Arife KÖSE

12 Eylül davası, darbe ve adalet
24.02.2014
1896

 Dün herkesin karar verilmesini ve Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın mahkûm edilmesini beklediği 12 Eylül darbesi davası, gece yarısı çıkarılan bir yasa ile Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasıyla oluşan belirsizlik sonucunda 12 Mart tarihine ertelendi. Bu tarihe kadar muhtemelen yasa yayınlanarak yürürlüğe girmiş olacak ve şu anda 12 Eylül davasına bakan mahkeme yetkisiz hale gelecek. Milyonlarca insanın hayatına mal olmuş, bu ülke tarihinin en kanlı darbesinin baş sorumlularının yargılandığı davaya da paralel devletin komplosu diyemeyeceğinize göre, böyle gece yarısı geçirilen yasalarla mahkumiyet kararını sürüncemeye bırakırsınız, olur biter değil mi?

Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına tabii ki kimsenin itirazı olamaz; ancak şu da bir gerçek ki, yargı üzerinde oluşan baskı sonucunda bu karar bugün mahkemenin beklendiği gibi davayı karara bağlamasını engelledi. Davaya katılan avukatların da defalarca vurguladığı ve talep ettiği gibi, dün gece yarısı geçen yasa tasarısı henüz kanunlaşmadığı için, aslında kararı bu mahkeme verebilirdi. Bunun önünde herhangi bir hukuki engel yoktu. Ancak mahkeme karar vermemeyi tercih etti.

Bundan sonra davanın nasıl devam edeceğini göreceğiz; ancak bu süreç bizim açımızdan bir kez daha göstermiştir ki, darbecilerin yargılanması sadece iktidarlara bırakılmayacak kadar ciddi ve zorlu bir iştir. Geçmişle yüzleşmek ve hesaplaşmak, sürecin mağdurları ve bu acıların bir daha yaşanmaması için "Bir daha asla!" diyenlerin mücadelesi olmaksızın başarılamayacak bir mücadeledir. Dünyadaki örnekler de bize bunu göstermektedir. Demek ki öncelikle 12 Mart'taki duruşmaya en güçlü şekilde katılmak önümüzdeki birinci iştir. Yani mücadeleye devam!

Darbe nedir, darbeci kimdir?

Dün mahkemeye Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması tartışması damgasını vurmuş olmasına rağmen, bence duruşmanın dikkatlerden kaçmaması gereken iki önemli noktası daha vardı. Her bir tanıklık, bugün önüne gelene, her beğenmediğine "darbeci" diyen, kendisine karşı darbe yapmakla suçlayan Erdoğan'a tokat gibi verilmiş bir yanıt gibiydi. Dün o salonda bulunan herkes darbenin ne demek olduğunu bizzat yaşayanların ağzından bir kez daha dinledi.

Birçoğunuz bu tanıklıkları dün gazetelerde okudunuz. Ancak çok çarpıcı birkaç tanesini burada tekrar etmeden edemeyeceğim.

İşte 12 Eylül döneminde işkence sonucu ölen Mustafa Hayrullahoğlu'nun eşi Aynur Hayrullahoğlu'nun anlattıkları: "Eşimin cenazesine bile dokunamadım, yıllarca bu acı ile yaşadım. 'Alışırsın' dediler ama alışamadık. Eşimin annesi, kardeşi bu acıyla öldü. Zamanım, eşimin travmalarını tamir etmekle geçti. Umarım bu mahkeme bizim içimizi biraz olsun rahatlatacak bir karar alır. Ölüm döşeklerinde bile olsalar, yargılanmış bir suçlu olarak gitmelerini istiyorum."

Berfo Ana'nın oğlu Mikail Kırbayır'ın, kardeşi Cemil Kırbayır hakkındaki sözleri: "Cemil Kırbayır neden katledildi? Cemil sosyalist düşünceye sahipti. 26 yaşına kadar yöre halkı için insanlığın, kamunun lehine bazı faaliyetlerde bulundu. Bir babanın, oğlunun tabutunun altına girme, mezarına gidip bir karanfil koyma hakkı elinden alındı. 33 yıl boyunca oğlu için adalet arayan, geçen yıl bugün vefat eden Berfo ana da yıllar yılı görülmeyen adaleti, bitmek tükenmek bilmeyen belirsizliği aradı. Bana 'başın sağ olsun' diyebiliyor musunuz? Sanıkların insanlık suçu ile yargılanması en öncelikli talebimizdir."

