Gökhan BACIK
Siyaset biliminde zor olan konulardan biri, melez idari biçimlerini sınıflandırmaktır. Bunlardan biri de “başkanlık monarşisi” (presidential monarchy) diyebileceğimiz bir yönetim türüdür.
Tanım olarak başkanlık monarşisi şunu ifade eder: Seçilmiş devlet başkanının yerine – genellikle oğlu veya kızı olmakla birlikte – ailesinden birisinin “seçilmesi”. Akla ilk gelen örnekler Azerbaycan ve 2024 yılına kadar devam eden Suriye rejimidir. Ancak bu iki bilinen örneğin ötesinde, Togo, Türkmenistan ve Gabon gibi ülkelerde de bu rejimi gözlemleyebiliyoruz. Literatürde bu durumu farklı isimlerle açıklayanlar da vardır; örneğin, Jason Brownlee, “kalıtımsal diktatörlükler” kavramını kullanır.

Yukarıda başkanlık monarşilerinin kısa bir tanımını yaptım. Ancak bu tanım, fiilen bu idari sistemin yaşandığı ülkelerde ikinci bir özelliği daha ortaya çıkarıyor: Hem mevcut devlet başkanı hem de onun yerine geçecek aile ferdi çok uzun süre, hatta mümkünse ömür boyu koltuğunda kalıyor. Dolayısıyla başkanlık monarşisinden söz ederken, demokratik ülkelerde bir başbakanın veya devlet başkanının seçimle oğlunun veya kızının seçilmesini kastetmiyoruz. Örneğin, bir önceki Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun babası da 1980-1984 yılları arasında bu göreve seçilmişti.
Demek ki, başkanlık monarşisi dendiğinde üçüncü bir özellik daha söz konusu: Bu modeller, otoriter cumhuriyet rejimlerinde ortaya çıkıyor. Baba devlet başkanının yerini aileden birisi “seçimle” alıyor; ancak bu seçim otoriter bir rejim koşullarında gerçekleşiyor. Üstüne vurgu yapacak olursak, başkanlık monarşisi yalnızca cumhuriyet rejimi ile mümkün oluyor.
Tanımsal olarak tam bir başkanlık monarşisi, devlet başkanının kızını veya oğlunu seçecek bir düzene geçmesidir. Ancak tanım olarak, otoriter seçimli bir rejimde aileden başka birinin (örneğin amca, kardeş, damat, anne, dayı, teyze) seçilmesi de başkanlık monarşisi anlamına gelir. Örneğin, Fidel Castro’dan sonra kardeşi Raul’un yönetime gelmesi ile Küba bir dönem başkanlık monarşisi olmuş; ancak 2019’da başka birinin başkan olmasıyla sona ermiştir.

Uzun yönetimler ve köklü toplumsal değişim
Başkanlık monarşisi salt bir idare biçimi değildir. Aynı zamanda, toplumun kültürel, politik, ekonomik ve hukuksal açıdan baştan sona dönüştürülmesini hedefler. Bu açıdan başkanlık monarşileri son derece ideolojik ve dönüştürücüdür. Nitekim “ideal” bir başkanlık monarşisi, en az yarım yüzyıl (elli yıl) sürmeyi hedefler. Bu süre elliden az olabilir; ancak yönetimi aileden birine devretmeyi başarmış bir modelde (yani aynı aileden ardışık iki nesli temsil eden başkanların yönettiği bir ülkede) süre muhakkak çok uzun olacaktır. Bazı örneklere bakalım:
| Ülke | Ardışık Aynı Aileden Başkanlar | Toplam Süre/Sene | Rejimin Durumu |
| Azerbaycan | Haydar Aliyev, İlham Aliyev | 30 + | Devam ediyor |
| Suriye | Hafız Esad, Beşşar Esad | 52 | Bitti |
| Türkmenistan | Gurbanguli Berdimuhammedov, Serdar Berdimuhammedov | 18 + | Devam ediyor |
| Kuzey Kore | Kim Il-sung, Kim Jong-il, Kim Jong-un | 77 + | Devam ediyor |
| Gabon | Ömer Bongo, Ali Bongo | 56 | Bitti |
| Togo | Gnassingbé Eyadéma, Faure Gnassingbé | 58 + | Devam ediyor |
Başkanlık monarşisinin Azerbaycan, Togo ve Türkmenistan’da devam edeceğini öngörmek mümkündür. Örneğin, Türkmenistan’da Serdar Berdimuhadov’un 44 yaşında olduğunu düşündüğümüzde, olağanüstü bir durum olmadıkça burada başkanlık monarşisi yirmi yıl daha sürebilir.
Tabii şunu da not etmek gerekir: Başkanlık monarşileri nadiren kendi rızasıyla sona erer; daha ziyade olağanüstü yollarla sonlandırılır. Örneğin, Togo’da askeri darbe gerçekleşmiş, Suriye’de ise iç savaş ve dış müdahale olmuştur. Bütün zamanların en “başarılı” başkanlık monarşisi ise Kuzey Kore’dir. Kim Jong-un hâlen 41 yaşında olduğunu düşündüğümüzde, Kuzey Kore’de başkanlık monarşisi 100 yılı görebilen ilk örnek olabilir. Yukarıda bahsedilen Küba ise bir istisnadır: Fidel Castro’nun ölümünden sonra kardeşi Raul devlet başkanı olmuş ve bir nevi başkanlık monarşisi denenmiş, ancak 2019’da başka birinin seçilmesiyle bu uygulamadan vazgeçilmiştir.

