Ayşe HÜR
Son günlerde “Sykes-Picot ve Lozan çöktü, Sevr yeniden masada” türü başlıklar etrafında ateşli tartışmalar dönüyor çeşitli mecralarda. Sykes-Picot Antlaşması hakkında Radikal’de (okumak için tıklayın) kısa adıyla Sevr, uzun adıyla Sevr Barış Antlaşması hakkında Taraf’ta (okumak için tıklayın) yazmıştım. Bu ikinci yazıda Sevr sürecinin köşe taşlarını oluşturan 18 Ocak 1919- 27 Haziran 1920 tarihli Paris Barış Konferansı’nın, 12 Şubat 1920’de başlayan Londra Konferansı’nın ve 19-26 Nisan 1920 tarihli San Remo Konferansı’nın arka planını detaylı biçimde anlatmıştım ancak Kürtlerin Sevr sürecindeki tavrına değinmemiştim. Bu hafta o eksik parçayı tamamlamaya çalışacağım. Ama eksik parçayı yerine oturtmanız için yukarıda sözünü ettiğim yazıları okumanızı naçizane tavsiye ederim.
(18 Ocak 1919 tarihinde başlayan Paris Barış Konferansı)
PARİS KONFERANSI’NDA KÜRTLER
Birinci Dünya Savaşı, İtilaf Devletleri’nin kesin zaferi ile bittikten sonra, sıra galiplerin mağluplara diz çöktürmesine gelmişti. Bunun koşulları 18 Ocak 1919’da başlamasına karar verilen Paris Konferansı’nda tespit edilecekti. Konferansın arifesinde Kürt Teali Cemiyeti (KTC) reisi Seyid Abdülkadir Bey başkanlığındaki bir Kürt heyeti, İngilizlere Kürt taleplerini içeren bir metin sunmuşlardı. Bir küçük parantez açayım: Osmanlı Şûra-yı Devlet (bugünkü Danıştay’ın öncülü) Reisliği de yapmış olan Seyid Abdülkadir sıkı bir Osmanlıcı idi ve siyasi hedefi Hilafeti de koruyarak Osmanlı Devleti içinde Kürtlere otonomi (özerklik) verilmesiydi. Ancak bunun için Kürt toplumundan çok ABD, Britanya ve Fransa gibi dış güçlere bel bağlamıştı. Cemiyetin belkemiğini oluşturan Bedirhanlar ve Cemilpaşazadeler gibi Kürt aristokratları ise bağımsız bir Kürdistan için mücadele ediyorlardı. Ancak destekçileri çok azdı. Metinde Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Musul illerinde ezici çoğunluğun; Sivas, Konya, Ankara, Adana ve Halep illerinde belirli bir kesimin Kürt olduğu ileri sürülerek şu isteklerde bulunuyordu:
1.Sınırları kesinlikle saptanmış bir bölgenin kendilerine verilmesi, 2.İngiliz Mandası altında özerklik tanınması, 3. İsteklerini savunmak için Paris Barış Konferansına bir heyet gönderilmesine yardım edilmesi.
İngilizlerin bu taleplere tepkisi doğrudan olmadı. Önce, epeydir Paris’te yaşayan Şerif Paşa’yı Kürt temsilcisi olarak kabul ettiler, ayrıca Binbaşı Edward W. C. Noel’i Anadolu’daki Kürtlerin kendi kendini yönetecek durumda olup olmadığını tespitle görevlendirdiler.
