Ümit KIVANÇ
“Buradan başla” balonunda söz, “30 yaşında bir kadınsın,” diye başlıyor. “Evli ve çocuklu bir öğretmen olarak huzurlu bir hayat sürdürüyorsun.” İkinci balonda, “Ülkendeki iç huzursuzluk, şiddetli protesto ve çatışmalara dönüştü,” diye söze giriliyor ve soruluyor: “Bu ülkede yaşamaya devam edecek misin?”
Suriyeli mülteciler konusu bir nevi faşistlik detektörü işlevi görüyor. Gerçi, diyeceksiniz, detektöre ne hacet! Yine de icap ettiğinde elini hangi araca atacağını bilmek iyi. Peki Suriyeliler giderse detektörsüz mü kalacağız? Kalmayacağız evelallah. Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler… Bizde renk renk turnusol kağıdından bol ne var? Faşistimizin, ırkçımızın alet edevat çantası maşallah tıka basa dolu. Ayrıca zaten kolay kolay gidemezler.
Elinde rakıyla profil fotoğrafı pozu verip, “O kadar seviyorsan al evinde besle!” diye çemkiren modern kadınımız, vatanına, milletine derinden bağlı insan kaçakçılarımız, su üstünde tutmayan, aksine aşağı çeken sahte canyeleği imalatında Suriyeli çocukları çalıştırma dehasını gösterebilmiş hünerli ve Cuma’yı kaçırmayan esnafımız, “Arapları sevmiyorum” diyeceği yerde “Beyoğlu bitti”yi ortaya sürmeyi akıl etmiş aydınlık büyükşehir insanımız ve ezcümle “ama teröristler!..” korolarımızla, yaygın ırkçılığımıza yaraşır bir motifi üretmemiz zor olmadı. Üretir üretmez de benimsedik: “Ülkelerindeki savaştan kaçan şerefsizler!..”
Hayata Destek Derneği’nin “mülteci kimdir?”i kısaca anlatmak üzere hazırladığı iki şema, ırkçılık karşısında diyeceklerini her yere taşan öfkesinin kızgın köpükleri arasında bizzat târumâr eden benim gibilerin yardımına koşuyor. Şemalardan ilkinin başlığı: “Neden ülkelerinde kalmadılar ki?”
“Buradan başla” balonunda söz, “30 yaşında bir kadınsın,” diye başlıyor. “Evli ve çocuklu bir öğretmen olarak huzurlu bir hayat sürdürüyorsun.” İkinci balonda, “Ülkendeki iç huzursuzluk, şiddetli protesto ve çatışmalara dönüştü,” diye söze giriliyor ve soruluyor: “Bu ülkede yaşamaya devam edecek misin?”
“Hayır” cevabı veren, doğruca sınıra yöneliyor: “Komşu ülkenin sınırlarını açtığını öğrendin. Ancak sınırda izdiham var. Geri dönecek misin?” Dönmeyecekse, muhatabımız mülteci haline geliyor. Dönecekse şu şıkla karşılaşıyor: “Çocuğun ve sen silahlı çatışma arasında kaldınız.”
Buraya başka yollardan da varılıyor ne yazık ki. 30 yaşındaki öğretmenimiz, büyüyen çatışmalara rağmen ülkesinde kalmaya karar verirse şu durumla yüz yüze geliyor: “Ülke genelinde eğitim-öğretime ara verildi. Artık gidecek işin yok. Bu ülkede kalmaya devam edecek misin?” Etmeyecekse, az önceki yoldan sınıra geliyor. Dönerse, çatışmanın ortasına.
Ülkeden gitmemişse, durumu çok ağırlaşıyor: “Eşinin işyeri yağmalandı ve eşinden haber alamıyorsun. Artık yaşadığın yer güvenli değil.” Ve ona tekrar soruluyor: “Burada yaşamaya devam edecek misin?”
Muhatabımız ülkeyi terk etmez, ama “daha güvenli olduğu için ailesinin yaşadığı kente taşınırsa” da tehlikeden kurtulamıyor: “Savaş buraya da sıçradı. Hâlâ kalmalıyım diye mi düşünüyorsun?” Öyle düşünmüyorsa doğru sınıra. Düşünüyorsa, çocuğuyla birlikte çatışmanın ortasına.
Kendi işinden sonra eşinin işyerinden de oldular, eşi de ortada yok, ama muhatabımız çocuğuyla birlikte yine de ülkesinde kalacak. Üstüne üstlük, “eşinin kaçırılıp öldürüldüğünü” öğreniyor. Belki artık koşar sınıra. Ya da her şeye rağmen kalır: “Çocuğun hastalandı. Fakat gidecek hastane yok.”
Kalacak mı? Evet: “Bulunduğun ev bombalandı.”
Bu zinciri muhayyel ve abartılı bir art arda geliş değil, pekâlâ birleşip bir zincir oluşturabilecek veya her biri benzer başka sonuçlara ulaştırabilecek halkaların birarada sunuluşu olarak kabul etmeliyiz.
İkinci şemaya geçelim: “Neden kalıp savaşmadılar ki?”
