M.Şükrü HANİOĞLU
Kemalist paradigmanın en önemli başarılarından birisi de karşıtlarını kendi yaklaşımları çerçevesinde düşünce üretimine zorlamasıdır. Bunun ilginç bir örneği ise bu paradigmanın ürettiği "Cumhuriyet Osmanlı'ya karşı" tezidir.
Bunun yaygın biçimde içselleştirilmesi nedeniyle "kopuş" temelli yaklaşım kabullenilmekte ve karşı tez olarak da "devamlılık"ın savunulması yerine "Osmanlı Cumhuriyet'e karşı" önerilmektedir. Bu ise Kemalist paradigmanın sürekli biçimde kendisini yeniden üretmesine ve toplumun fazlasıyla sığ iki yaklaşım etrafında kutuplaşmasına neden olmaktadır.
Monolitik yapılar
Erken Cumhuriyet ideolojisi, benzerini Ankara'da inşa etmeye çalıştığı Fransız ÜçüncüCumhuriyeti'nden mülhem bir "devr-i sabık (ancien regime)" yaratılmasını temel hedeflerinden birisi olarak görmüştür. Dönem liderlerinin bu alandaki yaklaşımı meşruiyet kaygısından kaynaklanmıştır.
Bu çerçevede "Osmanlı geçmişi"nin Türklerin neolitik çağ sonrasında başlayan "görkemli" tarihinin "kara deliği" haline getirilmesi ile yetinilmeyerek monolitik bir "eski rejim" kavramsallaştırılması üretilmiştir.
Bu yaklaşım "ortaçağ, karanlık, gerilik" benzeri yakıştırmalarla tanımladığı "monolitik ve altı asır boyunca herhangi bir evrim geçirmemiş" Osmanlı yapısı ile "çağdaşlık,Aydınlanma, ilerleme" benzeri sıfatlarla yücelttiği Cumhuriyet arasında hayalî bir çatışma yaratmış ve ikinci yapının "başarısı"nı bunun üzerinden açıklamaya gayret etmiştir.
Lise ders kitaplarına uzanan bir ölçekte işlevselleştirilen "çatışma" tezi kopuş varsayımının yanı sıra monolitik "Osmanlı" ve "Cumhuriyet" kavramsallaştırmalarına dayandırılmıştır. Bunun neticesinde ise tarihî gelişmeler aktörleri olmayan ve özcü biçimde kavramsallaştırılan iki "kurum" arasındaki sanal çatışma yardımıyla değerlendirilmiştir.
Altı yüz senelik bir süreci değişim, dönüşüm ve evrimleri reddederek monolitik biçimde ve "Osmanlı" başlığı altında kavramsallaştırmanın oldukça sığ ve anlamsız bir yaklaşım olduğu tartışma götürmez.
Böylesi bir değerlendirme sadece askerî -reâyâ sınıfları ile hâkim -mahkûm "millet"ler eksenlerinde örgütlenen bir toplumun anayasal vatandaşlık temelli bir yapıya evrimini göz ardı etmekle kalmaz, ona teleolojik bir misyon da yükler.
Bu yaklaşıma göre "Osmanlı," bizatihi "Osmanlı" olmaktan kaynaklanan özelliklere sahiptir. O, bu nedenle zamanın ruhuna direnerek ilerleme baskısına karşı durmuş, böylece de olumsuzluklarını altı asır boyunca sürdürebilmiştir. Buna karşılık "Cumhuriyet" de "Cumhuriyet" olması nedeniyle "olumlu" nitelikler taşımıştır. Bu iki yapı doğaları gereği çatışmıştır. Mücadele de şaşırtıcı olmayan biçimde "eski"nin "karanlığı"nın "yeni"nin "aydınlığı" tarafından izale edilmesi ve Cumhuriyet'in zaferi ile neticelenmiştir.
Osmanlı'nın ihyası
Meşruiyet kaygısı ile inşa edilen söz konusu hayalî mücadelenin gerçeklikten fazlasıyla kopuk olduğu ortadadır. Geçmişimizi böylesi monolitik aktörlerin sonu gelmeyen sanal mücadelesi yerine "devamlılık" çerçevesinde değerlendirmenin güncele ulaşan süreçlerin ve bunların neticelerinin anlaşılmasını kolaylaştıracağı açıktır.
"Kopuş" ve "sıfırdan başlama" yerine "devamlılık"ın vurgulanması, bunun tarihî gelişimimizi "çatışma" değil "evrim" ekseninde değerlendirmesi nedeniyle, toplumsal kutuplaşmayı da azaltacaktır.