(Kürt Teali Cemiyeti’nin üyelerinden bir grup. 1918)
ŞERİF PAŞA’NIN MİSYONU
Şerif Paşa, II. Abdülhamit'in çok güvendiği Mehmet Sait Paşa’nın oğluydu. Süleymaniyeli bir Kürt olan Mehmet Şerif Paşa, Cezayir-i Bahr-i Sefid Valiliği, iki kez Hariciye Nazırlığı, Berlin Sefirliği, Şûra-yı Devlet Reisliği yapmıştı. Oğul Şerif Paşa ise Mektebi Sultaniye’nin ardından Fransa’daki Saint-Cry Askeri Akademisi'nde okumuş, 1890'larda 'Paşa' unvanı almış, ardından Brüksel ve Paris'te Askeri Ataşelik yapmış, 1898’de İsveç’in başkenti Stockholm’e orta elçi olarak atanmıştı. Şerif Paşa II. Meşrutiyet'in 24 Temmuz 1908'de ilanından bir ay sonra elçilikten istifa edip İstanbul'a gelecek ancak anlaşamadığı İTC’den istifa ederek Paris’e yerleşti. Bu dönemde Prens Sabahaddin’in Ahrar Fırkası’na yaklaşan Şerif Paşa’nın lakabı Fransızlar arasında ‘Beau Cherif’ (‘Yakışıklı Şerif’) İttihatçılar arasında ‘Boş Herif’ idi. e çevirerek alay konusu yaptı. 11 Haziran 1913’te Mahmud Şevket Paşa’ya yönelik suikasttan sonra İttihatçıların muhaliflere yönelik sert politikaları üzerine Şerif Paşa HİF’e yaklaştı. İttihatçıların buna cevabı başarısız bir suikast girişimi oldu. (Paşa yerine damadı öldürülmüştü.) Bunun üzerine, Şerif Paşa, Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914'te, Saint Cry Askeri Okulu’ndan mezuniyetini ileri sürerek Fransız ordusunda görev alma başvurusu yaptı ancak başvurusu kabul edilmedi. Bu tarihten sonra Şerif Paşa tüm enerjisini bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına hasretti. Ancak İngilizler, Şerif Paşa’nın Kürtlerle organik bağının çokta koptuğunun, hatta Kürtçe bilmediğinin farkındaydılar. Yine de o tarihlerde daha uygun bir aday yoktu yakınlarında.
(Şerif Paşa ve Bogos Nubar Paşa)
BİNBAŞI NOEL’İN MİSYONU
Daha önce Hindistan ve İran’da görev yapan ve bu arada Kürtçe öğrenen Binbaşı Noel’e gelince, 1919 yılında Britanya’nın İstanbul Sefareti Müsteşarı Hohler’in merkeze yazdığı bir rapordan öğrenelim nasıl biri olduğunu: “Benim sorunum Kürtler. Noel, Bağdat’tan buraya geldi. Çok iyi insan, çok güçlü biri. Fakat, diğer bakımdan da Kürtlerin peygamberi olmak istiyor. Kürtler gibi kimse yoktur, onlar çok asil, çok iyiler diyor. Ermenilerin ise değersiz ve hilebaz oldukları görüşünde. Kürtler hiç Ermeni öldürmedi, aksine onları korudular, fakat Ermeniler Kürtleri öldürdüler, diyor. Korkarım ki, Noel bir Kürt Lawrenci olabilir. Mezopotamya şimdi bizim olduğuna göre ona bir Kürt devleti kurdurup kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. Binbaşı Noel, bir ‘Kürt Lawrence’dir!”
Aynı günlerde İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A. Calthorpe, Britanya Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a şu gizli raporu gönderiyordu: “Binbaşı Noel, Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük faydalar sağlayacağını söylüyor. Bunlar, İstanbul’da Abdülkadir ve Bedirhan ve daha az önemli bazı kişilerdir. Bunlar, şüphe uyandırmamak için Noel’den ayrı olarak Kürt bölgesine gidecekler. Türkler, Paris’teki sulh konferansına Kürtlerin de geleceğinden korkuyorlar. Kürtler henüz Mustafa Kemal’e karşı ayaklanmadı. Noel bunu başaracağından emin..”
