Bekir AĞIRDIR
Bu hafta AK Parti’nin iktidara gelişinin 23’üncü yıl dönümüydü. 2001’de, omurgasını siyasal İslam geleneğinden gelen kadroların oluşturduğu AK Parti o günün neredeyse tüm sağ siyasi hareketlerini kapsama alanına almıştı. 3 Kasım 2002’de girdiği ilk seçimde oyların yüzde 34.3’ünü aldı. Seçim barajının da ürettiği olağanüstü bir fırsatla parlamentoda üçte iki milletvekilliğini kazanarak tek başına iktidar oldu. Bugün ideolojik olarak da örgüt dokusu, toplumsal tabanı bakımından da bambaşka sulara yelken açmış olsa da AK Parti siyasi tarihimizde en uzun süre iktidarda kalan parti.
AK Parti bugün yalnızca Erdoğan iktidarına ve son yılların iktidar politikalarına dair analizler, kavramsallaştırmalar, kategorileştirmelerle konuşuluyor. Öte yandan her canlı organizma gibi kendi yaşam süresi boyunca küresel ve ulusal, siyasal ve ekonomik dinamiklerle beraber değişti, dönüştü.
1969’daki genel seçimlerden 12 Eylül darbesine kadar geçen 11 yılda 13 hükümet görev yapmış. Bu hükümetlerin ortalama ömrü 10.5 ay. Sonra 12 Eylül darbesi oldu. Darbe sonrası ilk genel seçimler 1983’te yapıldı. 1983’ten 2002’ye kadar geçen 19 yılda 14 ayrı hükümet ülkeyi yönetti ve ortalama hükümet süresi 16 ay 6 gün oldu.
Ortak bir siyasi ufku olmayan, siyaset marifetiyle yönetilebildiği tartışmalı olan, bir yandan sanayi toplumu olmaya çalışan, sözde Avrupa Birliği üyelik hedefiyle Batı ile eklemleneceği varsayılan bir ülke ortalama bir buçuk yıldan az ömürleri olan hükümetlerce yönetilmeye çalışıldı.
Toplum kentliliği de aşarak metropolleşmeye başlamıştı, teknolojik devrimin öncü ürünleriyle karşılaşmıştı. Ama baktığında siyaseten yönetilemeyen bir ülke gördü toplum. 1970’te 35 milyon nüfusunun yüzde 62’si kırlarda yaşayan Türkiye 2000’de yüzde 35’i kırlarda yaşayan 67 milyon nüfusa ulaşmıştı. 1970’te ortalama eğitim süresi 2.8 yıl iken 2000’de 5.9 yıla yükselmişti.
Yaşanan hızlı değişimin sonuçlarının bir bakıma kaotik görüntüsü belki de bundan. Kentlerin, mahallelerin, sokakların, binaların düzensiz, plansız, estetik ve uyumdan yoksun görüntüsü belki de bu ruh halinin dışa vurmuş hali. Siyasi ufku, rehberi olmayan, hukukun güncele uydurulmadığı, ortak toplumsal yaşamın tüm gelenek, anane, töre, normal, makullerinin hızlı değişim karşısında dağılmaya yüz tuttuğu bir süreçte, dağılanın değişenin yerine ne konulacağı konusunda siyasetsiz kalmış bir ülke ve toplum.
Bu sürecin son 4 yılı ise daha da travmatik olaylara sahne oldu; 28 Şubat muhtırası, 99 Marmara depremi, 2000 ve 2001 ekonomik krizleri. Bu 4 yıl toplumun var olan tüm aktörlerle güven ilişkisini sorguladığı ve hatta kestiği bir duygusal travma ve kopuş yarattı. Bu yüzden 2002 seçimleri yeni bir umutla değil, eskiye duyulan öfkeyle kazanıldı.
2002 seçimleri, Türkiye’nin siyasal hafızasına bir “tercih” değil, bir “tasfiye” olarak geçti. Seçmen, 1990’ların ekonomik çöküşünü, bitmeyen koalisyonlarını, yolsuzluklarını ve devlet elitlerinin çıkar savaşını sandıkta cezalandırdı. Meclis neredeyse tamamen yenilendi, yılların partileri dışarıda kaldı. AK Parti iktidara yükselirken büyük bir ideolojik dalganın değil, büyük bir boşluğun üzerine geldi. O günün AK Parti’si, muhafazakârların partisi olmaktan çok, değişim isteyenlerin partisiydi. Bugünden bakınca, o gün başlayan AK Parti hikâyesinin dört aşamada ilerlediğini görüyoruz.
2002–2009: Toplumsal rıza dönemi
AK Parti’nin toplumsal tabanını inşa eden dönem buydu. Küresel finans imkanlarının güçlü olduğu, parlamentodaki sayısal çoğunluğuyla hızla kararlar alınabilen, ağır ekonomik krizlerin ardından oluşturulmuş programa sadık kalınan bir süreç sonunda ekonomi toparlandı, sağlık ve ulaşım hizmetleri yaygınlaştı, sosyal yardımlar kurumsallaştı. Devletle bağı zayıf olan kesimler ilk kez kamusal hizmete bu kadar yakınlaştı.
