Vahap COŞKUN
1 Ekim’den beri cereyan eden ve bir türlü adı konulamayan hadise (!) ile ilgili iki hususun açıklığa kavuştuğu söylenebilir. Açıklığa kavuşan ilk husus, Bahçeli’nin kararlılığıdır. Geçmişte Kürt meselesindeki olumsuz tutumundan hareketle Bahçeli’nin yeni yasama döneminde uzattığı ele, başlangıçta hep şüpheyle yaklaşıldı. Kısa bir süre zarfında MHP liderinin kuruluş ayarlarına geri döneceği ve tokalaşmanın yerini sıkılı yumrukların alacağı beklentisi birçok kesimde yaygındı.
Ancak Bahçeli bu beklenti içinde olanları yanılttı ve her hafta çıtayı bir üst seviyeye çekti. Önce DEM Partililerle el sıkıştı, ardından Öcalan için bir muhataplık pozisyonu tarif etti. Nihayetinde duyanları oturdukları yerden sıçratan en keskin hamlesini yaptı; PKK’ye silah bıraktırması şartıyla Öcalan’ın Meclis’te DEM Parti Grubu’nda konuşmasını ve onun umut hakkından istifade etmesini teklif etti.
Elbette başta milliyetçi kesimlerde olmak üzere Bahçeli’nin bu teklifi sert tepkilerle karşılaştı. İYİ Parti ve Zafer Partisi, Bahçeli’nin bu siyasi değişimine rıza göstermeyeceklerini düşündükleri milliyetçi seçmenleri kendilerine çekmek için MHP’ye ve Bahçeli’ye ağır bir dille yüklendiler. Öyle ki iş, bir zamanlar Bahçeli’nin rakiplerini köşeye sıkıştırmak için siyaset meydanına taşıdığı idam ipinin, bu kez Bahçeli’nin kendisine atılmasına kadar vardı.
Fakat Bahçeli bunlara pabuç bırakmadı. Eleştirileri, sahiplerinin anlayacağı bir üslupla yanıtladı. Tarihi adımının gerekçelerini açıkladı, meselenin “gelecek seçimler değil gelecek nesiller” olduğunu belirtti. Teklifinden taviz vermedi ve söylediği her sözün arkasında durduğunu defaatle ifade etti.
Sadece grup toplantılarındaki konuşmalarıyla da yetinmedi Bahçeli. Gerek girdiği bu yeni yolun nedenlerini izah etmek ve gerek bu yoldaki kararlılığını göstermek için, evvela bir sosyal medya kampanyası başlattı. “Vakit tamamdır” temalı mesajlar her gün aynı saatte partinin resmî hesaplarından paylaşıldı.
Akabinde MHP, farklı şehirlerde “Hilal’e Doğru Türkiye” başlığı altında toplantılar düzenlemeye başladı. Partinin önde gelen isimleri adeta MHP’nin Akil İnsanlar Heyeti gibi sahaya çıktılar. MHP yöneticileri tabanla bir araya geldikleri bu toplantılarda, Bahçeli’nin işaret fişeğini yaktığı sürece neden güçlü bir destek verilmesi gerektiğini anlattılar ve MHP’nin bir bütün olarak Bahçeli’nin arkasında durduğunu cümle âleme gösterdiler.
Şişeden Çıkan Cin
Sonuca varır ya da varmaz, bu bir bahsi diğer, ama Bahçeli’nin Kürt meselesinde kendisi ve partisi için yeni bir sayfa açması ve bu sayfayı doldurmakta ısrar etmesi, Türkiye’nin siyasi hayatı açısından çok kıymetlidir. İki açıdan:
Birincisi, Bahçeli’nin Kürt meselesini MHP’den duymaya alışık olmadığımız bir kavram setiyle ele alması, bu meselenin siyaseten konuşulmasını normalleştirir. 1 Ekim’den itibaren yaptığı açıklamalarla Bahçeli cini şişeden çıkarttı. Temas, diyalog, görüşme, umut hakkı, PKK’liler hakkında hukuki düzenleme gibi konular her boyutuyla tartışılır ve değerlendirilir oldu.
Bahçeli’nin bu kavramlara müracaat ettiği bir yerde, hukuki ve siyasi arayışlar ister istemez doğallaşır ve bu arayışların önünü terörizm ya da bölücülük ithamları ile kesmek zorlaşır. Şişeden çıkan cin, bir konuşma ve tartışma vasatı yaratır ve bu konuşma ve tartışma derinleştikçe cini bir daha yeniden şişeye koymak kolay olmaz.
İkincisi, Bahçeli’nin Kürt meselesini masaya getirmesi, büyük bir fırsata da tekabül eder. MHP’nin yoğun bir karşıtlık üretmediği, tam tersine direksiyonuna geçtiği bir süreci ilerletmek daha rahat olur. AK Parti ve MHP’nin sahiplendiği, DEM Parti’nin muhatap kimliğini üstlendiği ve CHP’nin de elverdiği bir zemin, meseleyi siyasallaştırdığı gibi çözüm ihtimalini de artırır. Hülasa gayesi ne olursa olsun Bahçeli’nin tuttuğu bu yol, Kürt meselesinin siyaseten normalleşmesine ve çözümüne katkıda bulunur.