(Binbaşı Edward W. C. Noel)
MUSTAFA KEMAL SAMSUN’DA
Peki o sırada Anadolu’da neler oluyordu? 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra, Rus işgaliyle birlikte, daha önce Osmanlı hükümetleri tarafından yerlerinden sürülen ve bir kısmı Rusya’ya geçen Rumlar Karadeniz bölgesine geri gelmeye başlamışlar ve Rum çeteleri Samsun, Merzifon, Amasya bölgelerinde örgütlenmeye devam etmişlerdi. Hatta 1918 Kasım ayı içinde Merzifon yöresindeki bazı Türk köylerini yağmalamışlardı. Hamdi adlı bir teğmenin askerleriyle dağa çıkması ve Türk köylülerini örgütlemeye başlaması üzerine İtilaf Devletleri, İstanbul’daki hükümeti, durumu kontrol etmemekle, dolayısıyla Mütareke’yi ihlal etmekle suçlayacaktı. Bunun üzerine Sultan Vahdettin Türk çetecilerini yola getirmesi için geniş yetkilerle donattığı Mustafa Kemal’in Dokuzuncu Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun’a göndermişti. Kutsal İsyan romanını yazarı Hasan İzzettin Dinamo’ya göre, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a gelen Mustafa Kemal’in ilk işlerinden biri Havza’da bölgenin namlı kabadayılarından Topal Osman Ağa ile görüşmek ve “Pontus belasından kurtulmayı Topal Osman’ın tecrübeli ellerine” bırakmak olmuştu. Topal Osman da “Siz hiç merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak” demiş ve hemen işe koyulmuştu.
MUSTAFA KEMAL’İN TELGRAF DİPLOMASİSİ
Mustafa Kemal bundan böyle dikkatini Kürtlere çevirecekti. 28 Mayıs 1919’da, dört Kürt aşiret reisine çektiği telgraflarda kendisinin Sultan tarafından atandığından ve yakın bir zamanda Kürdistan’ı ziyaret etmek istediğinden bahsetmiş ve aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin işgalci Avrupalıların elinden kurtuluşu için, mücadelede kendilerinden destek istemişti. Aynı gün, Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı üyesi Diyarbakır’daki Kürt Derneği’nin üyelerinden biri olan Kamil’e bir telgraf çekti. Telgrafta, Kürt ve Türk arasındaki her nefret ve düşmanlığın felaketle sonuçlanacağı konusunda Kamil’i uyarıyor ve bundan dolayı da iki millet arasındaki birlik ve kardeşliğin korunmasını istiyordu.
11 Haziran 1919’da, Diyarbakırlı Cemil Paşazade yoluyla Kürt’lere bir mesaj gönderdi ve onlara açıkça şunu yazdı: “İngiltere, bağımsız Kürdistan haritasını Ermenilerin çıkarına kurban ediyor. Kürtler ve Türkler birbirlerinin gerçek kardeşleridir ve birbirlerinden ayrılmaları mümkün değildir. Bizim varlığımızın Kürtlerin, Türklerin ve bütün Müslümanların yardımına ihtiyacı var. Genel olarak hepimiz bağımsızlığımızı korumalıyız ve ülkemizin bölünmesine izin vermemeliyiz. Ben Kürtlere, Osmanlı Devleti’nin parçalanmaması şartı ile onların gelişmesine ve ilerlemesine vesile olacak bütün hukuk ve imtiyazın verilmesinin yanındayım.”
