Osman CAN
Perşembe günü Türkiye’de tarih yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan görevi devraldı.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın devir teslim töreninde vurguladığı şu ifadeler bu tarihselliği çok iyi anlatıyor:
“91 yıllık cumhuriyet tarihimizde, 2 bin yıllık Türk tarihinde, ilk kez devletin başındaki isim milletimizin sandık başına gidip tercih yapmasıyla bir cumhurbaşkanı belirlenmiştir.
...
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi teknik bir değişikliğin ötesinde aslında bir dönemin kapatılması meselesidir. Bugün kapanan dönem eski Türkiye dönemidir, kapıları ardına kadar açılan yeni dönemse Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki özü taşıyan yeni Türkiye'dir.”
Bugün bu tarihsel anın anlamı çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Büyük bir coşkuyla ve dikkatle yaşanan ve gözlemlenen bu sürecin, kamuoyunda pek bilinmeyen küçük hikayeleri de var. Bu hikayeler bu tarihsel sürecin doğru anlaşılmasında çok önemli.
Hatırlanacağı üzere “367 Şartı” CHP, A.N. Sezer, dönemin Genelkurmayı tarafından Türkiye’ye dayatılıp, nihayetinde Anayasa Mahkemesi’nin bu doğrultuda karar almaya zorlanmasıyla birlikte, Türkiye siyasi bir krize sürüklenmişti.
Krizden çıkış için siyaset kurumu karşı hamle yaparak, bir yandan erken seçim kararı almış, diğer yandan da Cumhurbaşkanı seçimini kriz nedeni olmaktan çıkarmak için “halk tarafından” seçimi sağlayacak anayasa değişikliği yapmıştı.
Hem CHP, hem de A. N. Sezer Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmıştı.
Gerekçe oldukça güçlüydü: TBMM tarafından kabul edilen Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanınca Meclise iade edildiğinde, bu değişikliğin aynen kabul edilebilmesi için meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu (367 oy) gerekiyordu. Bütün Anayasa hukuku kitaplarında Anayasa’nın ilgili 175. Maddesi böyle yorumlanıyordu.
Meclis Anayasa değişikliğinde ısrarcı olmuş ve paketi aynen kabul etmişti.
Ancak Cumhurbaşkanının iadesi üzerine yapılan oylamada 367 sayısına ulaşılamamış, 366’da kalınmıştı. Bunun ne anlama geldiği açıktı. Akademi ve siyaset dünyasında bu değişikliklerin iptal edileceği beklentisi yüksekti. Anayasa Mahkemesi’nde dahi bu değişikliğin iptal edileceğine yönelik havanın hakim olduğu gözlemlenebiliyordu. Bu yüzden iktidar partisi seçimlere odaklanmış durumdaydı.
Tabi CHP’nin Anayasa değişikliğini daha resmi gazetede yayımlanmadan, “eylemli içtüzük mahiyetinde” olduğu iddiasıyla Mahkemeye iptal ettirme şeklindeki paralel gayretini de unutmamak gerek (E. 2007/62).
Anayasa Mahkemesi tarafından görevlendirilen raportörün, Anayasa hukuku teorisi, hukuk metodolojisi kuralları ve Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinden olan demokrasi ilkesine göre yaptığı incelemede, egemen yorumun, lafzi, amaçsal ve sistematik açıdan hatalı olduğu ortaya çıktı. Anayasa değişikliklerinin Cumhurbaşkanı’nca iade edilmesinin Meclis’in iradesini devre dışı bırakacak bir etkisi olamazdı. 330’da kalan bir kabul oranı zaten halkın iradesiyle tamamlanıyordu. Cumhurbaşkanı’nın halkın iradesini ikame düşüncesi demokrasiyle bağdaşmazdı. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi, halkın kendi iradesini egemen kılmasının önemli bir aşamasıydı ve bu yaklaşım, anayasal yorumun ana bileşenlerinden biri olmalıydı.
Anayasa Mahkemesi’nin 5.7.2007’deki gün boyu müzakeresinde, rapordaki bu hukuki yaklaşımı aşma imkanı bulunmadı. Müzakereler sıklıkla kesildi, aralarda her bir üye kendine yakın Anayasa Hukukçularıyla görüştü. Hiç biri rapordaki argümanları aşabilecek görüş ortaya koyamadı. Mahkemede görüş değişti, yeni bir içtihat oluştu ve değişiklik iptal edilmedi (E. 2007/72). Tarihsel sürecin önü açıldı.
21 Ekim referandumunda da halk, miting ve propaganda faaliyeti olmamasına rağmen, iradesini çok güçlü bir şekilde ortaya koydu. Tarihsel adımı gördü, kavradı ve sahiplendi.
Ve anayasa hukuku kitapları yeniden yazıldı.
Mutluluk verici...
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015