İhsan DAĞI
Geçen her yıl ‘muhasebe’ için iyi bir durak. Türkiye siyasetinin de buna ihtiyacı var. Hem iktidar hem muhalefet durup bir düşünmeli; yanlışlarını ve doğrularını görmeli. Genel hatlarıyla memlekette derin bir kriz görmüyorum.
Sorunlar var, negatif eğilimler var ama kaos yok. Bu, olmayacağı anlamına gelmiyor tabii. Kontrol altında tutulan sorunların orta vadede çözülememesi ülkeyi derin bir krize de savurabilir. Olanlardan ve olacaklardan elbette asıl olarak iktidar sorumludur. Başarı da, başarısızlık da onun hanesine yazılacaktır. Demokrasilerde muhatap ‘seçtiklerimiz’dir. ‘Yönetme yetkisi’, içinde sorumlu olarak ‘hesap verme’yi de barındırır.
Siyasette genel bir ‘üslup’ sorunu göze çarpıyor. İktidar ve muhalefet, tabanlarını muhafaza etmek adına ‘sert’ görüntüler verme çabasındalar. Siyasetin ülkeyi geren bir işlev üstlenmesi siyaset adına talihsizlik. Üstelik ‘sertlik stratejisi’ izleyen muhalefet ‘karşı taraf’ın kitlesine ulaşma, onları ikna etmenin yolunu da kapatmış oluyor. İktidar partisinin hırçın üslubunu anlamak daha da zor. AK Parti’nin ve liderinin gergin olmaları için hiçbir neden yok. Bütün anketler hâlâ büyük oy farkıyla birinci olduklarını gösteriyor. Normal şartlarda önümüzdeki seçimleri de rahatlıkla kazanmaları işten bile değil. O halde bu gerginlik neden? Galiba sorun 2014 seçimleri için gerekli olan yüzde elli oy. Aslında bu bile zor değil... Ama sandık belirsizliği ağırdır. Sandıklar açılıp oylar sayılmadan rahatlayamazsınız, hele de hedefiniz yüzde elli ise. Bu orandan bir kişi eksik oy başarısızlık olarak nitelenecekse gerginlik kaçınılmaz olur. Dolayısıyla AK Parti’nin rakibi kendi koyduğu hedef. Dolayısıyla 2013 yılında siyasette gerginlik ve çatışmanın azalacağını öngörmek pek gerçekçi değil. Dahası, Türkiye’nin kucağında Kürt sorunu diye ‘sıcak’ bir konu var. Önümüzdeki yıl bunun daha da ağırlaşması muhtemel. Daha çok Uludere, Kürtlerin psikolojik kopuşunu konuşacağız hem de bölgesel konjonktürün ‘Kürt siyasal hareketi’nin lehine geliştiği bir süreçte. Irak Kürdistan’ı artık neredeyse bağımsız bir devlet. Suriye’de Esed yönetiminin 2013’ün sonunu göreceğini sanmıyorum. Dolayısıyla Kuzey’de PKK’ya yakın Suriye Kürtlerinin gücü ve egemenlik alanları artacak.
Anlaşılan o ki hükümetin stratejisi Öcalan’ı ikna etmek üzerine kurulmuş. O emir versin ve PKK silah bıraksın isteniyor. Bu ne kadar gerçekçi doğrusu kuşkularım var. Ama Kürt meselesinin ‘siyasetsiz’, Öcalan’la anlaşarak çözülebileceğini sanmıyorum. Bunun için hükümetin ‘2009’ ruhuna yeniden dönmesi gerek. Ancak 2014 yaklaşırken bu ne kadar mümkün? Hükümetin Kürt meselesine yaklaşımını 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin stratejisi belirleyecek. Başbakan 2014’te Türk milliyetçilerinin desteğiyle mi, yoksa normal tabanın yanı sıra Kürtlerin de oyuyla mı cumhurbaşkanı seçilecek? Bu noktada yapılan tercih Kürt sorununu gelecek yıl nasıl konuşacağımızı belirleyecek. Memleketin başka sorunları da var elbette. Riskler içeren bir başka konu dış politika. Suriye, Irak ve İran başımızı çok ağrıtabilir. Özellikle Esed sonrası Suriye, beklentilerin aksine bize sorun yaratmaya devam edebilir. Dahası bölgesel gerginliklerin artması, içeride otoriterleşme eğilimini her zaman kamçılar.
Bunun panzehiri AB sürecini canlandırmak. AB’nin ‘stratejik bir hedef’ olduğunu hatırlamalıyız. Bu, ‘büyük reformist blok’unda çatlamalar görülen AK Parti için de bir çıkış imkânı.
