Elif ÇAKIR
Halkın oylarıyla seçilen CHP’li belediye başkanları, salgında mağdur olan insanlara yardım eli uzatmakla, devleti karşılarına mı almış oluyorlar, dağıttıkları bir lokma ekmekle bölücülük mü yapmış oluyorlar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre öyle. Sayın Erdoğan bakanlarıyla yaptığı toplantının ardından yaptığı açıklamada şöyle söyledi. Durumun iyice anlaşılması için biraz uzunca bir alıntı yapacağım:
“Türkiye salgınla mücadele ederken, CHP’li belediyeler ne yapıyor? Cumhurbaşkanlığını, Sağlık Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, valiliği, kaymakamlığı hiçe sayarak kendi başlarına yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya ve benzeri işler yapmaya kalkışıyorlar. Bu tür teşebbüsler geçmişte FETÖ ve PKK gibi örgütler tarafından da denenmişti. CHP’li belediyelerin amacı halka hizmet vermek değil, şov yapmaktır. CHP’nin başını çektiği kesim bozgunculuk peşinde koşuyor.” (20 Nisan)
AK Partinin CHP’yi FETÖ ve PKK ile itham etmesi yeni bir şey değil. Özellikle 2019 yerel seçimlerde Cumhur İttifakının dışında kalan bütün siyasi partilere ve toplumun muhalif kesimine, AK Parti ve MHP tarafından FETÖ’cü, vatan hainliği ve teröre destek verenler gibi ağır suçlamalar yöneltildi.
Ancak bu tür ithamlar, halkın gözünde itibarsızlaştırma girişimleri, karalama propagandaları seçim dönemlerinde yapılırdı.
Salgınla ölümüne mücadele edildiği böylesi bir dönemde birlik beraberlik içerisinde olunması gerekmiyor mu? Siyasetin salgın geçinceye kadar rafa kaldırılarak birlik beraberlik içerisinde olunması daha iyi olmaz mı?
Siyaset zaten şov işi değil midir? Önemli olan vatandaşa yardım elinin uzanması değil midir? Yardım eli uzansın da isterse şov olsun, isterse yapılan yardımlar samimi duygularla yapılmamış olsun.
***
Ben asıl Sayın Erdoğan’ın, CHP’li belediyeleri bölücülükle suçladığı konuşmasındaki şu sözün altını çizdim:
“Geleceğin güçlü Türkiye’sinde muhalefetin seviyesinin özlediğimiz seviyeye yükselmesi gerekmektedir.” (20 Nisan)
Sayın Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde de “muhalefet eksikliği” sorununa dair yaptığı onlarca açıklama vardır.
Gelin biz çok uzak tarihlere gitmeyelim, en yakın tarihe bakalım, Cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı açıklamaya göz atalım:
***
Birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bir televizyon programına katıldı. Biten Barış Pınarı Hareketi’ni, Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme meselesini anlattı, AK Parti iktidarının yaptığı icraatları sıraladı, muhalefet partilerinin iktidara destek vermediklerinden, yapılan icraatlara karşı düşmanca yaklaştıklarından şikayetlendi, milli meselelerde bile yanlarında durmadıklarını ifade etti ve Türkiye’nin bir muhalefet eksikliği olduğunu altını çizdi. Programın sunucusu Sayın Erdoğan’a sordu:
“Peki efendim, siz nasıl bir muhalefet olmasını isterdiniz?”
Cumhurbaşkanı bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Şöyle: Yani bu yapılan muhalefetin tam aksini yapılması lazım. Nedir o? Doğru muhalefet. Yani muhalefet iktidara aslında istikamet vermeli, ne yapması gerekiyor bunu anlatmalı. Yani buna şunu söyleyebilirim: Yani muhalefetin yapıcılığı belki olmayabilir, istikamet ver ya biz yapalım. De ki, şu şöyle yapılırsa daha iyi olurdu.” (15 Aralık 2019)
O televizyon kanalında sabah akşam muhalefet partileri şeytanlaştırıldığı, muhalefet partilerinin milli meselelerde siyaset üstü yaklaşımlarının üstü örtüldüğü için Barış Pınarı Hareketi’ne verdiği destekten habersizdi, görmezden gelindiği için ABD Türkiye krizinde hükümetle tek yürek olduğunu bilmediğinden, o akşam, o kanalı izleyen kitle bir kez muhalefet partilerine lanet okudu, Türkiye’nin muhalefet eksikliği konusunda bir kez daha hemfikir olundu, AK Parti ciddi bir muhalefet isteyen bir iktidar partisi olarak özgüvenli bulundu.
