Markar ESAYAN

Yol haritası mı, tutanaklar mı
4.03.2013
3283

 Savaş, can çekişen, kocamış, yatalak bir hasta gibi. Barış ise yavaş yavaş ergenlik çağına geliyor, sesi kalınlaşıyor, atlattığı her tecrübe ile kendine güven kazanıyor. Paris suikastlarından sonra en önemli sarsıntıyı yaratan İmralı tutanaklarının yayımlanması, bence olabilecek en hasarsız şekilde atlatıldı. Barış girişimlerine zarar verebilecek bu türden tecrübeler veya sürecin doğasındaki zorlukları ve savaş paradigmasından henüz çıkamayan zihniyet dirençlerini aştıkça, bu aşma hâlinin barışın zaten kendisi olduğunu anlayacağız. Barış bir anlaşma, bir kâğıt parçası değildir sadece. Barış, toplumsal, siyasi, iradi bir tercih ve olgunlaşma hâlidir. Bu tercihleri bugün barış yönünde yaptığımız içindir ki, engeller ve zorluklar süreci sona erdirmiyor. Hatta, başarısız olmaya mahkûm edilen her provokasyon veya yol kazası, siyasetin de, halkın da barışa olan inancını ve kendine güvenini arttıracaktır. Tıpkı zayıflatılmış virüsün aşı olarak vücudu o hastalığa karşı güçlendirdiği gibi.


Gök kubbe yerinde duruyor

Nitekim bu riski yüksek durum, çözüm yolunda bir avantaja dönüştü. Toplum, içinde saçma sapan bir sürü hedef gösterme ve ırkçılığın da olduğu Öcalan’ın konuşmalarını öğrendi ve gök kubbe hâlâ yerinde duruyor. Başbakan, medyayı hedef almakla gölgelense de, konuşmasında barış sürecine aynen devam mesajını verdi. Dün Star’a konuşan Tarhan Erdem, kamuoyunun nabzını tutan tecrübeli bir isim olarak halkın bu sorunun aşılması için Öcalan’ın önemli bir enstrüman olduğunu anladığını söylüyor ve ekliyordu: Sızma sonrası Taksim’de, Fatih’te protestoların olmaması bunu gösteriyor.

Provokasyonları yapanlar veya yapacak olanların fark edemediği şey ise, halkın eski rejimin kırmızıçizgilerini çoktan aştığı ve güncel siyasetin bile ötesine geçtiği. Eski Türkiye’nin eski reflekslerine göre plan yapanlar, bugün MHP’nin ve hatta CHP’nin tabanının bile önemli oranda barışa destek verdiklerini fark edememiş olmalılar. Tarhan Erdem süreçle ilgili sürekli kamuoyu yoklamaları yapıldığını söylüyor. Ama doğru soruyu sormanın da sonucun sıhhati için önemli olduğunu ekliyor. Halka “Öcalan’la konuşmak iyi midir, kötü müdür” diye sormakla, “Akan kanın durması lazım. Bunun için Öcalan’la görüşmek doğru mudur” diye sormak arasında yüzde yüz fark olacaktır. Ve bunu Başbakan halka çok iyi anlatıyor. Süreci gerçekten iyi yönetiyor, duygu ve niyeti halka yüksek başarıyla aktarıyor.


BDP işin ciddiyetini anlamalı

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “Baldıran zehri içerim diyen bir Başbakan’a sabotaj yapmayız” açıklamasının olumlu olduğunu ilave etmeden geçmeyelim. BDP tarihî bir rolün hemen yanında duruyor. Öcalan’ın planında içlerine sinmeyen noktalar varsa, bunu kamuoyuna açıkça söylemeliler, arkasında durmalılar. Yok, “Öcalan liderimizdir, onun kararlarının arkasındayız” deniyorsa, sorumluluklarının ciddiyetini anlayarak sürece maksimum katkı yapmak durumundalar.

Şunu görmemek için kör olmak lazım. Öcalan’ın devletle görüştüğü yol haritasının içeriğine katılmayan bir kesim var. Öcalan’ın geldiği nokta ile “Bunca yıldır boşuna mı öldük, öldürdük” zihniyeti arasında ciddi bir makas var. Belki Öcalan’ın atıp tuttuğu o sohbeti bunu yumuşatma yönünde bir taktik olarak görmek de mümkün. Bence bu süreçte en büyük engel de bu. Bunları da doğal karşılamak, ama hazır olmak lazım. 30 yıllık savaşın verdiği güvensizlik ve kurulan statükoların yerle bir olduğu bir kırılmada herkesin ayakta kalması beklenemez.


Bu mu Kürtlerin eşitliği

Cengiz Çandar dünkü yazısında “Gazetede yayımlanan değil, devletin elindeki metin geçerlidir” üzerinden kopartılan gürültüyü “Kürtleri eşit görememek, Kürtlerle eşit taraf olmayı içine sindirememek” olarak tarif edip, adını da “Türk problemi” olarak koymuş. Çözümün önündeki en büyük engel buymuş.

Oysa, tutanak meselesinde yapılan tek doğru itiraz aslında buydu. Üzerinde anlaşılmış, somut adımlara bağlı olarak takvime bağlanmış bir metin orada dururken, bu metin tam da Kürtlerin eşitliği üzerine bina edilmişken, içinde bir sürü zırvalamaların da bulunduğu sohbeti “yok hükmünde” saymanın Kürtlerin eşitliğini içine sindirememe olarak görülmesini anlayamadım. Öcalan’ın kendisi bile, o sohbette söylediği ırkçı hedef göstermeleri toplum içinde açıkça savunamaz. Bu metin mi Kürtlerin eşitliğini savunan, yoksa yol haritası mı?

Neyse, PKK sorununun çözümü, 1923, 1940, 1980 ve 1990’larda takılıp kalmış olanları 2013’e getirme potansiyeli ile de çok değerli olacak. Millet olmanın bir kriteri de neden “aynı zamanda” yaşamak olmasın ki?


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar