Kurtuluş TAYİZ
Abdullah Öcalan’ın gücünün sınırlarını düşünüyorum; Türkiye’ye teslim edildiği 1999-2000 yılında örgütüne çağrı yaparak silahlı militanlarını sınır dışına çekti; sembolik olarak bir grubun gelip güvenlik güçlerine teslim olmasını sağladı. Benzer bir çağrıyı 2009’da da yaptı, Kandil bir grubu Türkiye’ye göndererek yine Öcalan’a olumlu yanıt verdi. Öcalan’ın değişik aralıklarla yaptığı ateşkes önerileri de karşılık buldu. Son olarak tek sözüyle ölüm sınırına dayanan açlık grevlerini bitirdi.
Her seferinde “önderlik” gücünü, liderlik otoritesini ispatladı.
Ama bu girişimler hep “küçük mucizeler” olarak tarihe geçti, tamamlanamadı, somut bir sonuca dönüşemedi. Ateşkesler kısa sürede bozuldu, eve dönüş gerçekleşmedi, dağa çıkışlar arttı. Ve bugün Kürt sorunu hâlâ can almaya devam ediyor.
Yakın tarihin bu kısa özeti, Öcalan’ın elinde sihirli bir değnek olmadığını gösteriyor.
Bu yüzden Öcalan’a gerçeküstü bir güç atfetmenin bir anlamı yok.
Gücü ne küçümsenmeli ve ne de abartılmalı.
Kürt meselesi ve PKK sorununda etkili olan başka faktörler de bulunuyor.
PKK/Kürt sorunu Öcalan’ın tek sözüyle çözülecek kadar basit bir sorun olmaktan çoktan çıkmış durumda. Öcalan koşullar kendisi için elverişli olduğunda ancak etkili olabilir veya örgütüne söz geçirebilir.
Öcalan’ın hem devleti hem de örgütü memnun edecek bir çözümü yok; iki tarafın da ondan beklentileri çok fazla. Ve fakat yine de bu iki ucun arasını bulabilecek tek isim yine o. Çok zor ancak mümkün.
Bunun için de öncelikle devletin İmralı’nın kapısını samimiyetle çalması gerekiyor.
Madem siyasal iktidar İmralı’yı muhatap kabul etti, o zaman, bunun asgari gereklerini yerine getirmekten kaçınmamalı.
Öcalan’ın elini güçlendirmeden, hadi açık söyleyelim, Öcalan’a örgütünü yönetebileceği koşulları sunmadan onun savaşı bitirmesini beklememeli. Bunun nedeni (1) bu durumda Kandil’e zaten söz geçiremez (2) karşılıksız olarak böyle bir “iyiliği” asla yapmaz.
Öcalan’ı hem ömür boyu hapiste tutup hem de ondan “barışı” sağlamasını istemek pek gerçekçi görünmüyor.
Devletin İmralı’yla yakın geçmişte kurduğu ilişki daha çok örgüt üzerinde dolaylı bir denetim kurmaya dönüktü. Deyim yerindeyse Öcalan’ı kullanarak Kandil’i kontrol etmek istedi. Hükümet Güneydoğu’da kontrolü kaybettiğinde Öcalan’ı imdat butonu gibi değerlendirmeye çalıştı. Bu da sonuçta Öcalan’ın krebilitesini azalttı, örgüt üzerindeki otoritesinin zayıflamasına yol açtı. Devlet Öcalan’a “enstrüman” muamelesi yaparak Kandil’in gözünden düşürdü. Eğer bu kez İmralı’yla “farklı” bir ilişki geliştirilmezse, boşuna “çözüm” beklemeyin, derim. Zira Kandil’de sabotaj için fırsat kollayanlar az değil. Öcalan’ın açlık grevlerini bitirdiği günün sonrası Şemdinli’de beş askerin öldürülmesi örgüt kaynaklı provokasyon olasılığının ne kadar yüksek olduğunu da gösteriyor.
Bölgede konjonktür değişti. Türkiye’nin dostları azaldı, PKK’nın dostları ise çoğaldı. Örgüt üzerinden Türkiye’de istikrarsızlık yaratmak isteyen komşu devletlerin varlığı sır değil. Şam-Bağdat-Tahran hattı PKK’nın silahları susturmasına sıcak bakmaz. Örgütü bir şekilde etkilemek için uğraştıkları ve yönlendirdikleri kesin.
Bu koşullarda Kürt meselesine çözüm aramak kolay değil elbet; ama bu merkezlere karşı Türkiye’nin elindeki tek koz yine İmralı. Güçsüz bir Öcalan ise örgüt üzerinde başarılı olamaz; mucize gerçekleştiremez. Yine bir provokasyon, bir baskın haberi, bir bomba bu süreci sabote eder, barış hayali başka bir bahara kalır.
Kürt realitesi tamam, sıra PKK realitesinde
Siyasal iktidarın elini çabuk tutması gerekiyor. AKP Kürt realitesini kuşkusuz tanıdı ama bu yetmez; PKK realitesini de tanıması gerekiyor. Tabii PKK’nın silahları tümüyle terk etmesi koşuluyla. PKK’ya yasal siyaset yolu açılmadıkça silahların devreden çıkması zor. Hükümet PKK’nın silahlı varlığını tehdit olarak algılayabilir, bunda sonuna kadar haklıdır. Ama hükümetin PKK’nın siyasal varlığını hedeflemesi, onu ortadan kaldırmaya yönelmesi örgütün daha fazla silaha sarılmasına yol açıyor. İktidar Kürt sorununu gerçekten çözmek ve gündemden düşürmek istiyorsa, bu kez öncekilerden farklı ve radikal adımlar atmalı.
Ben Başbakan Erdoğan’ın çözüm gücünün olduğuna inanıyorum. Yeter ki Kürt meselesini 2014 hesaplarına kurban etmesin.
[email protected]
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019