Kurtuluş TAYİZ
CHP’nin kadın vekilleri parti içinde ve Meclis’te her zaman etkili olmuşlardır. Bunlardan Emine Ülker Tarhan, Dilek Akagün Yılmaz ve Gülseren Onanç, son günlerde daha çok öne çıkan isimlerden.
Tarhan avukat ve yargıçlıktan sonra siyasete atıldı. Soğuk, otoriter ve karizmatik. Kendinden emin bir portre çiziyor. Ancak konuşmaya başladığı anda bütün büyüsünü yitiriyor, bir anda İşçi Partisi’nin bayrak sallayan asabi bir gençlik kolları üyesine dönüşüveriyor.
Tarhan dün BDP’lilere ilişkin çok sert bir açıklama kaleme aldı. Mizacının soğuk olduğu malûm; fakat BDP’lilere ilişkin görüşleri eleştiri sınırlarının çok ötesinde; Tarhan BDP’yi çokuluslu şirketlerin maşası olarak suçluyor. Bir yandan onları aşağılarken, bir yandan da onlara acıdığını hissettiriyor.
Peki, neden?
BDP’li bir heyetin İmralı ve Kandil arasında ölümleri durduracak, silahları tümden toprağa gömecek çözüm mektuplarını taşıdıkları için.
Çözüm sürecine katkı sunmayan CHP’yi eleştirip kendilerini Meclis’te kurulan komisyona davet ettikleri için.
BDP’yi bu yüzden aşağılamak, ezmek, suçlamak doğru bir tutum mu?
Elbette değil.
Fakat Tarhan’ın tepkisi de kişisel değil; Kürt hareketine karşı CHP’deki ortak bir duyarlılığı yansıtıyor.
Benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta da burası.
Birgün Ayman Güler’in bir süre önce Meclis’teki çıkışını okuyucu hatırlar. Güler, Genel Kurul’da BDP’lilere çıkışarak, Kürtlerin Türklerle eşit olamayacağını haykırmıştı. Normalde Güler’in bu sözleri ahbap- eş- dost ortamında bile söyleyebileceğini sanmıyorum; herkes gibi Güler de, bu görüşleri taşıyor veya savunuyor olmaktan büyük bir utanç duyar. Ki sonraki günlerde kamuoyunu böyle söylemediğine ikna etmeye çalıştı. Pek başarılı olduğu söylenemese de ben ikna oldum aslında.
Ancak Kürt hareketinin AKP’yle kader birliği yaptığının açığa çıkması karşısında Güler, öfkesini dizginleyemedi. İhanete uğrayan insanlarda rastlanabilecek şuursuz bir öfke patlamasıyla ağzına geleni söyleyiverdi. Sonra utandı, üzüldü muhakkak ama olan da olmuştu.
Emine Ülker Tarhan’ın öfkesinde bundan biraz fazlası var. Ayman Güler’in tepkisi BDP ile AKP arasındaki uzlaşmaya yönelikti; Tarhan’ın öfkesi ise bu iki parti arasındaki yakınlaşmanın göz göre göre başarıya doğru hızla yol almasına ilişkin.
Politikada sertlik, agresiflik olabilir ancak bu, politikasızlıktan kaynaklanmadığı müddetçe tolere edilebilir.
CHP’nin Meclis Grup Başkanvekili olarak Emine Ülker Tarhan’ın şiddetli suçlayıcılığının altında CHP’nin çözüm sürecine ilişkin “şiddetli” çaresizliği yatıyor.
Aynı çaresizlik duygusunun, suçlayıcı dilin Tarhan Hanım’ın şahsına özgü olmadığını Birgül Ayman Güler örneğiyle işaret etmiştik. Bu asabiyet CHP grubunda pek çok isme sirayet etmiş durumda. CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın milletvekili arkadaşı Sezgin Tanrıkulu’na yönelik sarfettiği sözleri hatırlayınca benim bile yüzüm kızarıyor.
Dilek Hanım, Meclis’in ortasında partili arkadaşını “CIA ajanı” olarak suçladı. Bu tür kara çalma, en marjinal yeraltı örgütlerinde bile kalmadı. Mahalledeki solcu gençler bile artık kızdığı- öfkelendiği arkadaşlarını bu demode laflarla suçlamıyor.
Peki, neden o zaman Dilek Akagün Yılmaz, böyle bir söz etme gereği duydu dersiniz?
Nedeni çözüm sürecine bir yerinden katılamayan CHP’nin politikasızlığında, çaresizliğinde ve AKP’ye gücünün yetmemesinde bence. Bu kontrolsüz söz ve davranış biçimi CHP’de grup davranışı hâline gelmeye başladı ama maalesef bunun pek farkında değiller.
Bunun farkında olanlar ise tek tek susturuluyor. Bunun örneği CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç. Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Genel Başkan Yardımcılığı görevinden alındı.
Gülseren Onanç, CHP’deki çok az sayıdaki güler yüzlü isimlerden biri. Bugüne kadar hep pozitif çalışmalarıyla gündeme geldi. Onanç, partisinin halkla ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı olması itibariyle de tabanın nabzını en iyi tutanlardan biri. CHP seçmeninin barış sürecine desteğinin arttığını dile getiren Onanç, partisinin de çözüm sürecine yapıcı şekilde katkı sunmasını istiyordu. Bu çabaları Ankara’dan döndü; Kemal Bey, Onanç’ın istifasını istedi. Bu, Kılıçdaroğlu’nun ağırlığını ulusalcılardan yana koyması anlamına geliyor. Kılıçdaroğlu için büyük bir hata; çünkü partisindeki ulusalcı kanat bununla yetinmeyecektir, Kemal Bey’e “sıradaki gelsin” diyecektir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019