KAZIM KARABEKİR’E TELGRAFLAR
Mustafa Kemal, 17 Haziran 1919’da, Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir’e gönderdiği bir telgrafta şöyle diyordu: “Diyarbakır’daki Kürt kulübü İngilizlerin kışkırtmasıyla İngilizlerin koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmak amacını takip ettiği anlaşıldığından kapattırılmıştır. Üyeleri hakkında yasal kovuşturma yapılıyor. Kürdistan’ın tanınmış beylerinden aldığım birçok telgraflarla dağıtılıan bu Kürt kulübünün hiçbir Kürdü temsil etmediği, birkaç serserinin girişimlerinin sonucu bulunduğu ve vatan ve milletin bütünüyle bağımsız ve özgür yaşaması uğrunda her fedakarlığı ve bu konuda emirlerimize hazır bulundukları bildirilmektedir…”
24 Haziran 1919 tarihinde yine yine Kazım Karabekir’e gönderdiği telgrafta Binbaşı Noel’in faaliyetlerine ve Kürtlerin tepkisine dair şunları söylüyordu: “Mr. Noel adlı bir İngiliz Binbaşısı Urfa’dan Siverek yoluyla Viranşehir’e giderek ‘Milli’ aşiretlerin başkanlarıyla görüşmüş ve Urfa’ya dönmüştür. Osmanlı Hükümeti aleyhinde pek kötü propagandalar yapmıştır. Aşiretlerin başkanlarından aldığı kesin cevaplar kendisini sevindirmemiştir. Kürtler kayıtsız şartsız devletten ve Türk kardeşlerinden ayrılmayacaklarını, bu uğurda en son nefeslerine varıncaya kadar canlarını vermeye hazır bulunduklarını söylemiştir. Ve adı geçenin vermek istediği çok miktarda parayı kabul etmeyerek namus ve vatanlarını koruma isteklerini göstermişlerdir…”
Mustafa Kemal, Sivas Kongresi sırasında (Erzurum ve Sivas kongrelerindeki Kürt temsilini ayrı bir yazıda ele alacağım), 10 Eylül 1919’da Elazığ’da görevli süvari birliği komutanı İlyas Bey’e, ‘Kürtçülük cereyanına asla zemin bırakılmaması’ konusunda kesin emir verirken, 15 Eylül 1919’da Malatya Mutasarrıfı aracılığı ile Hacı Kaya ve Şatzade Mustafa’ya gönderdiği telgrafında şöyle diyordu: “Din, namus sahibi büyükler yaşadıkça, Türk ve Kürt’ün birbirlerinden ayrılmaz iki öz kardeş olarak yaşamakta devam edeceği ve Hilafet etrafında sarsılmaz bir vücut halinde kalacağı şüphesizdir.”
(Mustafa Kemal Erzurum’da)
ŞERİF PAŞA’YA SEYİD ABDÜLKADİR’İN TEPKİSİ
Ancak sadece Mustafa Kemal’in yönlendirdiği Kürt aşiret liderleri değil, özerklik yanlısı Seyid Abdulkadir Bey de hoşnut değildi duyduklarından. Kürt Birliği Merkez Komitesi Başkanı sıfatıyla 2 Ekim 1919’da Sevr Konferans Başkanlığı’na gönderdiği bir notada şöyle diyordu örneğin: “Kürdistan’ın Güney ve Kuzey olarak iki farklı bölgeye ayrılmasıyla ilgili söylentiler durmak bilmiyor. Kürdistan’ın böylesi bir bölünmüşlüğünün, Yakın Doğu’nun durumunu kuvvetlendirmeyeceğini sayın ekselansların dikkatine çekerim. İttihat Terakki Hükümetinin baskısı altında olmayan yerlerde Kürtler, İtilaf Güçlerine karşı silah çekmeyi reddettikleri gibi, Türklerin hâkimiyetlerini kuramadıkları bölgelerde Ermenileri korudular. Şimdi Konferansın adaletinde, bölünmez bir Kürdistan’ı beklemektedirler. Gerçekte, Konferans’a şerefle sunduğumuz Kürdistan sınırları içindeki etnik formu bölmek istemek ve farklı güçlerin mandasına vermek, bu parçaları sonu bilinmez karanlıklara sürükleyecektir” diyordu.
ŞERİF PAŞA-BOGOS NUBAR PAŞA ORTAK BİLDİRİSİ
Tepkilere rağmen 20 Kasım 1919’da da Kürt Temsilcisi sıfatıyla Şerif Paşa ile Ermeni Temsilcisi sıfatıyla Bogos Nubar Paşa “Birleşik Bağımsız Ermenistan ve Bağımsız Kürdistan” konusunda ortak bildiri yayınladılar. Tepkiler yeniden şiddetlendi. KTC azalarından Dr. Abdullah Cevdet Bey “Benim fikrime göre ayrıca bir Kürdistan ve Ermenistan teşkili mümkün değildir. Bu iki unsur birbirine tamamen karışık bir halde bulunduğundan aralarında bir hudut çizilemez (…) Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı idarelerde bulunmaları, ayrı ayrı kendi başlarının çarelerine bakmaları her iki millet için hayırlıdır.” demişti örneğin.
