Vahap COŞKUN
1 Ekim’den beri cereyan eden ve bir türlü adı konulamayan hadise (!) ile ilgili iki hususun açıklığa kavuştuğu söylenebilir. Açıklığa kavuşan ilk husus, Bahçeli’nin kararlılığıdır. Geçmişte Kürt meselesindeki olumsuz tutumundan hareketle Bahçeli’nin yeni yasama döneminde uzattığı ele, başlangıçta hep şüpheyle yaklaşıldı. Kısa bir süre zarfında MHP liderinin kuruluş ayarlarına geri döneceği ve tokalaşmanın yerini sıkılı yumrukların alacağı beklentisi birçok kesimde yaygındı.
Ancak Bahçeli bu beklenti içinde olanları yanılttı ve her hafta çıtayı bir üst seviyeye çekti. Önce DEM Partililerle el sıkıştı, ardından Öcalan için bir muhataplık pozisyonu tarif etti. Nihayetinde duyanları oturdukları yerden sıçratan en keskin hamlesini yaptı; PKK’ye silah bıraktırması şartıyla Öcalan’ın Meclis’te DEM Parti Grubu’nda konuşmasını ve onun umut hakkından istifade etmesini teklif etti.
Elbette başta milliyetçi kesimlerde olmak üzere Bahçeli’nin bu teklifi sert tepkilerle karşılaştı. İYİ Parti ve Zafer Partisi, Bahçeli’nin bu siyasi değişimine rıza göstermeyeceklerini düşündükleri milliyetçi seçmenleri kendilerine çekmek için MHP’ye ve Bahçeli’ye ağır bir dille yüklendiler. Öyle ki iş, bir zamanlar Bahçeli’nin rakiplerini köşeye sıkıştırmak için siyaset meydanına taşıdığı idam ipinin, bu kez Bahçeli’nin kendisine atılmasına kadar vardı.
Fakat Bahçeli bunlara pabuç bırakmadı. Eleştirileri, sahiplerinin anlayacağı bir üslupla yanıtladı. Tarihi adımının gerekçelerini açıkladı, meselenin “gelecek seçimler değil gelecek nesiller” olduğunu belirtti. Teklifinden taviz vermedi ve söylediği her sözün arkasında durduğunu defaatle ifade etti.
Sadece grup toplantılarındaki konuşmalarıyla da yetinmedi Bahçeli. Gerek girdiği bu yeni yolun nedenlerini izah etmek ve gerek bu yoldaki kararlılığını göstermek için, evvela bir sosyal medya kampanyası başlattı. “Vakit tamamdır” temalı mesajlar her gün aynı saatte partinin resmî hesaplarından paylaşıldı.
Akabinde MHP, farklı şehirlerde “Hilal’e Doğru Türkiye” başlığı altında toplantılar düzenlemeye başladı. Partinin önde gelen isimleri adeta MHP’nin Akil İnsanlar Heyeti gibi sahaya çıktılar. MHP yöneticileri tabanla bir araya geldikleri bu toplantılarda, Bahçeli’nin işaret fişeğini yaktığı sürece neden güçlü bir destek verilmesi gerektiğini anlattılar ve MHP’nin bir bütün olarak Bahçeli’nin arkasında durduğunu cümle âleme gösterdiler.
Şişeden Çıkan Cin
Sonuca varır ya da varmaz, bu bir bahsi diğer, ama Bahçeli’nin Kürt meselesinde kendisi ve partisi için yeni bir sayfa açması ve bu sayfayı doldurmakta ısrar etmesi, Türkiye’nin siyasi hayatı açısından çok kıymetlidir. İki açıdan:
Birincisi, Bahçeli’nin Kürt meselesini MHP’den duymaya alışık olmadığımız bir kavram setiyle ele alması, bu meselenin siyaseten konuşulmasını normalleştirir. 1 Ekim’den itibaren yaptığı açıklamalarla Bahçeli cini şişeden çıkarttı. Temas, diyalog, görüşme, umut hakkı, PKK’liler hakkında hukuki düzenleme gibi konular her boyutuyla tartışılır ve değerlendirilir oldu.
Bahçeli’nin bu kavramlara müracaat ettiği bir yerde, hukuki ve siyasi arayışlar ister istemez doğallaşır ve bu arayışların önünü terörizm ya da bölücülük ithamları ile kesmek zorlaşır. Şişeden çıkan cin, bir konuşma ve tartışma vasatı yaratır ve bu konuşma ve tartışma derinleştikçe cini bir daha yeniden şişeye koymak kolay olmaz.
İkincisi, Bahçeli’nin Kürt meselesini masaya getirmesi, büyük bir fırsata da tekabül eder. MHP’nin yoğun bir karşıtlık üretmediği, tam tersine direksiyonuna geçtiği bir süreci ilerletmek daha rahat olur. AK Parti ve MHP’nin sahiplendiği, DEM Parti’nin muhatap kimliğini üstlendiği ve CHP’nin de elverdiği bir zemin, meseleyi siyasallaştırdığı gibi çözüm ihtimalini de artırır. Hülasa gayesi ne olursa olsun Bahçeli’nin tuttuğu bu yol, Kürt meselesinin siyaseten normalleşmesine ve çözümüne katkıda bulunur.
