Yusuf Ziya DÖGER
Toplumu sosyal nitelikler üzerinden anlamanın yolu, toplumdaki sosyal yapıya ait benzerlik ve farklılıklara yönelik sosyolojik okumalarla mümkün olabilir.
Toplumun kollektif bilinci, sosyal yaşam alanında bireye kazandırdığı sosyaliteye bağlı olduğundan toplumdaki sosyal ilişkileri ve çelişkileri de sosyolojik okumalarla anlamak gerekir.
Bu nedenle toplumun genel karekteri ve sosyal yönelimi onun tarihsel süreçte oluşturduğu değerlere yüklediği anlamlar üzerinden okunabilir. Değerler toplumun yönünü ve yönelimini belirleyerek geleceğe dair fikir üretmeye zemin oluşturur. Toplumun sosyal gündemi geçmişîyle bağlantılı olduğu gibi geleceğine dair ipuçlarını da içinde barındırır.
Türkiyedeki sosyal gündemin oluşturduğu toplumsal dalgalanmaya bakıldığında karşılıklı iki değer sıkalası üzerinden tartışmanın yürümekte olduğu izlenimi oluşmaktadır. Batının Pozitivist anlayışını hayat tarzı olarak beminseyen toplumsal kesimle İslami motivlerle bezenmiş Doğuya ait yaşam tarzını benimseyen toplumsal kesim arasında çatışma izlenimini oluşturmaktadır. Bu durum ise farklı değerler üzerinden çatışmaya yol açan gündem görüntüsü vermektedir.
Aslında sosyal gündem detaylarıyla ele aldığında farklı değerlerlerden kaynaklanan çatışma izleniminin doğru bir okuma olmadığı rahatlıkla görülebilir. Pozitivist bakıştan beslenen ulusalcı cephe merkezi kaybetme endişesi yaşarken, merkeze gelip yerleşmeye çalışan İslamcı motiflerle bezenmiş cephenin temelde aynı reflekslerle hareket ettikleri aşikârdır.
Çünkü bu kesimlerin değerlere atfettikleri önem üzerinden gündeme bakıldığında aynı değerleri farklı biçimlerde ifade ettikleriyle karşılaşılır. Toplumsal gündemi meşgul eden direnç ve karşıt direnç kitleleri için asıl amacın rejimin ana gövdesine yerleşme çabasına dayanan çatışma içerisinde olduklarını görülebilir.
Bu nedenle sosyal gündem farklılık üzerinden değil benzerlik üzerinden okunmalıdır. Gündemle hedeflenen amaç toplumsal alanda farklılık üretmek olmadığından var olanı koruma güdüsüne dayanmaktadır. Dolayısıyla her iki taraf da mevzilerini koruma ve güçlendirme dürtüsü ile hareket etmektedir.
İki kesimin temel değer argümanları analize tabi tutulduğunda aynı noktadan beslendikleri kolaylıkla görülebilir. Ulusalcı Kemalistler yeni ulus inşa etme hedefi üzerine odaklanmışken, Merkeze yerleşme derdindeki İslamcıların da inşa edilmek istenen yeni ulusun temel değerlerini referans aldıkları görülmektedir. Hükümet tarafından defalarca ifade edilen "Tek bayrak, tek millet tek dil ve tek devlet" ifadeleri bunun açık göstergesidir.
Ancak merkeze yerleşmeye çalışanlar merkezdekilerin uğraş alanına girmeye başladıkları için bu kabul edilemez bir durum olarak algılanmaktadır. Eskiden beri kendilerini merkezin sahibi olarak görenler yenilere tahammül etmeyi kendilerine yedirmekten imtina etmektedirler.
Nedeni basit, kapı kulu ziyniyetine sahip eski merkezciler alan daralmasına maruz kaldıklarından eskiden kullandıkları emniyet supablarını devreye sokma uğraşı vermeye çalışmaktadırlar. Merkeze gelip yerleşemeye çalışanlar ise bunlara karşı rejim içerisinde emniyet supabları oluşturdukları için de çatışma alan koruma dürtüsüne dönüşmektedir.