Kahire’deki Kürdistan Bağımsızlık Komitesi adına Mardinzade Mehmet Arif Paşa da Şerif Paşa’ya bir mektup göndererek, “Kürdistan’ı oluşturan yedi vilayetten Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Van, Bitlis, Harput ve Musul’dan bir karış toprağı Ermenilere bırakmanın imkânsız olduğunu, bir Kürdistan Hükümeti oluşturulduğunu, Kürdistan’ın ne İran’a ne de Mekke Emirliği’ne katılabileceğini, bağımsızlığını temin için, ne Avrupalı güçlerden, ne de barış konferansından bir şey beklediklerini belirtmişti. Mektup, “Avrupalı güçler eğer askeri kuvvetlerine dayanarak, bu Müslüman bölgeleri Osmanlı İmparatorluğundan zorla ayırıp, bir Ermeni devleti kurarsa 24 saat içinde bu bölgede tek bir canlı Ermeni’nin kalmayacağını bilsinler” diye bitiyordu.
KÜRT AŞİRET LİDERLERİNDEN İTİLAF DEVLETLERİ’NE
Ardından 27 Aralık 1919 tarihinden beri Ankara’da olan Mustafa Kemal’in yönlendirdiği yeni bir yazı, karikatür, telgraf dalgası eklendi. Örneğin 12 Ocak 1920 tarihli İfham gazetesinde yayımlanan karikatürde Şerif Paşa'yı kovalayan bir Kürt şöyle diyordu: ''Boş Herif! Ev Harap. Sana kim dedi bizi babamızdan ayırmaya kalkasın. Defol Cehenneme!'' Örneğin 22 Şubat 1920 tarihlerinde Baban Aşireti Reisi Paşa Bey, Basuranlı Aşireti Reisi Yusuf, Bodmanlı Aşiret Reisi Seyit Yusuf, Bal Aşireti Reisi Eyüp, Medanlı Aşireti Reisi Çiçek, Göçerli Aşireti Reisi Yusuf, Abbas Aşireti Reisi Seyit Ali, Rol Aşireti Reisi Hasan, Şadi Aşireti Reisi Yusuf ve Şişanlı Aşireti Reisi Muhsin imzalı, çeşitli mercilere gönderilen bir telgrafta şunlar yazılıydı: “Gazetelerde öğrendiğimize göre şu anda Paris’te oturan ve Kürt olduğunu iddia eden Şerif Paşa, Türkiye’deki entrikalarında başarılı olamadığı için, Bogos Nubar ile birlikte, gerçekte kişisel çıkarlar için çalışmasına rağmen, güya bağımsız Kürdistan için barış konferansına başvurmuştur. Bu nedenle barış konferansına bildiririz ki Kürtler, soy ve din olarak Türklerle aynı ülke içerisinde birleştikleri yasal kardeşlerdir. Osmanlı hükümetinden başka hiç kimsenin Kürtler adına konuşma hakkı yoktur. Osmanlı tarihi içinde Kürtler arasında hiçbir ayrım yapılmamıştır. Ve bütün savaşlarda Kürtlerle birlikte ön saflarda kanlarını akıtmışlardır. Acaba Rus orduları ülkemizden çekildikten sonra, Ermeniler tarafından katledilen Müslüman halkın yüzde 80’inin Kürt olduğunu bu gün Bogos Nubar’la uzlaşan Şerif Paşa bilmiyor mu? Öyleyse Ermenilerle iş birliği yapma çabaları sonuçsuz kalacaktır. İmparatorluk topraklarından bir kısmını ayırıp Kürtlere vermek, gelecekte Ermenilere yeni bir ülke hazırlamak demektir. Barış Konferansı’nın dikkatine sunuyoruz ki bizi Osmanlı imparatorluğundan ayırmak için varlığımızdan hiçbir şey bırakmaksızın yok etmeleri gerektiğini kendilerine bildiririz.”