Çocuk Oyuncağı
Açıklığa kavuşan ikinci husus ise, AK Parti ve MHP’nin, Erdoğan ve Bahçeli’nin, bu yolda birlikte yürüdükleridir. AK Parti’ye ve MHP’ye yakın bazı kalemler, 1 Ekim’den itibaren Erdoğan ve Bahçeli arasında bir uyum ya da uzlaşmanın bulunmadığını, tarafların birbirinden haberinin olmadığını öne sürüyorlardı. Kimine göre Erdoğan ve AK Parti, aynı bizler gibi, süreci televizyondan öğrenmişlerdi. Kimine göre de iki aktörden birinin diğerinin sırtını yere yapıştırması an meselesiydi.
Lakin geçen hafta içinde Erdoğan ve Bahçeli ile onların kurmaylarından gelen açıklamalar, iki liderin birbirlerinden haberdar olmadıkları ve birbirlerine karşı kıyasıya bir mücadele verdikleri tezini boşa çıkardı. Aslında daha baştan itibaren bu tezin doğru olması ihtimali çok düşüktü. İki sebepten ötürü:
Birincisi, Kürt meselesi, çocuk oyuncağı değil, ülkenin en hayati sorunu. Bahçeli de kariyerini sokakta bulmuş ve siyasi mirasını çarçur edecek biri değil. Kürt meselesinde böyle bir çıkış yapmanın, hem kendisi ve partisi hem de ortağı olduğu iktidar bloku için ciddi bir risk oluşturduğunu bilebilecek bir tecrübeye sahip. Dolayısıyla böylesine iddialı ve riskli bir hamleyi, belli bir olgunluğa ulaştırmadan ve ortağıyla bir ortak bir çizgiye gelmeden kendi başına hayata geçirmesi düşünülemez.
Tabiatıyla, söylemde farklılıklar olabilir. Muhtemelen Erdoğan, Bahçeli’nin konuşmasına kelimesi kelimesine vakıf değildir. Ayrıca süreç yönetiminde de (hız, yöntem, kapsam) her iki siyasetçi arasında farklılıklar bulunabilir. Ama herhalde Erdoğan ve Bahçeli’nin genel çerçevede bir mutabakatlarının olmadığı söylenemez. Bahçeli’nin Erdoğan’a bir emrivaki yaptığını veya Erdoğan’ın Bahçeli’nin bir dayatmasıyla karşı karşıya olduğunu düşünmek, hem Cumhur İttifakı’nın siyasi birlikteliğini hem de bu ittifakın liderlerinin politik becerilerini küçümsemek olur.
Bütünlüğün Verdiği Özgüven
İkincisi, Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirlerine çelme takmalarının, ancak her ikisinin ya da ikisinden birinin ortaklığı bozmak istemeleri halinde bir manası olabilir. Eğer ittifakın ipi çekilmişse, ortakların birbirlerini zorda bırakacak harekette bulunmaları anlaşılabilir. Oysa ortada böyle bir durum yok. AK Parti de MHP de ittifakı koruma noktasında son derece net görünüyorlar.
Çünkü iki partinin de birbirlerine ihtiyaçları var. AK Parti’nin, MHP’nin desteği olmadan dört yıl boyunca iktidarda kalamayacağı açık. Beri yandan ittifaktan çekildiği takdirde MHP’nin de devlet yapılanmasındaki hem fikri hem de kadro hâkimiyetinin mühim bir kısmını yitireceği belli.
MHP bakımından, bu bağlamda, bir soruna daha değinilebilir. Eğer MHP ittifaktan kopmak istese, büyük bir olasılıkla buna iktisadi kriz ve/veya dış politikadaki savrulmalar gibi idmanlı olduğu konuları gerekçe yapardı. Kendisi için rasyonel seçenek bu olur. Zira bu mevzular üzerinden yaşanacak bir kopuş, MHP’ye geniş bir siyaset alanı açar; MHP tabanını koruyabilecek ve hatta AK Parti’den memnun olmayan seçmenlerin bir bölümüne de seslenebilecek bir kapı aralar.
Ama Kürt meselesinde MHP için kazın ayağı öyle değil. Bu meseleden dolayı AK Parti ile bağları kopartmak, MHP’ye mevzi kaybettirir. Zira Kürt meselesi, MHP’nin rahatlıkla at koşturabileceği bir alan değil. 1990’lardan beri MHP siyasi alandaki varlığını, Kürt meselesindeki menfi tutumun üzerine inşa etti. Şimdi müspet bir tutuma yöneldiği anda iktidarın dışına çıkması, MHP’yi zora sokar.
Çünkü iktidar olmaktan kaynaklı imtiyazlarını kaybeder; bir taraftan iktidarın yoğun saldırısına maruz kalır, diğer taraftan da muhafazakâr ve milliyetçi kesimleri ikna etmek için gerekli enstrümanlar elinden çıkar. Dolayısıyla ittifak denkleminin bozulmasının sonucu, MHP’nin siyasi kütlesinin küçülmesi olur.
Velhasıl ittifakın dağılması ya da ittifakta aktör değişimi, ne AK Parti’nin ne de MHP’nin hesabına gelir. Her iki parti de bunun farkındadır. Binaenaleyh, ittifak içinde çatlama yönünde değil aksine yekpareleşme yönünde bir eğilim olması tabiidir.
Belki de Bahçeli’nin “Vakit tamamdır” ifadesinde vücut bulan özgüvenin altında, ittifakın bütünlüğüne duyduğu inanç yatmaktadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025