A.Turan ALKAN
Samanyolu yayın grubu “Kehkeşan” adında bir aylık medya magazin dergisi yayımlıyor. Dergiyi ilk gördüğümde herkes gibi benim de dikkatimi çeken ilk şey ismi oldu: Kehkeşan! Artık konuşma ve yazı dilinden çekilmiş bu kelimenin anlamı elifi elifine samanyolu demek. Farsça menşeli kelimedeki ‘keh’ veya ‘kâh’ saman demek, keşan ise çekmek fiilinden ‘çekenler’.
Peki, bu kelimeyi en son nereden hatırlıyorsunuz?
Zannediyorum edebiyata biraz âşinâ olanlar kehkeşanı Necib Fazıl merhumun unutulmaz Sakarya Türküsü’ndeki,
“Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an”
mısrâlarından hatırlayacaklardır. Sanat değeri yüksek bir edebî eserde, sanatkârın, nadide ve değerli taşı yontarak bir kuyumcu titizliğiyle, âdeta bir mücevher gibi mahfazasına yerleştirdiği kelime, gündelik hayatta rağbet görmese, çaptan düşmüş olsa bile ortak hâfızada yaşıyor.
Edebiyatın, zihin dünyamızda böyle zenginleştirici bir boyutu daha var.
Bir şiiri bilmek veya ezberlemek, o şiirde geçen bütün kelimeleri, -bazen tam anlamını bilmiyor olsak bile- zihnin bir yerinde tutmak ve ona sahip olmak demektir. Bilmediğimiz her kelime, bize meçhul bir dünyadan aralanan penceredir. Birazcık zahmete girerek zihnimizin cidarlarını genişletiriz.
Kehkeşan ismini her kim bulup derginin adında yeniden gündelik hayata dahil ettiyse eline sağlık!
*
Kelimeler de görünme ve telâffuz olunma ihtiyâcındadır. Lugâtlerimiz, kadr u kıymetini bilemeden sırf eskidir diye yüzüstü bırakıp terk ettiğimiz çok güzel kelimelerle dolu. Gündelik hayatın beşyüz kelimelik bir kadroyla idâme edilebildiği bir vasatta kelime kadrosunda zenginlik, kıdem ve tarihî derinlik aramak en hafifinden tuhaflık gibi değerlendirilmeye başlandı ne yazık ki. Diyelim ki mahalle aralarında Osmanlı’dan müdevver bir çeşme taşına çöp dökülmesine, kirletilmesine gönlü razı gelmeyen insaf ve idrak sahiplerinin kelimelerde aynı hassasiyeti göstermeyişleri pek gariptir.
Arabalarının arka camına ne yazılı olduğunu bilmedikleri halde Osmanlı tuğrası yapıştıran, öğünmek lâzım geldiğinde, “Biz Osmanlı torunuyuz, Selçuklu ahfâdıyız, Türk oğlu Türk’üz!” diye böbürlenenler, dedelerinin konuştuğu ve düşündüğü kelimelere de sadâkat göstermeliydiler. Kuru kuruya medeniyetçilik taslamanın hiç mânâsı yok yani.
*
Kelimeler zannettiğimizden daha önemli; az önce kelimelerin tarihî derinliğinden bahsettim. Bunun ne anlama geldiğini şöyle hatırlayabiliriz belki: Bundan 10 yıl önce aktör Mel Gibson’un oynayıp yönettiği “The Passion of the Christ” filmi vardı hani; Türkiye’de “Tutku: Hazreti İsa’nın Çilesi” adıyla gösterilen bu filmin benzerlerinden en farklı özelliği şuydu: Filmde Hz. İsa’yı canladıran aktör ve etrafındaki herkes Aramice konuşuyordu, Romalılar da Latince elbette. Aramice, Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde o kavmin konuştuğu dil. Böylece yönetmen, seyirciye o dilin seslerini ve kelimelerini ulaştırmak, canlandırılan tarihî hadiseyi mümkün olduğu ölçüde orijinal iklimine taşımak istemiş ve bence çok başarılı olmuştu.
