Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Angelina Jolie güzel bir film yapmış.
Yugoslavya parçalanıyor, etnik çatışmanın eşiğine gelinmiş.
Ama henüz insanlar bunun farkında değil, dahası her şey bitmiş değil.
Ayla süslenir püslenir en güzel elbisesini giyer ve bir bara sevgilisiyle buluşmaya gider.
Sevgilisi bir Sırp genci, adı Danijel, yani Danyel.
Danijel ve Ajla (Ayla) dans ederler. Dans ettikleri bar ağzına kadar doludur. Cıvıl cıvıl gençler, birbirine sarılmış âşıklar.. Ama bu mutluluk ânı çok sürmez. Bara atılan güçlü bir bomba, ortalığı kana bular. Bir anda ortalığı kan gölüne çeviren o bomba, barda birbirine sarılan âşıkların, sevgide ve aşkta eşit olan âşıkların, arasında yaşanan o doğal eşitliği bir anda yok etmiştir.
Ölenler, yaralananlar, can çekişenler ve parçalananlar.. Bir daha tekrarlanmayacak istisnai bir an değildir bu. Filmin başında izlediğimiz bu sahne, giderek etnik bir temizliğe dönüşecek zamanın habercisi ve başlangıcıdır çünkü.
Aşktan ve sevgiden beslenen doğal bir eşitliği o âna kadar birbirlerine cömertçe sunan insanlar; sağda solda patlayan bombalardan sonra birbirlerinin kurbanı ve cellâdı haline gelirler.
Bu fırtınanın ortasında, Ayla ve Danijel’in aşkı, kaçınılmaz olarak bir kurban ve bir cellât arasındaki aşka dönüşür.
Soykırımı mümkün kılan bir toplumsal dinamik ve bu dinamiğin sarıldığı milliyetçilik gelir her şeye egemen olur.
Ayla artık, tıpkı diğer soydaşı kadınlar gibi, bedeni ve ruhu üstüne her kötülüğün denenebileceği bir tutsaktır.
Danjiel ise, baba mesleği olan askerlik mesleğini icra ederken, kendini, kitle kıyımı dinamiğine kapılmış askerlerin arasında bulur. O askerlere komutanlık yapar. Yani zulmü ve gaddarlığı yönetir.
İnsanlar aşktaki ve sevgideki eşitliği yitirirler. Aşk, bir iç savaş ortamında, kurban ve cellât arasındaki ilişkiye dayanan bir eşitsizliğe dönüşür.
Ayla ve Danijel’in tehlikeli ilişkisi giderek basitleşir; Ayla’yı ne kadar tatmin ettiği belli olmayan, hatta onur kırılması içinde yaşanan, şiddetle yoğrulmuş bir cinselliğe dönüşür.
Filmin finali, aslında bu eşitsizliğin ilanı, ama aynı zamanda bu eşitsizliğe bir isyan gibidir.
Ayla kurban olmaktan kurtulmanın çaresini, sevgilisinin ölümünde arar.
Olaylar geliştikçe yüzünü gerçeğe döner, kendini, halkını katleden birinin kölesi-metresi olarak hisseder, Danijel’le sevişmiş olmaktan belli belirsiz bir utanç duymaya başlar. Bu utançtan kurtulmanın yolu Danijel’in yaşamaması, ölmesidir.
Angelina Jolie’nin anlattığı hikâye, büyük romanlara benziyor. Çünkü çok katmanlı ve samimi bir hikâye anlatıyor Jolie.
Bir soykırım zamanında ve vahşete meydan okurcasına yaşanan en cesur ve en sınır tanımaz aşklar bile, hiç beklenmedik bir biçimde, etnik hınç ve öfkeye yenik düşerler!
Müslüman Boşnak kızı Ayla ve Sırp genci Danijel arasında yaşanan aşk hikâyesi mutlu sonla bitmez, bitmesine imkân yoktur zaten. Bu aşka direnen, Danijel’in Sırp ordusunda general olan babası değildir.
Bir iki yıl içinde etnik temizlik yoluyla ele geçirilen toprakların hesabını yapıp duran, dünyanın Sırplara müdahale edemeyeceğini düşünen Danijel’in general olan babasıyla Ayla’nın karşılaştığı sahne bu bakımdan unutulamaz. Kadının uzun parmakları, bakımlı elleri çok şey hatırlatmaktadır. Beyaz, pamuk gibi eller, ince uzun parmaklar..
General o anda, oğlunun âşık olduğu bu Müslüman kadına bakarken, annesinin sırf Müslüman kadınlar ipekten giysilere sahip olsunlar diye tarlalarda çalıştığını sonra da bir gün Müslümanlar tarafından öldürüldüğünü hatırlar.
Bu yüzden de, genç kadın, generalin gözünde, oğlunun âşık olduğu bir kadın değil de, annesinin ve kardeşlerinin öldürüldüğü bir katliamın geri dönen hatırası gibidir.
Dolayısıyla, oğlunun askerî bir merkezin konforlu sayılabilecek bir odasına kapattığı, seviştiği birlikte yaşayıp birlikte şarap içtiği bu kadın, bir tek şeyi hak etmektedir, o da tecavüzdür. Nihayetinde bu da olur.
Yüzbaşı Danijel’in himayesinde olduğunu herkesin bildiği bu Müslüman genç kadına generalin emriyle tecavüz edilir.. Böylece tarlada öldürülen annenin ve kardeşlerin intikamı, Boşnak bir kadına tecavüz edilmesi yoluyla alınmış olur.
Filmin kahramanları, tarihin ağır travmalarının ve bir soykırım hafızasının belirlediği bir savaşın ortasında, bir kader gibi tıpkı, onlara biçilen rolün dışına çıkamazlar. Geçmişin ağır travmaları ve hafızası insanların davranışlarını ve hayatlarını belirler. Ayla hem âşığı hem cellâdı olan Danijel’in ölümünü arzular. Danijel Ayla’yla sevişirken bile, dünyaya neden bir Sırp olarak doğmadığını sorar ona.
Jolie’nin anlattığı hikâyenin finali oldukça etkileyici.
Danijel NATO’nun görevli askerlerinden birine teslim olduğunda, bir savaş suçlusu olduğunu itiraf eder..
Peki, bir soykırım ve savaş ortamından sağ kurtulan Danijel’i tanımlayan şey gerçekte nedir?
O tutkulu bir âşık, kadere boyun eğmiş bir cellât mı, yoksa bir savaş suçlusu mudur?
Belki sadece biri, belki de her üçü birden..
Ama ne olursa olsun soykırım ve katliamlar insanoğlunun gerçek kadersizliğidir, bu kadersizliğin yaşanmaması da yine, insanın elindedir..
Ve katliamların, cinayetlerin önüne geçilemeyen zamanlarda, insanlar her şeye geç kalmaya mahkûmdur.
Kan ve Aşk bu mahkûmiyeti ve çaresizliği anlatıyor..
Bugün Türkiye’de, Hobbes’un “doğa durumu” dediği, yani neredeyse “herkesin herkesle savaş halinde bulunduğu” ve “insanların birbirini öldürme yeteneğinde eşit olduğu” bir siyasi ortamın içinde olduğumuzu herhalde kimse inkâr edemez.
Böyle bir yerde, Kan ve Aşk ne kadar çok izlenirse o kadar iyi..
***
Not: Ali Akel’in susturulmasını kınıyorum, Taraf yönetimi ve Ali Akel kabul ederse, gazetedeki köşemi Akel’e tamamen vermeye veya paylaşmaya hazırım.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012