Aydın Selcen
TSK, cumhuriyet kurulduktan beri, devleti ancak Kürt siyasi hareketinin başarıya ulaşmasının yıkacağını öngörmüş. Türkiye’de ne devletten palazlanmayan burjuvazi ne basiret ve feraset sahibi siyaset sınıfları oluşamamış. Siyasi mücadele, iktidara gelmek, iktidarı korumak ve devlet imkanlarını kullanmak sanılmış. Kurtuluş ve kuruluş, travma olarak hafızalaşmış. “Acıma yetime...” düsturu o travmadan türemiş.
TSK artık Kuzey Irak’ta kalıcı olacakmış. Güneydoğu’da yol kenarlarına beton koruganlı kuleler yerleştiriliyormuş. Sur gibi eski kent merkezleri yıkılıp, ortalarından geniş yollar açılıyor, içlerine muhkem karakollar inşa ediliyormuş. Irak içindeki ileri harekat mevzileri genişletilip, kalıcı askeri üslere dönüştürülüyormuş. PKK’nin Ezidi üst düzey komutanlarından Zeki Şingali (ya muhbir ya yerel dost güçlerce) yerden işaretlemeyle hedef alınarak öldürülmüş, bundan böyle lider kadro teker teker ortadan kaldırılacakmış. Bu kış kar yağmayacak, baharda da kar erimeyecekmiş artık.
TSK’nin Idlip’in batısında, olmazsa kuzeybatısında, Afrin’de ve Bab cebinde, Kıbrıs’ın kuzeyindeki gibi kalıcı olacağını öngören uzmanlar varmış. Bunlara göre, sözü geçen birleşik toplam 11 bin kilometrekare yüz ölçümüne sahip bölge zamanla KKTC’leşecekmiş. Afrin’in yerli Kürt nüfusu tehcir edilmiş, yerine Suriye’den ve Türkiye’den Arap Suriyeliler yerleştirilmişmiş. Bölgenin elektriği Türkiye’den veriliyormuş, yerel yönetimi de Türkiye’den atanan vali yardımcılarınca temin ediliyormuş.
HDP’nin iki eşbaşkanı dahil on milletvekili, 27 belediye başkanı, binleri bulan yönetici kadrosu cezaevindeymiş. HDP’den alınıp kayyum atanan belediyelerde Kürtçe sokak tabelaları, park, kültür merkezi gibi yerlerin isimleri ve Ahmede Hani gibi Kürt büyüklerinin heykelleri kaldırılmış. Yeni bir KHK ile artık belediyelerin ödenekleri aylık olarak, eğer uygun görülürse, Cumhurbaşkanlığı’ndan serbest bırakılacakmış. Yani Cumhurbaşkanlığı uygun görmezse Mart 2019 belediye seçimlerinde işbaşına kazara yine HDP’liler gelmeye yeltenirse ödeneksiz kalacaklarmış diye anlaşılmış.
Türkiye Batı demokrasilerine, NATO müttefiklerine terörle mücadele ettiğini anlatmakta zorluk çekiyormuş. IŞİD, FETÖ, PKK bunlar arasında fark yok diyormuş ama onların aklına terörle mücadele (“counter-terrorism”) yerine isyan bastırma (“counter-insurgency”) teknikleri geliyormuş. Bunun kitabını Vietnam ve Cezayir’de yazan Galula’yı, daha sonra Petraeus Irak’a kuvvet artırma (“surge”) ve mürekkep lekesi (“ink-spot”) stratejileriyle uyarlarken, erişim (“Sunni outreach”) ile desteklemiş diye hatırlıyorlarmış. Ama ABD, Irak’ta işgal gücüymüş, çekilince de arkadan IŞİD ortaya çıkmışmış.