Peki neden?
Yanlış bir kanaat olarak, insanlar genellikle başkanlık monarşisinin nedeni olarak otoriter devlet başkanının sadece ailesini çok sevmesi ve bu nedenle yerine oğlunu veya kızını düşünmesini görür. Buna göre uzun süre koltukta kalan bir devlet başkanı, öznel nedenlerle (yani duygusal olarak) oğlunun yahut kızının geçmesini bir baba olarak ister. Bu yanlış bir analizdir.
Başkanlık monarşisinin kök nedeni yapısal zorunluluktur. Yani bu bir tercih değildir. Şöyle izah edebiliriz: Bir yerde çok uzun süre bir rejim kalır ve kültürel, politik, hukuksal ve ekonomik olarak dönüştürücü işlere girişirse; buna paralel olarak, bu dönüşümü temsil eden kalabalık bir ideolojik ve çıkar birliği içindeki elitler ortaya çıkarsa, başkanlık monarşisi zorunlu olarak akla gelen ilk model olur. Daha kısa ifade etmek gerekirse, yeni düzen ve onun temsilcileri, bu düzeni ve kendi ideolojik-pragmatik menfaatlerini sürdürmek için buna mecbur kalırlar. Kısacası, başkanlık monarşisi bir mecburiyettir, çünkü yeni kurulmakta olan sistem başka türlü ayakta kalamaz.
Bir nevi yeni düzen, aynen devam etmek ister ve bunun için hâlihazırdaki devlet başkanını “yeniden üretmek” ister. Ancak insanlar ölümlüdür ve bu mümkün değildir; buna en yakın çözüm, eski liderin en benzerini bulmaktır.
Bu noktada Richard Pomfret’in Orta Asya Türk Cumhuriyetleri için kullandığı “başkanlık ailesi” (presidential family) kavramı açıklayıcıdır. Pomfret’e göre, uzun süre devam eden otoriter rejimlerde devlet başkanının ailesi bir tür kuruma dönüşür. Zamanla aile ile devlet arasındaki sınırlar ortadan kalkar. Ailenin fertleri de facto olarak bir yandan siyasi figür, diğer yandan icracı (örneğin bir bakan gibi) hâline gelir. Dahası, aile fertleri ile yeni düzen arasında güçlü ideolojik ve ekonomik menfaat bağları oluşur. Bir bakıma, devlet başkanının ailesi, gelecekte yerine geçecek kişinin kim olacağı konusunda adaylar yetiştiren bir “okula” dönüşür. Bu arada kamuoyu da zaten bu ailenin bazı fertlerini sevmeye başlar. Devletin çeşitli kurumları fiilen aileden bazı kişilerin etkisine girer; örneğin, bazı kurumlar bir üyenin kontrolündeyken, diğer kurumlar başka bir üyenin ilgi alanına girer.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
26.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
4.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025