Berfo Ana'nın kızı, Cemil Kırbayır'ın kız kardeşi Fatma Gülmez'in sözleri: "Bize kardeşimin kaçtığı söylendi. Kenan Evren yalan söyledi. Gelsin buraya. Annem 'yavrum' diye ağlayarak öldü. Neden dosyalar kapanıyor? Biz adalet dedikçe adalet bizden kaçıyor. Babam Başbakan değil, kendine göre çiftçiydi; ondan mı adaleti bulamıyoruz? Biz bu devletin insanıyız, bize ne zaman sahip çıkacaksınız? İnşallah onun da rütbelerini sökersiniz, anamın biraz daha kemikleri sızlamaz."

Darbe işte böyle bir şey Sayın Erdoğan. Darbe, yolsuzluk dosyalarını kapatmak, anti-demokratik uygulamaları meşrulaştırmak için söylenen bir yalan değil. Darbe, sevdiğinin cenazesini bile görememek demek. Darbe, işkence, idam, sürgün, cezaevi demek.

Darbeci de şehrine, parkına, demokratik haklarına sahip çıkanlar değil, hakkında karar verilmesini gece yarısı çıkarılan bir yasa ile engellediğin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya; paralel devletin orduya kumpası diyerek yolsuzluk dosyalarından yırtmak için haklılığına, meşruluğuna gölge düşürdüğün Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılanan generallerdir.

İnsanlığa karşı suç işlediler

Dünkü duruşmanın bir diğer çarpıcı noktası da, davaya katılan müdahillerin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın, dünyadaki örneklerinde olduğu gibi, insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmalarını istemeleriydi. Arjantin'de, Şili'de, Yunanistan'da cuntacılar insanlığa karşı suç işlemekten yargılandılar. Çünkü yukarıda anlatılan türde eylemler sadece devleti ya da anayasal düzeni zor kullanarak yıkmakla sınırlandırılamaz. Bunlar, insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Darbe yapmak insanlık suçudur. Müdahillerin de çok haklı bir şekilde talep ettiği gibi, 12 Eylül darbecileri de insanlığa karşı suç işlemek suçundan yargılanmalıdırlar.

Dava mahkumiyet kararıyla bir an önce sonuçlandırılmalıdır

12 Eylül davasının bir an önce Şahinkaya ve Evren hakkında mahkumiyet kararı verilerek sonuçlanmasının birkaç anlamı var: Birincisi, böyle bir mahkumiyet kararı, bu ülke tarihinin en kanlı ve zorba darbesinin baş sorumlularının cezalandırılmasını sağlayarak, öncelikle dönemin mağdurlarının yüreğine biraz olsun su serpecek; Hayrullahoğlu'nun dün ifade ettiği gibi, Evren ve Şahinkaya ölüm döşeklerinde bile olsalar bu dünyadan suçlu olarak gidecekler. İkincisi, eğer bu ülkenin tarihinde darbeler defterini bir daha açılmamak üzere kapatmak istiyorsak, darbecilerin en ağır cezalarla cezalandırılmaları bu sürecin çok önemli bir aşamasıdır. Bugüne kadar darbecilerin en büyük güvencesi cezasızlık olmuştur. Üçüncüsü, 12 Eylül darbecilerinin bir an önce ve gerektiği şekilde cezalandırılması, demokrasinin gelişmesi açısından çok önemli bir adımdır. Dava avukatlarının da belirttiği gibi, 12 Eylül'ün yargılanmasının sadece Evren ve Şahinkaya ile sınırlı kalmaması, işkencecilerin ve darbenin her türlü uzantılarının yargılanması, bu davada verilecek karara bağlıdır.

Dünkü duruşma, tüm bunların gerçekleşmesinin sadece mahkemeye ve siyasi iktidara bırakılamayacağını bir kez daha hepimize gösterdi. Kamu vicdanında çoktan yargılanan ve mahkum edilen Evren ve Şahinkaya'nın hak ettikleri cezayı almalarını sağlamak hepimizin sorumluluğudur.

Arife Köse

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar