Atilla YAYLA
Bir süre önce, Sakarya Üniversitesi’ndeki Diaspora Araştırmaları Merkezi’nin Almanya’daki insan hakları ihlâlleriyle ilgili raporu hakkında bir yazı kaleme almış ve Merkez’in tespitlerini aktarmıştım (29 Ocak 2015 - http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/almanyada-insan-hakki-ihllleri-1102) . Raporda dikkat çekilen noktalardan ikisiAlman toplumundaki helâl et üretilmesine ve sünnete ilişkin algılama ve tavırdı. Almanlar arasında et hayvanların İslâmî usulle kesilmesini ve erkek çocukların küçük yaşlarda sünnet ettirilmesini normal gören bir bakışın gelişmemiş olmasından şikâyet edilmekte ve bunun insan hakları açısından menfi bir ortam oluşturabileceği dile getirilmekteydi. Adı bende mahfuz bir okuyucum ilginç ve bir bakıma iddialı sayılacak bir mektup göndererek bu tespitlere/görüşlere itiraz etti. Mektubu okuyucularımla paylaşmakta fayda görüyorum:
“Yazınızda örnek verdiğiniz sıkıntılar arasında ‘Hayvanların uyutulmadan kesilmesi suretiyle et üretilmesi Alman toplumu tarafından kültürel olarak kabullenilemedi… Küçük yaşlarda sünnet hukuksal olarak çözülmüş olsa da henüz toplumsal kabul görmedi.’ cümleleri özellikle ilgimi çekti. Zira bu hassasiyetleri demokrasi eksikliği ya da insan hakkı ihlali olarak mütalaa etmek bana çok sıkıntılı görünüyor.
Ben Avrupalıların hayvanların uyutulması suretiyle kesilmesi uygulamasının, dini hassasiyetlerden değil hayvanlara hiç değilse acı çektirmeden et üretimini kabul edebilecek bir toplumsal duyarlılık noktasına gelinmesinin etken olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla toplumsal yapıya sonradan dâhil olmuş, Müslüman ya da değil bir başka topluluğun bu duyarlılığın dışında bir pratik sergilemesinin kabul edilemeyişinin asıl anlayışla karşılanması gereken bir hassasiyet olduğunu düşünüyorum.
Diğer husus ise sünnet. Bunun bırakın Almanya'yı ya da bir başka toplumu, ülkemizde dahi nasıl bu kadar kolaylıkla mevcut durumda olduğu gibi hala sorgulanmadan uygulanabilmesini aklım almıyor. Buna itirazım hem tıbben, hem insan hakkı ihlali olarak hem de dinen. Mevcut literatürü taradığımızda erkek çocukların sünnet edilmesinin tıbben gerekli/faydalı olduğunu iddia eden ciddiye alınır tek bir dayanak yok. Üretebileceği muhtemel faydalar tabii ki var ama buna dayanarak bütün çocukların bademciklerinin, safra keselerinin vb. alınmasının rutin bir uygulamaya dönüşmesi ile pek farkı yok.
Herhangi bir sağlık problemi yoksa kişinin vücut bütünlüğünü korumak esas olmalı. Sünnet derisi sinirlerin, dolayısıyla cinsel duyarlılığın en yoğun olduğu kısım olduğu için tarihte hep farklı inançların hedefi olagelmiş. Yani öne sürülen tıbbi gerekçeler aslında dini/kültürel gerekçelerin örtüsü olmaktan başka bir şey değil. Bugün aşılması için çok çok geç kalınmış bir pratik. Dini açıdan ise kul hakkının gaspına girer. Kişinin dini kimliği oluşmadan, reşit olmadan, kendi geleceği ile ilgili kararları sağlıklı olarak alabileceği yaşa erişmeden vücut bütünlüğünü geri dönüşü olmayacak biçimde sakatlamak, kul hakkına girmek değilse nedir? Uygar bir toplumdan bunu kabullenmesini değil kabullenmemesini beklemektir doğal olan.”
Mektupta dile getirilen görüşlerle ilgili olarak kısa yorumlar yapacağım. İnsan hakları bir toplumdaki egemen algılamaya kurban edilemez. Bu yüzden Alman yönetimi “bizim toplumumuzun kültürüne ters” diyerek Müslümanların kendi inançlarına uygun şekilde et üretmesine engel çıkartırsa bu meşru olmaz. Erkek sünneti hakkında iki zıt kutup var. Ancak, benim bildiğim kadarıyla, asırlardır hem Müslümanlar hem Yahudiler tarafından uygulanan erkek sünnetinin insan vücuduna, vücudun temel fonksiyonlarını yerine getirmesini engelleyecek veya zorlaştıracak biçimde zarar verdiğine ve bu çerçevede cinsellikte hazzı azalttığına dair kesin bulgu yok. Sünneti çocuğun reşit olmasına kadar ertelemek ise bir bakıma ailelerin kendi çocuklarına değer aktarma hakkını çiğnemek anlamına gelebilir.
Okuyucularımın bu konularda ne düşündüğünü merak ediyorum.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019