diplerinde, evlerinin kapı önlerinde sıkıştırıyor.. Kadın erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı insanlar panzerlerin her saldırısı karşısında bir oraya bir buraya kaçışıyorlar. Bir müddet sonra, panzerlerden kimisi maskeli polisler iniyor ve ellerinde tüfeklerle tehdit edip, kaçışan insanların arasından gözlerine kestirdiklerini yakalayıp, karga tulumba panzerlere atıyorlar.
Yakalanan insanlar korkuyla ve can havliyle direniyorlar panzere girmemek için… Çünkü biliyorlar o panzere girerlerse neler olabileceğini… Bir kadın çığlık çığlığa bağırıyor, ağlıyor, dövünüyor… Çünkü o da biliyor polislerin yakaladıkları oğlunun ya da kocasının başına neler gelebileceğini…
Korkunç sahneler… Ama panzere 4-5 tane polisin, tekme tokat, dipçik sokmaya çalıştığı beyaz saçlı adamın çaresizce direnişinin insanın aklından çıkması mümkün değil…
O gün orada o korkuyu yaşayan insanlar şimdi neredeler acaba? Hayattalar mı? Dağdalar mı? Yoksa Cumartesi Anneleri’nin her hafta taşıdıkları fotoğraflardaki hüzne mi dönüştüler?
Yoksa o fotoğraflardan bize soran gözlerle bakıp, “çözüm süreci” mi bekliyorlar hâlâ?
Sahi neydi kastedilen o “çözüm süreci”nden?
Bu insanların yaralarına gerçekten merhem sürüldü mü?
Yüce devletimiz ve onun kumanda mekanizmasında yer alan seçkinlerimizin uzun vadeli çok derin ve de çok insaniyetli hesapları vardır belki… Ama bizimle pek paylaşmaya tenezzül etmedikleri bu parlak hesaplar tecelli edene kadar biz sıradan vatandaşların görebildiği şu: Cizre’deki polisin ya da Jitem’in kaybettiği ve yol kenarlarına ya da asit kuyularına attığı insanlara karşı uygulanmış olan ölçüsüz ve de izansız bir şiddetin yerine sadece kibirli bir duruş ve siyasal çıkar hesapları geçmiş durumda…
Kürdlerle barışmak ya da onların kırılmış onurlarına saygı göstermek yerine yukarıdan bakan, kendi Kürd’ünü inşa edip, kendi “barışını” dayatmaya çalışan bir geleneksel (hani “eski” Türkiye dedikleri) devlet barışı…
Ve belli ki başka hiçbir konuda hiçbir “değerli fikirlerini” duymanın nasip olmadığı devletin en has bekçisi bir takım “şerefli” parti liderleri şimdi, havadaki pusun maksimum seviyeye çıktığı bir zamanda, kendilerine biçilen rolü oynamak üzere devreye girdiler.
Bu rol tek oyunculu değil kuşkusuz; karşılarında onların tam istediği gibi bileşenlere sahip bir örgüt var. Tam onların istediği gibi “terör” yapıyor; polise pusu kuruyor, çarşıda yemek yiyen askeri öldürüyor.
Cumhuriyetimizin en nadide referanslarından biri olan “ihanet” retoriği devreye giriyor; dış ve de özellikle iç düşmanlarla çevrili olmakla milliyetçileşen, halkımızın hassas delikanlıları kamusal alanda performans patlaması yaşıyorlar.
Uzun bir süre, küçük çapta ve heyecansız eğlenceye dönüşen askere uğurlama törenleri artık yeniden ölümün, öldürmenin kutsandığı ayine dönüşüyor… “En büyük asker bizim asker!”, “Tekbiiir! Ya Allah bismillah Allahu ekber!” klasiklerinden başlayıp, futbol tribünlerindeki belden aşağı sloganlara uğrayıp, havaya şarjörler dolusu kurşun (ya da kuru sıkı?) saydırmalarla devam eden bir ayin…
“Şerefsizler” retoriğini kolayca sahiplenen, ortalamanın gücüne sahip bir ayin… Mahalle aralarında kimsenin gıkını çıkarmaya cesaret edemeyeceği bir sıradanlık… Eski Türkiye’den beri, aralıksız ve en risksiz bir şekilde “kahraman” olunabilen bir performans…
Bir gün sonra aynı kahramanların, içkiyi biraz fazla kaçırınca, kendi aralarında tekme tokat kavga ettikleri, küfrün bini bir para olduğu, kafalarda şişe kırmayı da içeren, erkekliğin raconunu konuşturdukları bir performans da öncekinin bir varyasyonu…
Eski ve yeni Türkiye’nin değişmez klasikleri arasında yer alan, şerefi kendisine saklayan, şerefsizliği başkasına yapıştıran ortalama bir korku ve korkutma etrafında şekillenen bir raconun performans günlerine hoş geldik!
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020