Fakat bunu yaparlarken de azami derecede ötekileştirilen halkla bütünlük arz eden bir görüntü verme uğraşını elden bırakmamaya gayret göstermektedirler. Ancak merkez çok iyi korunduğu için sızma çabaları zaman zaman akamete uğratıldığından çözüm fiili durum yaratma şeklinde geliştirilmektedir. Günümüz hükümeti, iktidar sahiplerine karşı başarısız kaldığında bu çözüm yolunu benimsemektedir.
Yaratılan her fiili durum karşı cenahta yaşam alanına müdahle biçiminde algılanmakta ve buna karşı bilenen bir direnç oluşturulma çabası görülmektedir. Ancak yaratılan her fiili durum ötekileştirilmiş olanlarda ise bir rahatlama belirtisi oluşturmaktadır.
Toplumların ve bireylerin kazanımlarını bir başkasına kolay kolay yem etmek istemedikleri de bir gerçektir.
İki yüzyılı bulan uğraşlarla elde etikleri kazanımları bir çırpıda yitirme korkusuyla karşılaşan ulusalcı Kemalistler argümalarını yaşam alanına müdahale ve diktatörlük üzerine inşa etmektedirler. Bunlar için de asıl hedef ulus devletin kutsal değerlerini korumaktır. Çünkü topluma yeni açılımlar sunmaktan aciz bir görüntü sergilemektedirler. Dolayısıyla sıralanan argümanlarının temel sebebi kazanımlarını koruma derdidir.
Hükümet ve taraftarları ise bu endişelere karşılık ulus devletin kutsallarını nasıl koruduklarını ve buna ilaveten devleti uluslar arası arenada nasıl görünür kıldıklarını ifade etmektedirler. Ancak bunları sıralarken ulusalcıların yaşamlarıyla red ettikleri geçmişten yararlandıkları için aynı noktada buluşmaları mümkün olamamaktadır. Çünkü iki kesimin önemsediği tarihsel değerler tam olarak birbiriyle örtüşmemektedir.
Buna rağmen ülkenin ana gündemi haline gelen protestolara bakıldığında bizleri nelerin beklediğini tahmin etmek pekte zor gibi gelmiyor. Bunda toplumsal kamplaşmanın izlerini bulmak pekâlâ mümkündür. Geçmişte benzeri kamplaşma durumlarının yaşandığı hemen hemen herkesin malumudur. Ama bu sefer işin ciddi boyutlara doğru bir seyir almakta olduğu görülüyor.
Çünkü her iki kesimde birbirlerini toplumsal yaşam alanında güvensiz bulmaktadır. Mücadele alanına giren ilişkilerin ve çelişkilerin daha çok ulus bazındaki ortak değerlere yüklenilen anlamlar üzerinden ele alınıp okunmasının toplumun diğer kesimleri için daha sağlıklı olacağı kanatindeyim.
Bu nedenle yaşanılan çatışmanın bir nebze dışında kalmış olan diğer toplumsal kesimler ve Kürtler açısından sağlıklı sonuçlar üreteceğini düşünmek pekte mümkün değil. Ancak Kürtler bunu kendi lehlerine çevirebilecek arayışlar üretmek zorundadırlar.
Bugüne kadar öteki olarak lanse edilen ve korkulması gereken islamcıların da aslında ulus devlet kutsallarından taviz vermedikleri ortaya çıktığına göre, Kürtler sürmekte olan rejim kavgasına bulaşmadan kendi sorunlarına odaklanırlarsa toplumsal tabanlarında karşılık görecekleri gerçeğiyle yüzleşebilirler. Bu onlar için bütünleşme, varkalma ve görünür olma avantajı sağlayacaktır.
Sonuç: Toplumların düşünsel ve değersel olarak homojen yapı göstermediği gerçeği gibi etnik aidiyeti açısından homojenlik göstermediği görülmelidir. Toplumsal sorunların çözümü ise bu farklılıkların dikkate alınmasıyla mümkün olacağı da Sosyolojik bir gerçekliktir. Bu gerçeklik doğru okunmadığı sürece sorunlar çözülemez sadece ötelenebilir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017