Alper GÖRMÜŞ
Kürt sorununun çözümü yolunda cesur adımlar atmak isteyecek iktidar siyasetçileri “Türklerin milliyetçi tepkileri”nden korkmalı mıdır?
Daha önce de yazdığım gibi, bu sorunun cevabı “hayır”dır.
Bu sonuca, ilki 12 Eylül 2010 referandumunda olmak üzere Türklerin geçtiği bir dizi “test”te bakarak varıyorum. Burada sadece en dikkat çekici olan ikisinden söz edeceğim...
Sonuncu test MİT-PKK görüşmelerinin basına sızmasından sonra yaşandı: Görüşmelerde, Türklerin“sinir ucu”na dokunacak noktaların tartışmaya açıldığının ortaya çıkmasından sonra dahi halkta “ne yapıyorsunuz siz” türünden bir tepki oluşmadı. (Buna, PKK saldırılarından sonra gerçekleşen sivil ölümlerine Türklerin tepkisinin dorukta olduğu bir anda Başbakan Erdoğan’ın sarf ettiği “görüşmeler yeniden başlayabilir” sözlerini ve bu sözlerden sonra kıyametin kopmamasını da ekleyebiliriz.)
Aynı şey 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda da yaşanmıştı: Başbakan Erdoğan büyük bir tabuyu yıkarak devletle “İmralı”nın görüştüğünü açıklamasına rağmen referandum yüzde 58’lik bir çoğunlukla kabul edilmişti.
Diyeceğim şu ki, artık hiçbir siyasetçi Kürt sorununun çözümünde atamadığı cesur adımların bahanesi olarak “Türklerdeki sert milliyetçi tepki”yi gösteremez.
Peki, bu durum, “Kürt sorunundaki Türk sorunu”nun da bittiği anlamına gelir mi? Ya da şöyle sorayım: Türkler, kahir ekseriyetleriyle “Kürt sorunu”nun PKK’nın eylemleriyle birlikte 1983’te başladığına; PKK’lıların sırf “hain” ve “alçak” oldukları için dağa çıkıp insan öldürmeye başladıklarına inanmaya devam ediyorlar mı hâlâ?
Hiç şüpheniz olmasın ki bu sorunun cevabı kocaman bir “evet”tir.
“Kürt sorunundaki Türk sorunu”, geçmişe nazaran gerçekleşen kısmî bilgilenme çabalarına rağmen bugün de özünde bir bilgisizlik; bilgisizliğe bağlı bir duyarsızlık; duyarsızlığa bağlı bir kibir sorunudur.
Bu kibir nedeniyle, “Kürtler bu ülkede bakan olabiliyor, cumhurbaşkanı dahi olabiliyor, bunlar daha ne istiyor canım” mugalâtası, tartışma masalarının en sık başvurulan cümlesi olarak varlığını koruyabiliyor. (Ümit Fırat ne güzel cevap vermişti bu ikiyüzlülüğe: “Kürtler cumhurbaşkanı olabilirler ama Kürt olamazlar!”)
Tam bu noktada dikkatli okurların “yaklaşımınızda ciddi bir çelişki var” dediklerini duyar gibi oluyorum: “Hem Türklerin Kürtlerin mağduriyetini, haklılığını kabul etmediğini, edemediğini söylüyorsunuz hem de onların bir siyasi çözümün önünde engel teşkil etmeyecek bir pozisyon aldıklarını savunuyorsunuz, ikisi nasıl birarada olabiliyor?”
Böyle düşünen okurlara cevabım şöyle: Olabiliyor, çünkü Türkler, çeşitli “test”lerde iktidara “çözün şu sorunu da nasıl çözerseniz çözün” derken vicdani bir düzeyden çok pragmatik bir düzeyden konuşuyorlar.
Durum, maalesef böyle.
“Varsın vicdan boyutu eksik kalsın” diyebilir miyiz?
Peki, buna bakıp biz de pragmatik bir sonuca varabilir, “Önemli olan, Türklerin çözüm istemesidir, varsın vicdan boyutu eksik kalsın” diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Çünkü böyle bir“çözüm” hiç şüpheniz olmasın “eksik” bir çözüm olacaktır. Haklılığına inanmadığımız bir baş belasıyla, bir zorbayla def-i bela kabilinden uzlaşmamız ne kadar sağlıklı bir çözüm olacaksa, bu da o kadar sağlıklı bir çözüm olacaktır.
Fiili durumun böyle oluşmasında, Kürt sorununu “vicdan” boyutuyla da kavrayan, Kürtlere bir yüzyıl boyunca reva görülen adaletsizliklerin, zulümlerin farkında olanların büyük bir sorumluluğu var.
24 Eylül 2010’da kaleme aldığım “Kürt sorunundaki Türk sorunu nasıl çözülür” başlıklı yazımda bu sorumluluğu şöyle dile getirmiştim:
“Bir şeye duyulan kuvvetli inanç ve ondan kaynaklanan güçlü haklılık duygusu; aynı inanca ve duyguya başkalarının da kolayca ulaşabileceğini (ahlaken ulaşması gerektiğini) düşündürttüğü ölçüde, o inancın-duygunun daha geniş çevreler tarafından benimsenmesinin önünde bir engel teşkil edebilir...
