Murat BELGE
Bugünlerde en çok konuşulan konulardan biri aşı sorunu. Bu normal tabii. Fakat şu bizim bağlamda "aşı" sorunu "semantik" bir sorunla iç içe girdi: Tayyip Erdoğan kanalıyla oldu bu iş. Çok konuşulduğu için yeniden özetlememe gerek yok. Yani Sağlık Bakanı'nın aşı sıkıntısı olduğunu söylemesi üstüne Erdoğan'ın böyle bir sıkıntıyı "kabul etmediğini" söylemesi. Yani bu durumda "kabul etmek" fiilini kullanması.
Bir "sıkıntı" vardır, "var" denir; yoktur, "yok" denir. "Kabul etmek"le ilgili bir keyfiyet değildir bu. Yani bir "kanaat" sorunu değildir. Hani bundan altı ay, bir yıl sonra aşı bulmanın kolay mı, zor mu olacağı konuşuluyor olsa "kabul etme" fiiline başvurmayı gerektirecek bir durum olabilir. Ama şu andaki durumdan söz ediliyor ve şu anda bir aşı sıkıntısı zaten var.
İkinci iğneyi de olmuş, yani aşısını ("şimdilik" kaydıyla) tamamlamış insanların sayısı on milyonu ya buluyor, ya bulmuyor. Evet, biliyoruz. Aşı bulmanın, yeterli aşı bulmanın pek çok yerde zorluğu çekiliyor. Ama bizim gösterdiğimiz bu "başarı"nın pek de başarı sayılmadığı ortada. İkide birde "geldi, geliyor" müjdeleri veriliyor ve gelmiyor. İkinci aşı için randevu veriyorlar. Gidenlere "Aşı yok, sonra gel" diyorlar, akşama doğru vazgeçip "Gelin" diyorlar-ki, gelecek kimse kalmamış! Yani bu bilinen olayları, hikâyeleri yeniden anlatmayayım. Bunlar, bir "aşı bolluğu" ortamında olacak işler değil. Elde altı milyon kadar aşı olduğu söyleniyor, ihtiyaç belki yüz milyonun oralarda.
Ve Cumhurbaşkanı bir "sıkıntı" çekildiğini "kabul etmiyor". Kabul etmesi için daha neler olması gerekiyor acaba?
Ve, evet: "kabul etmek" fiili!
Türkiye'de, hayatın herhangi bir düzeyinde, köşe bucağında, bir şeyin olabilmesi için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın onu kabul etmesi gerekiyor, bunu öğrendik. Gene de bu kuralın dışında kalacak bazı şeyler olabileceğini düşünüyorduk. Hani camdan bakıyoruz, yağmur yağıyor, o sırada Tayyip Erdoğan'ın sesi duyuluyor, "Yağmur yağdığını kabul etmiyorum" derken. Buralara kadar geleceğimizi düşünmemiştik. Ama anlaşılan o ki, gelmişiz. Yağmurun yağdığına inanmamız için Tayyip Erdoğan'ın "Yağmur yağıyor" demesi gerek—ve o bunu dediği anda başka bir şeyin olmadığına da inanmamız gerek.
Tayyip Erdoğan herhalde bunu zihnimizde pekiştirmek istediği için böyle konuşuyor. Yani, ağzından, bu bağlamda, "kabul etmiyorum" diye bir söz çıkmışsa bu bir dil sürçmesi değil, uygun olmayan bir kelime seçmiş olmak değil. Kastedilen bu.
Aşı sıkıntımız yoktur, böylece biline!
Doğru bir mantık izleyerek bu noktaya geldik. Burada, gene bu günlerde sıkça konuşulan bir başka konuya değdik: Şu fotoğraf çekme konusu. Emniyet Müdürü genelgesi, genelgenin böyle bir konuyu belirleme yetkisine sahip olması, "özel hayat" (bu başlı başına bir harika!), yasak.
Bir yerde, bir olayda polis şimdiye kadar başarıyla gösterdiği celadete bir yeni örnek ekleyerek dalacak, gazıyla, copuyla, daha olmazsa mermisiyle vatan haini olduğu besbelli bir kalabalığı dağıtacak ya da kelepçeleyecek, sürükleyecek vb. Arada belki birkaç kişi can verecek. Bunların resmi çekilmeyecek—"özel hayata" zarar vermemek için. Belki fazlaca itiraz olacak; belki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bunların niçin gerekli olduğunu, normal olduğunu vb. anlatması gerekecek. "Polisimizin yanlış bir şey yaptığını kabul etmiyorum" demesi gerekecek belki. O bunu yaparken ortalıkta münasebetsiz, insana yanlış şeyler düşündürmesi ihtimali olan fotoğraflar dolaşmamalı. Cumhurbaşkanı toplumun huzur içinde, kafası karışmadan yaşamaya devam etmesini sağlayacak bütün tedbirleri alarak yoluna devam ediyor.
"Tam kapanma" demişiz, koronaya ölümcül darbeyi vurma yoluna girdik—aşılı ya da aşısız. Bu kapanma sürecinde alkollü içki içmek gibi bir ihtiyacın geçerli olduğunu "kabul etmiyoruz."
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025