Bu evre, partinin doğrudan hayatı iyileştirdiği, seçmenle “memnuniyet” üzerinden bağ kurduğu, 2004’te Avrupa Birliği müzakere sürecinin başladığı yıllardı. Gündelik hayatın içindeki siyaset kimlikten değil, yaşam standardından akıyordu. AK Parti’nin kitle partisi özelliği tam da burada oluştu, farklı sosyoekonomik grupları aynı çatı altında bir araya getirebildi.
Öte yandan muhalefet, Çankaya vetoları, Cumhuriyet mitingleri, AK Parti’ye kapatma davası, 367 kararıyla Meclis’in cumhurbaşkanı seçme yetkisine müdahale ve elektronik muhtıra gibi süreçlerle kimlik siyasetine teslim olmuştu.
AK Parti 2007 genel seçimlerinde yüzde 48 oya ulaştı, hemen ardından 2009 yerel seçimlerinde yüzde 39’a geriledi. 2008 küresel ekonomik krizinin etkisiyle seçmen desteğinin kimlikten çok ekonomiden kaynaklandığını fark etti. Bu, sonraki evrenin zeminini hazırladı. Politikalar, özellikle de sosyal politikalar seçmenini “AK Partilileştirme” hedefine göre kurgulanmaya, partizanlık normalleştirilmeye başlandı.
2009–2013: Seçmeni AK Partilileştirme
Bu dönemde siyaset yön değiştirdi. Artık başarı üzerine inşa edilen rıza yeterli görülmüyordu. İktidar, seçmeni yalnızca memnun değil, bağlı tutmak istiyordu. Kutuplaşma tam burada devreye girdi. “Biz ve onlar” dili sertleşti. Medyanın bir kısmı mecburi, bir kısmı gönüllü eklemlendi, bürokraside partizanlık arttı, kültürel fay hatları bilinçli biçimde yükseltildi. Toplumun bir kesimi için AK Parti yalnızca iktidar değil, kimlik oldu. Oy veren seçmen, “AK Partili seçmen”e dönüştü. Bu, ilk büyük kırılmaydı. Çünkü o andan itibaren siyaset hizmetten değil, duygudan, sadakatten ve aidiyetten akmaya başladı.
Özellikle 2011 seçimleri öncesindeki iki ay içinde Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle önceki dönemde yapılan birçok reformist düzenleme geri alındı. Kamuoyu o gün çok üzerinde durmamış olsa da o kararnamelerle AK Parti artık 2002’deki muhafazakâr demokrat iddialarından vazgeçmenin zeminini kurgulamıştı. Parti içi ilişkilerde Erdoğan partisine tek başına tümüyle hâkim hale gelmişti. 2010 Anayasa değişikliği gerçekleşti ve yargı tümüyle siyasi tartışma ve gerilimin ana sahnesi oldu. O güne kadar ittifak içinde olunan Gülen Cemaati ile partinin arasında yargıya hakimiyet gerilimi açığa çıktı, çatışmaya dönüştü. Yargıda egemen olan Gülenciler, açılım süreci ve dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef aldı ve 7 Şubat 2012’de MİT krizi olarak adlandırılan iktidar içi ilk açık çatışma yaşandı.
Bu yıllarda seçmenin iktidarla kurduğu bağ, yaşam memnuniyetinden kimlik ve sadakat düzeyine kaydı.
2013–2017: Seçmeni Erdoğancılaştırma
2013 sonrası süreç, sadece siyasal krizlerin değil, büyük bir siyasal ve zihinsel dönüşümün de damgasını taşıyor. Önce Gezi Olayları AK Parti yönetim kadroları içinde büyük bir fikri kırılma yarattı. Gezi’yi bir demokratik tepki olarak okumak ve yönetmek yerine bir uluslararası komplo ve kalkışma olarak okumak ve kontrol etmek, baskılamak politikaları esas olurken kadrolarda ilk ciddi kopmalar başladı. Sonrasında tüm süreçlerde muhalefeti ve protesto hareketlerini denetlemek, baskı ve kontrol altında tutmak asıl politika haline dönüştü.
Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te, yapılan anayasa değişikliği doğrultusunda halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. AK Parti Genel Başkanlığı’na Erdoğan’ın oturttuğu Davutoğlu liderliğinde girilen 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 40.8 oy oranıyla birinci parti çıkmasına karşın, ilk kez parlamentoda tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamadı.
7 Haziran seçimleri sonrasındaki süreçte Kürt meselesine dönük “çözüm süreci” sonlandırıldı, PKK şiddete geri dönerken, IŞİD’in intihar saldırılarında sivil katliamlar yaşandı. Bu ortamda ülke 1 Kasım 2015’te bir kez daha genel seçimlere gitti. Güvenlik kaygılarının ve gündelik yaşamda endişenin baskın olduğu bir ruh haliyle seçmen devlete ve güvenliğe oy verdi. Bu kez AK Parti seçmeni değil, devlet ve güvenlik seçmeni oy kullandı. AK Parti yüzde 49.5 oyla yeniden tek başına iktidar oldu.
Bu süreçte MHP muhalif bloktan ayrılarak AK Parti’ye yaklaşırken, muhafazakâr ve milliyetçi bloklar hem siyasi hem de toplumsal zeminde yeni bir ittifaka doğru yelken açtı.
17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe kalkışması ve yurttaşların tankların önüne çıkışı… Her biri, iktidarın, AK Parti’nin de Türkiye’nin de hikâyesini yeniden yazdı.
Bu dönemde bir şey daha oldu; AK Parti artık ikinci plana düştü, Erdoğan birinci plana çıktı. AK Partili olmak değil, Erdoğan’a bağlı olmak esas hale geldi. Parti kimliği silikleşti, lider kimliği kişiselleşti. Neoliberal kalkınma hikâyesi yerini “yerli ve milli” güvenlik söylemine bıraktı. Avrupa Birliği müzakere süreci rafa kaldırıldı, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Böylece yeni bir siyasal model doğdu, Erdoğan ile devletin kaderini özdeşleştiren siyasi söylem inşa edilmeye başlandı.
2017 ve sonrası: Başkanlık sistemi ve devletleşme
2017 referandumu, bu hikayenin yapısal kırılmasıdır. MHP’nin sonsuz desteğiyle tek adam yönetimine kapı açan başkanlık modeline geçildi. Güçler ayrılığı zayıfladı, denge–denetleme mekanizmaları işlevsizleşti. Yargı, iktidar için bir tahakküm alanına dönüştü. Bir yandan yeni sisteme göre kurumsallaşma, diğer yandan FETÖ’cülerden arınma ve bu süreçlere MHP’nin, sivil ve askeri bürokrasinin sonsuz desteği, medyanın algıları yönetme gücüyle birleşince merkezileşme ve keyfileşme hızlandı.
Pandemi, Suriye’de, Ukrayna’da sıcak savaşlara dönüşmüş küresel siyasal gerilimler, küresel ölçekte yaşanan yeniden bölüşüm kavgaları ve küresel ara buzul dönemin tüm dinamikleri, sonuçta yeniden sahneye çıkan devletler... Tüm bu gelişmeler bu iktidarın muhafazakâr-milliyetçi karakterine meşruiyet üretti bir bakıma. Ahlakçı ve güvenlikçi bakış, toplum ve yurttaştan önce devletin bekasını önceleyen politikalar, askeri teknoloji ve sanayi üzerinden beslenen toplumsal gurur ve yerli-milli söyleminde ifadesini bulan devletçi bir pozisyon.
Devletin kendisini “iç ve dış tehditlere karşı” koruma refleksi, demokratik frenleri gereksiz görüyor artık. Halkın iradesi yerine, devletin bekası siyasal meşruiyet kaynağına dönüşüyor. Medya kontrol altında, yargı siyasallaşmış, muhalefet kriminalize edilmiş durumda.
Bugün AK Parti yalnızca bir parti değil. Devletin ideolojik, hukuki ve idari katmanlarına eklemlenmiş bir siyasal organizasyon. AK Parti devleti biçimlerken kendisi de devletleşti ya da devlet AK Parti’ye teslim olurken AK Parti’yi de devletleştirdi.
Bugün geldiğimiz yer
23 yılın sonunda AK Parti artık kitle partisi değil, o dönem 2002–2009’da kaldı. Kimlik partisi de değil, 2010’lar bitti ve hatta tek başına lider partisi olarak tanımlamak da yeterli değil. AK Parti şu anda bir devlet partisi. Bu tespit bunca yorgunluk, krizler yumağı içinde olmasına rağmen hala araştırmalarda 2002 oy oranının altına düşmüyor olmasının bir nedeni olabilir. Seçmen, ekonomik memnuniyetle değil, kimlik ve güvenlikle karar veriyor. İktidar, rıza ile değil, sosyal politikalara bağımlılık ve kontrol mekanizmalarıyla işliyor.
23 yılın özeti aslında tek bir cümlede saklı belki de. AK Parti, bir kitle hareketi olarak doğdu, bir kimlik hareketine dönüştü, en sonunda bir devlet partisine evrildi.
Bu hikâye yalnızca AK Parti’nin hikâyesi değil, Türkiye’nin de hikâyesi. Devlet ile toplum arasındaki mesafenin, kamusal alanın nasıl daraldığının, siyasetin güvenlik diline nasıl sıkıştığının hikâyesi. Ve bu hikâyenin nasıl biteceği, partinin kaderinden çok, devlet ile toplum ilişkisinin nasıl şekilleneceğine bağlı.
Oksijen'den alınmıştır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları






























































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025