“Buradan başla” denen yerden başlıyoruz: “15 yaşında bir erkek çocuğusun. Üniversiteye hazırlanıyor, derslerini de ihmal etmiyorsun. Baban bir avukat ve sana iyi bir gelecek sunmak için para biriktiriyor. Annen şeker hastası olduğu için kendini genellikle yorgun hissediyor ve erken emekli olmuş.” Derken: “Ülkenin farklı şehirlerinde kitlesel eylemler düzenleniyor, kısa süre sonra şiddet olayları patlak veriyor. Üniversiteye hazırlandığın dershane, derslerini sürdüreceğini söylüyor.” Bu defa sorumuz daha mütevazı: “Derslere devam edecek misin?”
İlk şık etmemek: “Evde kalıyorsun, çünkü sokaklar artık güvenli değil. Zaten dershane de bir süre sonra kapanıyor.” Ve karanlık eve de çöküyor: “Baban gözaltına alınıyor. Annenin düzenli bakıma ihtiyacı var, ama bir yandan çevrendekiler seni savaşa çekmeye çalışıyor. Anneni bırakarak savaşa mı katılacaksın?” Mütevazı bir “dershaneye devam edecek misin?”den, savaşa falan geliverdik. O koşullarda hiç zor değildi. Ve değil.
Evet, oğlan savaşa mı katılacak? Bir şık pek basit ve pek katı: “Savaştan sağ çıkamadın.” Buraya uzanan başka yollar da var… Cevap hayır ise, şu ihtimale yanaşıyoruz: “Bazı hastaneler kapandığı için ilacı almaya gittiğin hastane çok kalabalık. Saatlerce bekledikten sonra annenin ilacını alıyorsun. Dışarı çıktığında hava karanlık.”
Tam bu noktada birkaç adım geri dönelim ve oğlanın derslere devam edeceği varsayımından ilerleyelim: “Dershaneye gitmeye devam ediyorsun. Ülkede oluşan güvenlik zâfiyeti nedeniyle şehrin polisleri diğer şehirlere nakledilmiş.” Kaç yıldır izlediğimiz Suriye manzarasıyla karşılaştırılınca pek naif kaçmış bir güvenlik boşluğu tasviri sayılmalı. Yine de kötü sonucu doğurmaya yetiyor: “Eve dönüşte saldırıya uğruyorsun, telefonun ve cüzdanın çalınıyor.” Yukarıda, kalabalık hastaneden annesinin ilacını güçlükle alabildiğinde oğlanın eve dönüş yoluna ancak hava karardıktan sonra koyulabildiği bir hatta ilerlemiştik. Oradan da buraya varıyoruz: saldırıya uğruyor, soyuluyor.
“Hastaneler kapandı ve annenin insülin ilaçlarını bulamıyorsun. Yaşadığın şehir daha da güvensizleşti. Kalmaya devam edecek misin?” diye soruluyor oğlana. “Hayır” cevabı verirse yola düzülecek: “Evinizi terk ettiniz. Çok sayıda kontrol noktasından geçtiğiniz altı saatlik yoldan sonra yeni bir şehre geldiniz. Burası da güvenli değil. Telefon hatları kesildi ve babandan hâlâ haber yok. Bu şehirde kalmaya devam edecek misin?”
Cevap “hayır” ise sınıra doğru meşakkatli yolculuk başlayacak. “Evet” ise: “Savaşa katılman için zorlayıcı davetler almaya başladın. Savaşa katılacak mısın?” Evet derse, “sağ çıkamadın”a pek az mesafede. Hayır derse, şehirde kalmamaya karar verdiğinde ne yapacaksa onu yapacak: “Sizi sınıra götürmesi için bir taksiye normal ücretin yirmi katını ödüyorsunuz. Sınıra vardığınızda binlerce insan görüyorsunuz. Kimliklerinizi hazırlamanız söyleniyor. Cüzdanını çaldırdığın için kimilğin yok. Ne yapacaksınız?”
Bekleyince olacaklara birazdan gelelim. “Sınırı yasadışı yollardan geçmeye çalışıyorum” şıkkını seçmenin kahramanımızı nereye vardırdığını izleyelim: “Kimliksiz sınırı geçmenin yollarını arıyorsunuz. Bulduğunuz adam elinizdeki tüm parayı vermeniz karşılığında sizi gece karşıya geçirebileceğini söylüyor. Ne yapacaksınız?”
Beklemeyi seçebilirler. Bu durumda, bütün paralarını isteyen adamla karşılaşmadan önce beklemeyi tercih etselerdi ne olacaksa o oluyor: “Saatlerce bekledikten sonra nihayet sınır kapısındasınız. Fakat kimliksiz olman sorun. Annen seni bırakmak istemediği için yemek ve battaniye dağıtılan kampta bekliyorsunuz.”
Ya da: “Adama paranın yarısını peşin veriyorsunuz. Üç saat sonra buluşma noktasına gidiyorsunuz. Fakat kimse gelmiyor.” Yukarıda sözü edilen kampa dönüyorsunuz.
Hayata Destek Derneği’nin şemaları her şeyden önce, diyelim seksen şiddetindeki bir faciayı sekiz şiddetinde tasvirlerle sunuyor ki, facialardan haberdar olmayı ve aman, hele, mazallah ufak bir sorumluluk hissetmeyi bünyesi kaldırmayan hassas insanlarımız derhal oraya buraya kaçışmasın.
Muhtaç olana -onu ezmeden- yardım etmek, bizzat yardım edenin tedavi edilmesine yarar. Yoksa “çok seviyorsan al evinde besle” diyen birinin tedaviye ihtiyacı olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024