“KÜRTLER ÖNCE İSLAM, SONRA OSMANLI, EN SON KÜRT’TÜR!”
Ve 27 Şubat 1920 tarihinde Silvan aşiret reisleri, eşrafı, şeyhleri ve din alimleri tarafından Padişaha, Paris Barış Konferansı’na, İtilaf Devletleri liderlerine, bazı ülkelerin sefaretlerine, İstanbul’daki Mebusan Meclisi ile Ankara’daki Heyet-i Temsiliye’ye çekilen telgrafta şöyle deniyordu: “Muazzam Osmanlı kitlesinin en metin ve sarsılmaz, kale gibi direnci olan Kürtler, her şeyden evvel İslam’dır. Ve ikinci olarak Osmanlı’dır ve en sonra Kürt’tür. Muhteşem Osmanlı hanedanının ve şu İslam kardeşliğinin en fedakar ve en bağlı ve en uyumlu bir uzvu olan Kürtlerin bu beraberlikten zerre kadar ayrılmamaları onların gayesi ve emelidir. Kürtler Osmanlı idaresinin adil ve ulvi egemenliğine katılma onuruna sahip olduları günden beri hiçbir ihanet eseri göstermemiştir ve ebediyen de göstermeyecektir. Dünyada hiçbir kuvvet tasavvur edilemez ki Kürtlük ile Osmanlılık arasındaki bu kadim ve tarihi uyumu kaldırmaya ve yok etmeye muvaffak olabilsin…”
Telgrafın devamında Şerif Paşa’nı gafil bir çıkarcı olduğu, milyonlar lira topladığı ve zimmetine geçirdiği, böyle birinin hiçbir zaman Kürtleri temsil edemeyeceği ve dahası vatan haini olduğu söyleniyordu.
Bu telgraflarda kullanılan dil iki şeyi düşündürüyor: Kürtlerde ciddi bir Ermeni düşmanlığı vardı, telgrafları çekenler Ankara’nın değil İstanbul’un (Saltanat ve Hilafet’in) yanında olduklarını sanmaktaydılar.
ŞERİF PAŞA’NIN PES ETMESİ
Sonunda telgraflar etkisini gösterdi. Şerif Paşa’yı ilk terkeden İngilizler oldu. İstanbul’daki temsilcisinden Şerif Paşa’ya dair tepkileri öğrenmiş olan Lord Curzon konferansın 19 Nisan 1920 oturumunda “Şerif Paşa kendisini Kürtlerin temsilcisi gibi göstermişse de onu böyle tanıyan olmamıştır” dedi. Hiç bir kesim tarafından desteklenmediği idrak eden Şerif Paşa 5 Mayıs 1920 tarihinde konferans yetkililerine şöyle bir telgraf çekti: “Kutsal Halifelik Makamı’na derin surette bağlı bulunduğumdan ve ayrılma arayışı yönündeki düşünceler ile bu bağlılığımı bozmak istemediğimden Paris Konferansı nezdindeki Kürdistan Yetkili Heyeti Başkanlığı’ndan istifa ettim. Her şeyden önce ve hiçbir siyasi partinin etkisinde kalmaksızın bütün çabamı halifelik haklarının korunmasına harcayacağımı açıklarım.” Bu telgraf üzerine Seyid Abdülkadir Bey 17 Mayıs 1920’de Kürt Kulüpleri adına çektiği telgrafta Kürt halkının Sevr Barış Konferansı’nda temsil edilmediğini, bu yüzden konferansın alacağı kararların Kürtleri bağlamayacağını bildirdi.