Küresel toplam 35-40 milyon Kürt nüfusun yarısı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıymış. Kürt yurttaşlar arasında, 1921 ademimerkeziyetçi anayasası üç senede terk edilir ve Osmanlı’nın kabaca bugünkü Irak Kürdistanı’na tekabül eden Musul Vilayeti, 1926’da zoraki cumhuriyet sınırları dışında kalırken haksızlığa uğradıklarını düşünenler çoğunluktaymış. 12 Eylül 1980 askeri darbesi, karanlık 1990’lar, köy yakmalar derken şimdi bir milyonun üzerinde Kürt İstanbul’da yaşar olmuş. Şimdi Ankara, İzmir, Mersin, Adana gibi metropollerde de önemli Kürt nüfus varmış.
19’uncu yüzyıl başında komşumuz Rusya Çerkes meselesini, Sırp, Bulgar, Yunan komşularımız da Balkanlardaki Müslüman nüfus sorununu halletmiş. Canını kurtaran Çerkesler, Balkan muhacırları Türkiye’ye gelince, onlar da 20’nci yüzyıl başında Kürtlerle birlik olup, Anadolu’daki Ermeni ve Rum sorunlarını çözmüşler. On yıllar geçip, nüfus çoğaldıkça, Balkan ve Kafkas göçmenlerin etnik aidiyetleri folklorik boyuta indirgenmiş. Fakat Kürt nüfusun sayısı fazlaymış, ülkenin ulaşılması en güç köşesinde yaşarlarmış, topografya çetinmiş, komşu İran ve Irak’la sınırlar da geçirgen.
Bunlar gider gider, kapansa da, yenisi açılsa da, “bizimki hangi parti?” diye sorar, okuma-yazma bilmese bile yanına çarpı koyar, iple ölçüp oy pusulasında yerini bulur, kendi destekledikleri siyasi hareketi devam ettiren partiye oy verirmiş. Yerleşik siyasi partilerden bıkanlar, sol-sosyalist gelenekten gelenler, Kürtlerin huzur bulmadıkları ülkeye AB standardında demokrasi gelmez diyenler ve bunun gibiler de onlarla birlik olunca, bu parti yüzde on baraja rağmen bir türlü meclis dışına itilemeyen bir etkin ve ulusal muhalefet gücüne dönüşmüş.
O arada dünyada benzer isyanlarla, terörü araçsallaştıran hareketlerle kimi ülkeler on yılı aşan müzakerelerle uzlaşmaya varmış. Barış süreçlerinde önce çatışmasızlık, ateşkes, sonra müzakere, en son silah bırakma aşamalarına geçilirmiş. Bazı ülkeler de, topyekûn imha, çöktürme ve dize getirme yoluna gitmişler. Ama bu ikinci grup ülkelerin hiçbirinde demokrasiden, insan haklarından, hukuk devletinden, bağımsız yargıdan, katılımcı demokrasiden, denge-denetimden, ademimerkeziyetçi etkin yönetişimden söz etmek olanağı yokmuş.
Türkiye’de de TSK, cumhuriyet kurulduktan beri, devleti ancak Kürt siyasi hareketinin başarıya ulaşmasının yıkacağını öngörmüş. “Vatan söz konusuysa, gerisi teferruattır” şiarıyla, güvenlikçi yaklaşımı hem sınırların içinde hem sınırların hemen ötesinde uygulamak gerektiğine iman etmişler. Türkiye’de ne devletten palazlanmayan burjuvazi ne basiret ve feraset sahibi siyaset sınıfları oluşamamış. Siyasi mücadele, iktidara gelmek, iktidarı korumak ve devlet imkanlarını kullanmak sanılmış. Cumhuriyet, devlet, hükümet, ulus, ülke, vatan kavramları üzerine de pek uzlaşılamamış. Kurtuluş ve kuruluş, travma olarak hafızalaşmış. “Acıma yetime…” düsturu o travmadan türemiş. “Düstur” da Arapça “anayasa” demek değil miymiş meğer?
Gel zaman, git zaman, sene olmuş 2018. Gökten üç elma düşmüş…
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024