“Kürtlere Cumhuriyet tarihi boyunca ve özellikle de 12 Eylül’den sonra büyük haksızlıklar, hukuksuzluklar, kötülükler yapıldığına inanan sınırlı sayıda Türk, tıpkı işgal edilmiş bir ülkedeki direnişçilerin haklılık duygusuna benzer bir duyguyla bu inançlarının herkes tarafından paylaşılmasını bekledi. Oysa onlar için bu kadar net olan durum, bütün Türkler için o kadar da net değildi. Düşünmüyorlardı ki, sahip oldukları duyarlılık, sahip oldukları bilgiden kaynaklanıyordu ve geniş Türk kesimler o bilgiden mahrumdu. Yapmaları gereken şey, o bilgiyi bıkmadan, usanmadan kendileri dışındaki Türklere de taşımaktı. Bunu yapmazlarsa, bilgisizliğin duyarsızlığa, duyarsızlığın kibre dönüşüp bir ‘Türk sorunu’ olarak karşılarına çıkacağını öngörememişlerdi.”
En önemli istisna: Hasan Cemal
Bu görev hiç kuşkusuz esas olarak gazetecilerin üzerindeydi ve ne yazık ki yerine getirilemedi. İstisnalar vardı tabii, fakat bunlar hiçbir zaman “kural”ı bozacak kadar çok olmadılar. Bana, bu istisnalar içinde en başta geleni kimdir diye sorarsanız, hiç düşünmeden Hasan Cemal’dir derim.
Hasan Cemal, hiç kaybetmediği muhabir ruhuyla “ora”da ne olup bittiğini bıkmadan usanmadan anlattı bize. Gerek gazete yazıları gerekse Kürt sorunu üzerine yazdığı iki kitap olmasaydı, soruna ilişkin kavrayışımız, hiç şüpheniz olmasın bugünkü seviyesinin çok altında olacaktı.
Cemal’in bu ay piyasaya çıkan kitabı Kürt Sorununa Yeni Bakış: Barışa Emanet Olun! (Everest Yayınları, Ekim 2011) tıpkı bu çerçevedeki ilk kitabı olan Kürtler gibi yalnız akılları değil vicdanları da harekete geçirebilecek bir güce sahip.
Kitapta anlatılan gerçek öykülerden beni en fazla etkileyenlerden biri şu oldu:
“Dengir Mir Fırat Adıyamanlı bir Kürt. 2011 genel seçimlerine kadar AK Parti Adana milletvekiliydi. Ayrıca uzun yıllar AK Parti’nin genel başkan yardımcısıydı.
“CNN Türk’teki Tecrübe Konuşuyor programında Dengir Bey’e de sormuştum 2009’un eylül ayında:
“– Kürtçeyi nasıl öğrendiniz?
“Yanıtı çok içtendi.
“Ankara Hukuk Fakültesi’ne başladığımda Kürtçe bilmiyordum. 1960’ların başlarıydı. Bir gün Cebeci’de eski konservatuarın bulunduğu Atatürk Öğrenci Yurdu’ndan çıkmış yürüyordum. Sanıyorum 27 Mayıs’tı. O tarihlerde bu darbe bayram olarak kutlanırdı. Dikimevi’nin önünde, on beş yirmi metrelik şöyle bir pankart asılmıştı.
“– Kürdüm diyenin yüzüne tükürün! Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel.
“Gerisin geriye yurda, arkadaşlarımın yanına döndüm, Kürtçe öğrenmek istediğimi söyledim.”
Hasan Cemal bunları aktardıktan sonra soruyor kitabında:
“Dengir Bey’in bu sözlerinden sonra şimdi kendi kendinize sorabilirsiniz, Kürt meselesi nedir, onu yüreğimde biraz olsun hissedebiliyor muyum diye...”
Keşke daha çok Hasan Cemal’imiz olsaydı...
O zaman daha çok bilgimiz, daha az kibrimiz olurdu.
***
AK Parti’nin imamı ve cemaati
Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının ilk aylarında kendisinin İstanbul’un aynı zamanda “imamı” da olduğunu söylemiş, o nedenle başkalarının günahından da sorumlu olduğunu hatırlatarak bir belediye mülkündeki sergi kokteylinde konulan içki yasağını savunmuştu.
Başbakan, o noktadan, önce “aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar karışıyor muyuz”a; oradan da son zamları savunurken “daha az içsinler”e geldi...
Erdoğan’ın içki meselesine bugünkü yaklaşımının, belediye başkanlığındaki yaklaşımından daha“seküler” olduğunu söyleyebiliriz... Fakat dikkat edin, üsluptaki otoriter ton hiç değişmiyor.
Başbakan’ın Meclis’te başörtüsü serbestliği konusunda sarf ettiği cümleler ise, bu meseleyi laik bir devletin perspektifinden ziyade din içerikli bir yaklaşımla ele aldığını ima eder bir içerikteydi. Taraf,Nietzsche’nin Böyle buyurdu Zerdüşt’üne göndermeyle kurguladığı “Böyle buyurdu Erdoğan”sürmanşetinde pek güzel özetlemişti durumu:
“Başbakan Erdoğan, BDP’nin ‘başörtüsü’ önergesi için pek tuhaf konuştu: Dini Zerdüştlük olan bir anlayışın böyle bir derdi olabilir mi? Dert, istismar.”
Eh, imam böyle olunca cemaat da şu haberdeki gibi oluyor:
“Meclis’te siyaset yapan BDP’ye de uyarılarda bulunan AK Parti milletvekili Şamil Tayyar, ‘Meclis’teki dilleri beni son derece rahatsız ediyor. (...) Onların kıbleleri farklı. Vahim şeyler olabilir. Böyle giderse Meclis’in ortasında evire çevire dayak yerler. Çatışmacı dil karşılığını bulur.”
AK Parti içinde, “bu dille olmaz”, “çıkmaz bu yol bir yere” diyecek, diyebilecek birileri yok mu?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025