‘Kürdistanlı Lawrence’ Binbaşı Noel’in merkeze sunduğu raporda ise Kürtlerin kendi kendini idare edecek durumda olmadıkları belirtiliyor, Kürtlere bağımsız bir devlet kurulmayacaksa, Kürtlerin düşman oldukları Araplara değil, geniş bir özerklikle Türklere bağlanmalarının daha hayırlı olduğunu söylüyordu. Ancak bu planlara Britanya’nın baş müttefiki Fransa karşı çıktı. Buna İngiltere’deki siyasal çatışmalar ve ekonomik sorunlarla, Ermeniler ve İran’la ilgili engeller eklenince bağımsız Kürt Devleti planları rafa kaldırıldı.
(Resmi adıyla ‘Sevr Barış Antlaşması’nın imza töreni, 10 Ağustos 1920)
SEVR NEDİR?
Sevr’e dönersek, girişte sözünü ettiğim Taraf yazımda etraflıca anlattığım gibi 10 Ağustos 1020 tarihinde Sevr Barış Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın 433 maddesinden üçü /62, 63 ve 64. maddeler) Kürtlerle ilgiliydi. (Merak edenler internette bulabilirler madde metinlerini.) Sevr Barış Antlaşması, 1914-1918 yıllarındaki Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerinin mağluplarına dayattığı Versailles Barış Antlaşmaları sisteminin ayrılmaz bir parçasıydı. Diğer mağluplarla antlaşmaların imzalanması birkaç ay içinde bitirildiği halde Sevr görüşmeleri çok uzun sürmüştü. İtilaf Devletleri 19 Haziran 1919 tarihli Versailles Antlaşması ile Wilhelm Almanyası’nı dizlerinin üstüne çökerttiler. 10 Eylül 1919 tarihli Saint-Germain Antlaşması ve 4 Haziran 1920 tarihli Trianon Antlaşması ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nu tarihe gömdüler. 27 Kasım 1919 tarihli Neuilly Antlaşması ile de irredentist (yayılmacı) Bulgaristan’ı zapt-u rapt altına aldılar.
Bizde çok iyi bilinmez, ancak bu antlaşmalar Sevr’den daha ağır şartlar taşıyordu. Dahası bu antlaşmaların hepsi de hukuki nitelik kazanıp uygulanmıştı. Bugün İkinci Dünya Savaşı’nın Versailles’ın aşağılayıcı şartları yüzünden çıktığını düşünen geniş bir kesim var. Sevr’in Türk toplumunda yarattığı travmanın bir benzerini Trianon Antlaşması’yla yaşayan Macar toplumu, ancak 2004’te Avrupa Birliği’ne üye olduktan sonra geçmişin bu hayaletinden kurtulabildi. Bulgar milliyetçilerinin Neuilly travması ise hala dinmiş değil.
Sevr ise, yaklaşık yüz yıldır zaten dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu’nun, Wilson’un 14 İlkesi uyarınca ulus-devletlere bölünmesi planıydı. Bu bağlamda, ‘Milli Mücadele’ nasıl Sevr zihniyetine karşı gelişen ya da ondan güç alan bir süreçse, Sevr süreci de Milli Mücadele zihniyetine karşı gelişen bir süreçti. İtilaf Devletleri, Milli Mücadele kadrolarının o günlerde henüz çok az açık vermekle birlikte kafalarında bir Türk ulus devleti kurmak olduğunu fark etmişti. Bunda bir sorun da görmüyorlardı. Sorun, İtilaf Devletleri’nin kamuoyları açısından bakıldığında, bu yeni ulus-devletin ABD Başkanı Wilson’un ’14 İlke’si ve Sovyet Rusya lideri Lenin’in ‘halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayinleri’ ilkesi uyarınca Anadolu’da yaşayan gayrimüslim, gayri Türk azınlıkların haklarını koruyup korunmayacağı meselesinde kilitleniyordu. Halbuki Sevr’in ana hatları şekillendiğinde Milli Mücadele çoktan başlamış, Anadolu’da ‘Osmanlı Devleti’nin otoritesi neredeyse yok olmuş, onun yerine bir ‘Ankara Hükümeti’ çıkmış, yepyeni bir karar mercii olan Büyük Millet Meclisi faaliyete geçmişti. Bu çift başlılıkta Sevr’in uygulanamayacağını İtilaf Devletleri’nin karar yapıcıları ve kamuoyları anlamıştı. Nitekim, Osmanlı Meclis-i Mebusanı 11 Nisan 1920’de Padişah tarafından kapatıldığı için Sevr metni görüşülmedi bile. Ankara Hükümeti ise Sevr’i hiçbir zaman kabul etmedi. Yunanistan dışında İtilaf Devletleri ve müttefiklerinin meclisleri tarafından da onaylanmadığı için Sevr hiçbir zaman hukuki nitelik kazanmadı.