Kerim Balcı’nın tespiti muhteşem: ‘AB üyeliği sadece eski militarist elitin devre dışı bırakılmasının garantisi değil, aynı zamanda yükselen yeni elitin de zamanla kokuşmayacağının, şeffafiyetini kaybetmeyeceğinin, derin devletin tasfiyesiyle ortaya çıkacak boşluğu kendisinin doldurmaya kalkışmayacağının da garantisidir’. Yoksa, gelecek yıllar daha çok gerginliklere gebe... Geçen her yıl ‘muhasebe’ için iyi bir durak. Türkiye siyasetinin de buna ihtiyacı var. Hem iktidar hem muhalefet durup bir düşünmeli; yanlışlarını ve doğrularını görmeli. Genel hatlarıyla memlekette derin bir kriz görmüyorum. Sorunlar var, negatif eğilimler var ama kaos yok. Bu, olmayacağı anlamına gelmiyor tabii. Kontrol altında tutulan sorunların orta vadede çözülememesi ülkeyi derin bir krize de savurabilir. Olanlardan ve olacaklardan elbette asıl olarak iktidar sorumludur. Başarı da, başarısızlık da onun hanesine yazılacaktır. Demokrasilerde muhatap ‘seçtiklerimiz’dir. ‘Yönetme yetkisi’, içinde sorumlu olarak ‘hesap verme’yi de barındırır.
Siyasette genel bir ‘üslup’ sorunu göze çarpıyor. İktidar ve muhalefet, tabanlarını muhafaza etmek adına ‘sert’ görüntüler verme çabasındalar. Siyasetin ülkeyi geren bir işlev üstlenmesi siyaset adına talihsizlik. Üstelik ‘sertlik stratejisi’ izleyen muhalefet ‘karşı taraf’ın kitlesine ulaşma, onları ikna etmenin yolunu da kapatmış oluyor. İktidar partisinin hırçın üslubunu anlamak daha da zor. AK Parti’nin ve liderinin gergin olmaları için hiçbir neden yok. Bütün anketler hâlâ büyük oy farkıyla birinci olduklarını gösteriyor. Normal şartlarda önümüzdeki seçimleri de rahatlıkla kazanmaları işten bile değil. O halde bu gerginlik neden? Galiba sorun 2014 seçimleri için gerekli olan yüzde elli oy. Aslında bu bile zor değil... Ama sandık belirsizliği ağırdır. Sandıklar açılıp oylar sayılmadan rahatlayamazsınız, hele de hedefiniz yüzde elli ise. Bu orandan bir kişi eksik oy başarısızlık olarak nitelenecekse gerginlik kaçınılmaz olur. Dolayısıyla AK Parti’nin rakibi kendi koyduğu hedef. Dolayısıyla 2013 yılında siyasette gerginlik ve çatışmanın azalacağını öngörmek pek gerçekçi değil. Dahası, Türkiye’nin kucağında Kürt sorunu diye ‘sıcak’ bir konu var. Önümüzdeki yıl bunun daha da ağırlaşması muhtemel. Daha çok Uludere, Kürtlerin psikolojik kopuşunu konuşacağız hem de bölgesel konjonktürün ‘Kürt siyasal hareketi’nin lehine geliştiği bir süreçte. Irak Kürdistan’ı artık neredeyse bağımsız bir devlet. Suriye’de Esed yönetiminin 2013’ün sonunu göreceğini sanmıyorum. Dolayısıyla Kuzey’de PKK’ya yakın Suriye Kürtlerinin gücü ve egemenlik alanları artacak.
Anlaşılan o ki hükümetin stratejisi Öcalan’ı ikna etmek üzerine kurulmuş. O emir versin ve PKK silah bıraksın isteniyor. Bu ne kadar gerçekçi doğrusu kuşkularım var. Ama Kürt meselesinin ‘siyasetsiz’, Öcalan’la anlaşarak çözülebileceğini sanmıyorum. Bunun için hükümetin ‘2009’ ruhuna yeniden dönmesi gerek. Ancak 2014 yaklaşırken bu ne kadar mümkün? Hükümetin Kürt meselesine yaklaşımını 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin stratejisi belirleyecek. Başbakan 2014’te Türk milliyetçilerinin desteğiyle mi, yoksa normal tabanın yanı sıra Kürtlerin de oyuyla mı cumhurbaşkanı seçilecek? Bu noktada yapılan tercih Kürt sorununu gelecek yıl nasıl konuşacağımızı belirleyecek. Memleketin başka sorunları da var elbette. Riskler içeren bir başka konu dış politika. Suriye, Irak ve İran başımızı çok ağrıtabilir. Özellikle Esed sonrası Suriye, beklentilerin aksine bize sorun yaratmaya devam edebilir. Dahası bölgesel gerginliklerin artması, içeride otoriterleşme eğilimini her zaman kamçılar.
Bunun panzehiri AB sürecini canlandırmak. AB’nin ‘stratejik bir hedef’ olduğunu hatırlamalıyız. Bu, ‘büyük reformist blok’unda çatlamalar görülen AK Parti için de bir çıkış imkânı.
Kerim Balcı’nın tespiti muhteşem: ‘AB üyeliği sadece eski militarist elitin devre dışı bırakılmasının garantisi değil, aynı zamanda yükselen yeni elitin de zamanla kokuşmayacağının, şeffafiyetini kaybetmeyeceğinin, derin devletin tasfiyesiyle ortaya çıkacak boşluğu kendisinin doldurmaya kalkışmayacağının da garantisidir’. Yoksa, gelecek yıllar daha çok gerginliklere gebe...
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023