Buna karşılık günümüzde Kemalist paradigmayı eleştirenler ve onu değiştirmek isteyenler "devamlılık" yerine "Osmanlı"yı yeniden "ihya" ederek onunla Cumhuriyet arasında gerçekleşecek tersine bir çatışma tasavvurunu düşlemektedir. Bu ise, yukarıda vurguladığımız gibi, farkında olmadan, Kemalist paradigmanın yeniden üretimidir.
İhya temelli "Osmanlı Cumhuriyet'e karşı" yaklaşımının temel sorunu "yeniden inşa" alanındaki imkânsızlıktır. Belirli tarihî bağlamlar ve kültürel gerçekliklerinin ürünü olan, altı asır boyunca son derece kapsamlı bir evrim geçiren "Osmanlı"yı "ihya" mümkün değildir.
Bu yargı tarihî mirasımıza yönelik bir "saygısızlık" olarak algılanmamalıdır. Osmanlı mirâsını sahiplenmek, onun güncel üzerindeki etkisini vurgulamak şüphesiz son derece önemli bir gerekliliktir.
Buna karşılık "Osmanlı"yı seçici biçimsellikler üzerinden "ihya" girişimi, derinlikten yoksun, mânâyı içermeyen ve yansıtamayan taklitler yaratma dışında bir netice vermez. Bunun bize özgü bir durum olmaktan uzak olduğunu da vurgulamak gerekir. Örneğin, Avusturya- Macaristan gerçekliğini de yeniden yaratmak imkânsızdır. Böylesi bir çaba ancak biçimsel benzerlikler gösteren "taklitler" üretebilir.
Erken Cumhuriyet ideolojisi
"Osmanlı"yı "ihya" ve onunla "Cumhuriyet'i çatıştırma"nın imkânsızlığı, Erken Cumhuriyet ideolojisinin eleştiriden münezzeh kılınmasını gerekli kılmaz. Asır sonu düşüncesinin tüm sorunlarını en uç biçimleriyle yansıtan bu otoriter ideoloji bir anlamda yanlış iliklenen ilk düğmedir. Güncel pek çok sorunumuzun temelinde onun yaklaşımlarının tortusunubulmak mümkündür. Buna karşılık buradan yola çıkarak "Cumhuriyet"in "Osmanlı" değil "Cumhuriyet" olduğu için böylesi hatalara düştüğünü savunmak yanıltıcıdır.
Erken Cumhuriyet ideolojisi gerçekte "Osmanlı"dan müdevver yaklaşımların ürünüdür. Osmanlı materyalist ve bilimci hareketi, İkinci Meşrutiyet Türkçülüğü, tekil modernliğin ithali temelli Garbcılık, otoriter tek parti siyaseti bu ideolojinin ana yaklaşım ve tezlerini şekillendiriyordu.
Cumhuriyet siyasetini düzenleyen CHF/P de gerek kadroları gerekse de dünya görüşü açısından "Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti"nin devamcısı idi. Bu örgütün, adının da vurguladığı gibi "Osmanlı" olması, onun benzer siyasetler üretmesine engel olmamıştı.
Devamlılık
Dolayısıyla günümüzde "Osmanlı Cumhuriyet'e karşı" kavramsallaştırmasını toplumsal dönüşümün motor gücü haline getirerek Kemalist paradigmayı yeniden üretmek seksen yıl önce başlatılan kısır döngünün sürdürülmesi anlamına gelir. Bütünüyle "iyi" ya da "kötü" monolitik kavramlar arasında gerçekleştiği varsayılan sanal çatışma ise toplumsal kutuplaşmayı şiddetlendirme dışında bir netice vermez.
Bu nedenle, Osmanlı mirâsına sahip çıkarak, onu değerlendirirken, "Osmanlı'yı yeniden üretme" entelektüel fantezisinden vazgeçmek ve monolitik bir süreç olmayan Cumhuriyet'in sorunlarını "evrim" çerçevesinde değerlendirmemiz anlamlı olacaktır.
"Osmanlı" ve "Cumhuriyet" kavramlarının geçmişimizin evreleri ve günceli oluşturan uzun sürecin parçaları olarak değerlendirilmesi, sadece tarihimizi "çatışma" değil "değişim" temelinde anlamamıza yardımcı olmayacak, bunun üzerinden yaşanan toplumsal kutuplaşmanın yoğunluğunu da düşürecektir.
Bunun da ötesinde dönemler arası sanal çatışma yaklaşımının terki, toplumu sığ bir düşünsel çerçeveye sıkıştıran anakronik bir paradigmanın gerçek anlamda sonlandırılmasını mümkün kılacaktır
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018