Her ne kadar ‘İslam kardeşliği’ söylemi, Saltanat ve Halife sevgisi ve Ermeni düşmanlığı üzerinden Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından ustalıkla Kemalist hareketin yanına çekilen Kürtlerin sayısı, ayrılıkçı Kürtlerden çok fazla ise de Sevr ile kendi ulus-devletlerini kurmanın eşiğine gelen Kürtlerin (ve Sevr ile 1915’te kanlı biçimde sürüldükleri anavatanlarına dönmeyi uman Ermenilerin) Sevr’e sempati duymasında hiçbir gariplik yoktu. Bugün de böyle düşünenlerin olması gayet normaldir. Bir tarihçinin gözünde ise, Sevr tarihsel şartların ve onların öne çıkardığı politik aktörlerin dikte ettirdiği ancak yine tarihsel şartlar ve politik aktörler tarafından tarihin tozlu raflarına kaldırılmış bir belgedir. Aradan 95 yıl geçtiği halde, Türkiye’de sağcısından solcusuna, milliyetçisinden İslamcısına pek çok kesimin hala ‘Sevr masada’ demesi tarihin tekrar edeceğine dair kadim inanışla açıklanabilir. Elbette eğer ders alınmazsa, tarih tekrarlayabilir. Ancak Karl Marx’ın 1851-1852 yılları arasında kaleme aldığı ‘Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i’ adlı eserinde “Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak,” derken kastettiği, tarihin ille de tekrarlayacağı değil, tarihte siyasal aktörlerin rolünün önemli olduğudur. Bu açıdan, Sevr paranoyasının ilacı da, tarihteki hataları (en önemlisi de Kürt Meselesi’nin ciddiye alınmaması gelir) tekrarlamamaktır.
Özet Kaynakça: Seha L. Meray, Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküş Belgeleri, Ankara, AÜ SBF Yayınları, 1977; Rıza Tevfik Bölükbaşı, Biraz da Ben Konuşayım, Yayına Hazırlayan: Abdullah Uçman, İletişim Yayınları, 2008; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâp Tarihi, Cilt III, TTK Basımevi, 1991; Ahmet Şükrü Esmer, Türk Diplomasisi, 1920-1950, Yeni Türkiye, Nebioğlu Yayınevi, 1959; Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), Atatürk Araştırma Merkezi, 1997; Orhan Koloğlu, Mondros’tan Mudanya’ya, Son Tartışmalar, Doğan Kitap, 2008; Tolga Ersoy, Sevr, Bir Öcü Masalı, Özgür Üniversitesi Kitaplığı, 2009; Naci Kutlay, İttihat Terakki ve Kürtler, Koral-Fırat Yayınları, 1991; Hasan Yıldız, Fransız Belgeleriyle Sevr-Lozan-Musul Üçgeninde Kürdistan, Doz Yayınları, 2005; Celile Celil, Kürt Aydınlanması, Avesta Basın Yayın, 2000; Andrew Mango, “Ataturk and Kurds”, Middle Eastern Studies, Vol. 35, No. 4, 1999, s. 1-10; Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Atatürk Araştırma Merkezi, 2006.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/1919-1920-sevr-surecinde-kurtler-1502723/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016