Gülay GÖKTÜRK

ABD, Kanada, Marshall Adaları, Mikronezya ve Palau
5.12.2012
3406

 İşte bu kadar! İsrail'in kayıtsız şartsız müttefiki olmaya cesaret edebilen bu kadar ülke kaldı dünyada.


Malum, ABD, Kanada ve adlarını sanlarını bile bilmediğimiz dört Pasifik ada ülkesi...
Bu yalnızlaşma tablosu son bir ay içinde üç defa çıktı ortaya. Birincisi, Filistin'in BM'de "Üye olmayan gözlemci devlet" statüsü elde ettiği oylamaydı. Bu oylamada Filistin'in talebi için 138 ülke evet, 9 ülke hayır oyu kullandı, 41 ülke çekimser kaldı. "Hayır" diyen ülkeler İsrail, ABD ve Kanada'nın yanı sıra Çek Cumhuriyeti, Panama ve Pasifik ada ülkeleri Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru ve Palau idi.

Ardından ikinci oylama geldi. Bu kez konu İsrail'in nükleer tesislerinin incelemeye açılmasıydı. BM Genel Kurulu'nun, İsrail'e nükleer programını bir an önce incelemeye açması çağrısı yapan ve Orta Doğu'da nükleer silahları yasaklamak için üst düzey toplantıyı destekleyen karar tasarısı 6'ya karşı 174 oyla kabul edildi. Tasarıya ret oyu veren ülkeler yine İsrail, ABD, Kanada, Marshall Adaları, Mikronezya ve Palau idi.

Ve dün, yalnızlaşma sürecinin bir başka tezahürü çıktı ortaya. İsrail'in, Filistin'in BM'de kazandığı yeni statü sonrası 'E1' koridoru olarak adlandırılan ve Batı Şeria'yı ikiye böleceği bilinen alanda inşa edeceğini söylediği 3 bin kişilik yerleşim yeri planına Avrupa ülkelerinden ciddi tepkiler geldi. İlk olarak İngiltere, ardından Fransa bu ülkelerdeki İsrail elçilerini görüşmek için çağırdı. Tepkiler bu ülkelerle de sınırlı kalmadı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in işgal edilen Filistin topraklarında yeni yerleşim yerleri inşa etmesini sert bir dille eleştirirken Almanya ve Çin de bölgede yapılması planlanan yeni yerleşim yerine karşı çıktı.
Marshall Adaları, Mikronezya Nauru ve Palau'dan ise henüz bir haber alamadık!

"Yeni bir dünya kurulur..."

Evet, BM Genel Kurulu'nun bir yaptırım yetkisi yok. Yaptırım gücü olan Güvenlik Konseyi'nde ise ABD'nin veto yetkisi var. Peki bu durum, İsrail için "her şeyin yolunda" olduğunu mu gösteriyor; yoksa etrafındaki çemberin gittikçe daralmakta olduğunu; yürürlükteki adaletsiz hukuk düzeni yüzünden mahkum edilemese bile, dünya kamuoyunun vicdanında ahlaken mahkum edildiğini mi?

Geçtiğimiz günlerde yazdığım "Erdoğan'ın İsrail politikası" yazılarında vurgulamaya çalıştığım trend de buydu işte. Görünen o ki, eğer İsrail bugünkü politikalarında ısrarını sürdürürse, hayat onun için gittikçe daha zor olacak. Zira dünya halklarının çok büyük bir çoğunluğu artık bu adaletsizliğe dayanamıyor. BM'de veto denen rezalete katlanamıyor toplumlar. İsrail'in göz göre göre genişlemesini eli böğründe izlemek biraz adalet duygusu olan bütün ülkelere ağır geliyor. İran yıllardır nükleer silahları yüzünden tehdit edilip dururken yanı başındaki İsrail'in nükleer silahlarının görmezden gelinmesi Pasifik adaları dışında herkese ağır geliyor. Dünyadan yükselen bu "daha adil bir dünya" talebinin şimdiye kadar idare-i maslahatçı bir politika izleyen Avrupa'yı etkilemesi ve bana kalırsa bu dalganın orta vadede Atlantik kıyılarına ulaşması da kaçınılmaz.

Sanırım, Erdoğan'ın gördüğü ve onu hâlâ İsrail'e karşı bu kadar sert çıkışlar yaptığı, bu arada stratejik müttefikimizle ilişkimizi ciddi tehlikeye soktuğu için eleştirenlerin göremediği bu...

Erdoğan, tarihe iz bırakmayı başarmış her lider gibi, önümüzde uzanan yılların, bugün Filistin sorununu çözülemez hale getiren güç dengelerinde çok önemli değişikliklere gebe olduğunu görüyor, geleceğin güç dengeleri içinde kendine bir rol biçiyor ve o rolü şimdiden oynamaya başlıyor.
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)
  • Hasan Ortaç

    Hasan Ortaç

    30.07.2013 09:38

    ...elbette insan/toplum en acımsız eleştiriyi kendine yapmalıdır. Tamamen katılıyorum buraya. Fakat iki nokta eksik düşünülmüş: 1) Siz kendinizi/toplumunuzu acımasızca eleştirirken karşı taraf sadece sizi eleştirmekle yetiniyorsa bu durumda siz sanki hem kendi içinizden, hem karşı taraftan eleştirilen ve bu durumda %100 haksız bir konuma düşebilirsiniz. 2) Kadınlar plajı yokken karma plaja gidebilen bir genç kız, kadınlara özgü tesettür plajı açılınca gene karma plaja gitmek istese bile gidemeyebilir; abi-baba baskısı, çevre baskısı vs. nedeniyle artık o da kadınlar plajına gitmek zorundadır...

  • Hikmet Pala

    Hikmet Pala

    1.08.2013 12:20

    Yorumcu H Ortaç ilk bakışta her iki noktasında da haklı görünüyor... ama öyle mi: Birincisi Kişinin kendisini eleştirmesi yüzde hesabı ile maç kazanmak değildir. Başkası beni eleştirdi ve maçın yarısı gitti, E bir de ben kendimi eleştirdim, ve geri kalan %50nin 25i de gitti, o halde ben zaten %75 kaybetmişim... Böyle düşünce olur mu? Başkasının sizi eleştirmesi haklı ya da haksız olabilir, sizin eleştiriniz ile eşdüşebilir ya da düşmeyebilir. Kişinin kendisini eleştirmesi ise hakkanıyet adınadır. Doğruyu bulmak içindir. Kişi kendisini eleştirdiğinde kaybetmiş değil kazanmış olur. Diğer konu ise daha bir garabet: Kadın plajı var, karma plaj var, e o zaman bari aile baskısı olmayan karma plaj kuralım??? Karma plaja girmesine ses çıkarmayan aile kadın plajı çıkınca niye baskı yapsın? Ayrıca 75 milyonluk Türkiyede herkesi aynı anda tatmin edecek çözüm ne? Hadi o zaman içinde erkekler olduğu halde inek gibi dondurma yalayıp hamileliğini göstere göstere denize giren kadınlara aldırılmayan plaj açalım?

Yazarlar