Sayın Erdoğan’ın bu sözlerinin, aynı zamanda geçmiş iktidar partilerinin “muhalefet eksikliği” şikayetlerine bir örnek teşkil ettiğini söylemeliyim.
İktidara gelen bütün siyasi parti liderleri “yol gösteren, halka dokunan, iktidara ışık tutan bir muhalefet” arzu içinde olduklarını ifade eden açıklamalar yapmışlar, Türkiye’nin bir iktidar değil muhalefet sorunu olduğundan dem vurmuşlardır.
İktidar partileri gerçekten de güçlü bir muhalefet istemişler midir peki?
Siyasi tarihimiz gösteriyor ki, gerçekte arzu edilen muhalefet tarzı, siyaset üretemeyen, iktidar partilerine cepheden karşı çıkan, milli meselelerde siyaset üstü davranamayan, toplumun geniş kesimlerini kucaklayamayan, iktidar partisinin koltuğunu tehdit etmeyen, sandıkta sürekli kaybeden, halkın gözünde antipatik hale gelmiş, halk nezdinde kolayca itibarsızlaştırılmaya yarayan bir muhalefettir.
Dolayısıyla bir iktidar partisi, karşısında halka ekmek dağıtan, vatandaşın omuzuna dokunan, toplumun güvenini kazanmaya başlayan, siyaset üretebilen bir muhalefet partisini değil, tam aksi bir muhalefet partisi ister.
Siyasi tarihimiz ise iktidar partilerinin muhalefet partilerini vatan hainliği, teröre destek vermek gibi oldukça ağır ithamlarla yaptıkları suçlamalar ile doludur.
1930’da kurulan ve sadece 99 gün hayatta kalabilen Türkiye’nin ikinci muhalefet partisi, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın lideri Fethi Okyar yıllar sonra yayınlanan anılarında şöyle yazar:
“Gazi Paşa, Fethi Okyar’a Türkiye’de muhalif bir fırkanın kurulmasının dahilde ve hariçte iyi bir tesir yapacağını, kurulacak fırkanın tenkitlerinin hükümet için de çok iyi olacağını söyler. Fethi
Okyar şöyle der: Bizde muhalefete tahammül güçtür. Şimdiye kadar görünen misaller bunu ispat etmiştir. Matbuat hür olacak, her türlü yazılar yazılacak, Meclis’te acı tatlı tenkidat yapılacaktır. Buna tahammül etmek zor olacaktır.
Gazi Paşa Okyar’a şu sözlerle teminat verir:
Tahammül edeceğiz. Başka çaresi yoktur. Bugünkü manzaramız aşağı yukarı bir dictature manzarasıdır.” (Fethi Okyar’ın Anıları, İş Bankası Yay., Sh. 103)
Tahammül edilemedi elbette. Çünkü Gazi Paşa SCF’yi kurdururken halkta karşılığının büyük olacağını tahmin etmiyordu. Halkın kendisinden vazgeçeceğinden, Gazi Paşa dururken halkın Fethi Okyar’ın partisine teveccüh göstereceğini düşünmüyordu. Üç ay sonra yapılacak (1930 belediye seçimleri) seçimlerde Serbest Cumhuriyet Fırkası’na şans vermiyordu. Aksini görünce, Gazi Paşa’nın emriyle kurulan SCF, gericilerin, komünistlerin, gavurların, Ermenilerinin, Rumların, Yahudilerin partisi oldu, Fethi Okyar’da yankesicilerle, kaçakçılarla, hüviyeti malum olmayan kişilerle, vatan hainleriyle, vatan düşmanlarıyla, irticacılarla birlikte olan işbirlikçi.
***
Bakın siyasi tarihimize tonlarca örneğini göreceksiniz. Muhalefet partilerinin vatan hainliği ile, bölücülükle itham edilmesi yeni bir şey değildir. Yeni olan şu anda seçim döneminde olmamamıza rağmen böylesi ithamların yapılıyor olmasıdır. Hem de salgınla ölümüne mücadele edildiği şu günlerde…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024