İnsanlar kelimelerinden ibarettir bir yerde…
Kelimeler, kendilerinin de ötesinde çok zengin çağrışımlar, hâtıralar ve anlam dizileri de yaşatırlar; her kelime önemlidir, hele bizim gibi lugâtinde devrim yapmaya kalkışan hodbin bir topluluğun yaşadığı iklimde daha da önemli…
*
Lahmacun kelimesini bilmeyen yok; Arapça ‘lahm’ ve ‘acîn’ kelimelerinin terkibinden oluşuyor et ve ekmek. Meydân-ı Lahm, Osmanlı tarihlerinde sık geçer ve ‘Et meydanı’ demektir (bugün Şehzadebaşı’ndaki İstanbul Üniversitesi arkasındaki Ağa Kapısı civarı). Bu meydan pek çok yeniçeri ayaklanmasının başladığı mekân olarak modernleşme tarihimizde yer tutmuştur. ‘Melhame’ kelimesi ise, ‘çok şiddetli ve kanlı çatışma’ anlamına geliyor ve meselâ ben bu kelimeyi Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk’unda, Sakarya Meydan Muharebesi’ni tasvir ederken kullandığı cümleden ötürü hâlâ hatırlıyorum. Aynen şöyledir o cümle:
“Yirmi iki gün ve yirmi iki gece bilâ fasıla devam eden Sakarya Melhame-i Kübrası, yeni Türk Devletinin tarihine; cihan tarihinde ender olan büyük bir meydan muharebesi misali kaydetti.”
Nutuk’a neredeyse kudsiyat atfedecek derecede abartılı saygı gösteren zevâtın büyük çoğunluğu bu değerli tarih belgesinin edebî değeri ve asıl lisanı hakkında fikir sahibi değildir. Atatürk, orta derecenin üstünde bir Osmanlı münevveri idi akrânının tamamı gibi ana diline fevkalâde hâkim, kendine göre edebî zevke sahip bir insandı. Onun seçtiği ve sevdiği kelimelere dokunulmadan, bir tarihî şahsiyetin fikir dünyasını anlayamazsınız.
*
Bilinmeyen kelimeler satır dibine açıklama yapılarak yaşanılır hale getirilmezler; onların bir şekilde gündelik hayata karışması, harcıâlem kullanışlara vesile olması da gerekir. Bir kelimeyi, -sırf eski ve anlaşılmaz zannettiğimiz için, reddetmekle, ecdâda değil kendimize kötülük ediyor, anlam dünyamızı daraltmış oluyoruz.
*
Edebî eserlerde geçen bazı kelimelerin nasıl hâlâ yaşadığından bahsederken “Cebîn” kelimesi geldi aklıma. Fecr-i Âti şairlerinden rahmetli Emin Bülend Serdaroğlu’nun “Kin” şiirindeki o mısrâı kim bilmez:
“Garbın cebîn-i zâlimi affetmedim seni,
Türk’üm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi”
Cebîn, korkak demek; cebîn-i zalim ise zalimin korkağı. Cebîn kelimesi benim için bu şiirdeki mahfazasında hayat buldu, o şiirle yaşıyor. Aynı mânâyı mükemmelen karşılayan korkak kelimesinin yanında ‘cebîn’i de bulundurmakta mahzur yok çünkü cebin ile korkak aynı şey değil. Karanlıktan korkan çocuk cebîn değildir, sadece korkak deriz ona fakat işlediği zulmün âhından çekinenlere de sadece korkak demek kifâyet etmez, işte cebîn’in yeri burasıdır.
Bedhâh kelimesini yıllarca ‘bedbaht’la karıştırıp durmuştum önceleri; Gençliğe Hitâbe’de geçer ve Gençliğe Hitâbe, sadece bedhâh’ın değil, vazifenin, ilelebed’in, istiklâl’in, istikbâl’in, şerâit’in, tezâhür’ün, elîm’in, dalâlet’in ve bîtâb’ın da yaşayan mahfazası, canlı lugâtidir; sırasıyla “başkalarının kötülüğünü isteyen”, “görev”, “daima”, “bağımsızlık”, “gelecek”, “şartlar”, “belirgin olma”, “keder verici, üzücü”, “doğru yoldan ayrılma” gibi karşılıkları birebir bu kelimelerin yerini tutmaz. Lisanın zenginliğine küçük bir misâl...
*
Edebiyatın lugât boyutunu unutmayalım, önemseyelim. Ondan ötürüdür ki edebî eserlerin, sırf yeni kuşaklar rahatça anlayabilsin diye çalakalem sadeleştirilmesi ve aslının gözden nihân edilmesi doğru değildir. Ne kadar mükemmel olursa olsun, hiçbir şerh aslının yerine geçmez, geçmiyor.
Kim bilir sizlerin hafızasında bir edebî esere bağlı olarak yaşayan ne güzel kelimeler vardır!..
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016