Çocuk Oyuncağı
Açıklığa kavuşan ikinci husus ise, AK Parti ve MHP’nin, Erdoğan ve Bahçeli’nin, bu yolda birlikte yürüdükleridir. AK Parti’ye ve MHP’ye yakın bazı kalemler, 1 Ekim’den itibaren Erdoğan ve Bahçeli arasında bir uyum ya da uzlaşmanın bulunmadığını, tarafların birbirinden haberinin olmadığını öne sürüyorlardı. Kimine göre Erdoğan ve AK Parti, aynı bizler gibi, süreci televizyondan öğrenmişlerdi. Kimine göre de iki aktörden birinin diğerinin sırtını yere yapıştırması an meselesiydi.
Lakin geçen hafta içinde Erdoğan ve Bahçeli ile onların kurmaylarından gelen açıklamalar, iki liderin birbirlerinden haberdar olmadıkları ve birbirlerine karşı kıyasıya bir mücadele verdikleri tezini boşa çıkardı. Aslında daha baştan itibaren bu tezin doğru olması ihtimali çok düşüktü. İki sebepten ötürü:
Birincisi, Kürt meselesi, çocuk oyuncağı değil, ülkenin en hayati sorunu. Bahçeli de kariyerini sokakta bulmuş ve siyasi mirasını çarçur edecek biri değil. Kürt meselesinde böyle bir çıkış yapmanın, hem kendisi ve partisi hem de ortağı olduğu iktidar bloku için ciddi bir risk oluşturduğunu bilebilecek bir tecrübeye sahip. Dolayısıyla böylesine iddialı ve riskli bir hamleyi, belli bir olgunluğa ulaştırmadan ve ortağıyla bir ortak bir çizgiye gelmeden kendi başına hayata geçirmesi düşünülemez.
Tabiatıyla, söylemde farklılıklar olabilir. Muhtemelen Erdoğan, Bahçeli’nin konuşmasına kelimesi kelimesine vakıf değildir. Ayrıca süreç yönetiminde de (hız, yöntem, kapsam) her iki siyasetçi arasında farklılıklar bulunabilir. Ama herhalde Erdoğan ve Bahçeli’nin genel çerçevede bir mutabakatlarının olmadığı söylenemez. Bahçeli’nin Erdoğan’a bir emrivaki yaptığını veya Erdoğan’ın Bahçeli’nin bir dayatmasıyla karşı karşıya olduğunu düşünmek, hem Cumhur İttifakı’nın siyasi birlikteliğini hem de bu ittifakın liderlerinin politik becerilerini küçümsemek olur.
Bütünlüğün Verdiği Özgüven
İkincisi, Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirlerine çelme takmalarının, ancak her ikisinin ya da ikisinden birinin ortaklığı bozmak istemeleri halinde bir manası olabilir. Eğer ittifakın ipi çekilmişse, ortakların birbirlerini zorda bırakacak harekette bulunmaları anlaşılabilir. Oysa ortada böyle bir durum yok. AK Parti de MHP de ittifakı koruma noktasında son derece net görünüyorlar.
Çünkü iki partinin de birbirlerine ihtiyaçları var. AK Parti’nin, MHP’nin desteği olmadan dört yıl boyunca iktidarda kalamayacağı açık. Beri yandan ittifaktan çekildiği takdirde MHP’nin de devlet yapılanmasındaki hem fikri hem de kadro hâkimiyetinin mühim bir kısmını yitireceği belli.
MHP bakımından, bu bağlamda, bir soruna daha değinilebilir. Eğer MHP ittifaktan kopmak istese, büyük bir olasılıkla buna iktisadi kriz ve/veya dış politikadaki savrulmalar gibi idmanlı olduğu konuları gerekçe yapardı. Kendisi için rasyonel seçenek bu olur. Zira bu mevzular üzerinden yaşanacak bir kopuş, MHP’ye geniş bir siyaset alanı açar; MHP tabanını koruyabilecek ve hatta AK Parti’den memnun olmayan seçmenlerin bir bölümüne de seslenebilecek bir kapı aralar.
Ama Kürt meselesinde MHP için kazın ayağı öyle değil. Bu meseleden dolayı AK Parti ile bağları kopartmak, MHP’ye mevzi kaybettirir. Zira Kürt meselesi, MHP’nin rahatlıkla at koşturabileceği bir alan değil. 1990’lardan beri MHP siyasi alandaki varlığını, Kürt meselesindeki menfi tutumun üzerine inşa etti. Şimdi müspet bir tutuma yöneldiği anda iktidarın dışına çıkması, MHP’yi zora sokar.
Çünkü iktidar olmaktan kaynaklı imtiyazlarını kaybeder; bir taraftan iktidarın yoğun saldırısına maruz kalır, diğer taraftan da muhafazakâr ve milliyetçi kesimleri ikna etmek için gerekli enstrümanlar elinden çıkar. Dolayısıyla ittifak denkleminin bozulmasının sonucu, MHP’nin siyasi kütlesinin küçülmesi olur.
Velhasıl ittifakın dağılması ya da ittifakta aktör değişimi, ne AK Parti’nin ne de MHP’nin hesabına gelir. Her iki parti de bunun farkındadır. Binaenaleyh, ittifak içinde çatlama yönünde değil aksine yekpareleşme yönünde bir eğilim olması tabiidir.
Belki de Bahçeli’nin “Vakit tamamdır” ifadesinde vücut bulan özgüvenin altında, ittifakın bütünlüğüne duyduğu inanç yatmaktadır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025