Merve Şebnem Oruç
İki yıl oldu… Sıcak, sakin, sıradan bir yaz günü gibi başlayan 15 Temmuz 2016 gününün önce cehenneme, sonra zafere dönüşünün üstünden iki yıl geçti.
Zaman zaman parça parça alıntıladığım o gecenin bendeki hikâyesini yazılarıma hiç taşımadım. Tüyleri diken diken eden yüzlerce insan hikâyesi dinledim; duyduğumda gözyaşlarımı tutamadığım binlerce detay vardı Muğla’dan Cizre’ye, Ankara’dan İstanbul’a her yerde. Bir bütün olarak 15 Temmuz ise, tarihten kopup modern çağa konmuş bir kahramanlık hikâyesiydi. Anlatacak, konuşacak onca şey varken, kendi hikâyemin üzerine pek de düşünmedim bile. Başkaları konuştu, bazen hak etmediğim kadar iyi şeyler söylendi, bazen hakka girecek kadar kötü... Cevap vermedim.
Ne o gece olanlar ne kendi yaşadıklarım ve şahit olduklarım, ne de hissettiklerim bir köşe yazısına sığmaz ama bugün anlatmaya çalışacağım.
Akşam namazı sonrası İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Avukat Cihat Gökdemir ve birkaç arkadaşımızla İstanbul Fatih’te Vatan Caddesi’nde yakın bir çay bahçesinde sohbet ediyorduk. Cihat abi, Beylerbeyi Sarayı’nın önünde bir grup askerin, oradaki polislerin silahlarını aldığı haberini görmüş, bize de göstermişti. Ardından Türk hava sahasının askeri trafiğe kapatıldığı yönünde bir iddia atıldı birkaç hesap tarafından. Sosyal medyada garip haberler birbirini takip edince, ne olup bittiğini öğrenebilmek için kaynaklarımızı, kontaklarımızı aramaya başladık. Kimse bir şey bilmiyordu, ya terör saldırısı deniyordu ya da... Kimse o ihtimali dile getirmek bile istemiyordu.
Başbakan Binali Yıldırım’ın açık televizyon ekranından gelen “bir kalkışma var” sözlerini, çay bahçesine kan ter içinde koşarak giren çocukların sesleri bastırdı: “Vatan’a tanklar geldi!” Twitter’a “Sizden korkan sizin gibi olsun alçak köpekler,” diye yazdığımı, Lüleburgaz’da yaşayan ailemi arayıp helalleştiğimi hatırlıyorum o an. 80 darbesinde henüz bebektim. Yakından bildiğimiz son kalkışma, televizyonlardan canlı izlediğimiz Mısır darbesiydi; nasıl sonuçlandığı hala hatırımızdaydı. Galiba o yüzden, darbenin olduğunu, onların kazandığını düşündüm o an; ölecektik o gece.
Bülent abi, yanımızdaki kadın ve çocukları eve gönderirken bana da ısrar etti: “Merve, çok tehlikeli; sen de bizim eve git.” Duymazdan gelerek caddeye yürüyor, yavaşlayan internete VPN’le bağlanmaya çalışıyordum. Kalkışma kadar ağırıma giden yabancı medyanın Türkiye’de olanlara askeri darbe demesiydi. Henüz hiçbir şey bilmiyordum ama emindim, bu FETÖ’cülerin işiydi. Yurt dışındaki bir arkadaşımı arayıp “İnternet gidiyor, biz yazamazsak siz yazın; bu askeri darbe değil, FETÖ’cü darbesi. Bu yalanı durdurun,” diyerek kapattığımda caddeye varmıştım.
Karşımda sıra halinde 6-7 tank vardı. O görüntü karşısında ellerimin, ayaklarımın, yüreğimin titrediğini hatırlıyorum. Saat gece yarısına yaklaşıyordu, caddede henüz 40-50 kişi vardı, tankların üstünden, yaklaşmaya yeltenenleri caydırmak için ateş ediliyordu. Bir fotoğraf çektim, bir adım attım; bir fotoğraf daha çektim, biraz daha yaklaştım. Çektiğim fotoğrafları Twitter’da paylaşmaya başladığımda ilk yazılanların küfür ve hakaretler eşliğinde “Neden yalan söylüyorsun? Mısır’dan bu fotoğraflar...” gibi şeyler olması yüreğimi burktu.
Olanların İstanbul’da yaşandığını göstermek için video kaydetmeye başladım. Belki Türkçe sesleri duyarlarsa gerçek olduğuna inanırlardı.
En öndeki tankın önüne gittiğimde korkum yok olmuştu; bizim sokaklarımıza, caddelerimize çökmüş karanlığın bizi öldürmekle tehdit etmesine duyduğum öfke içime sığmıyordu, dışarıda olan bitene sağır olup evlerinden “Bu bir tiyatro!” diye yazanların verdiği acı, kalan her duyguyu bastırmıştı.
Bir yandan çektiğim görüntüleri yayınlamak isteyen yabancı medya kuruluşlarına cevap vermeye ve yeni paylaşımlarla oradaki direnişi takipçilerime aktarmaya çalışırken, diğer yandan tankın üstünden kalabalığa ateş eden üniformalı askeri izliyordum. Ertesi gün öğrendim, meğer o adam bir asker bile değil, 17-25 Aralık sonrası görevden alınan eski FETÖ’cü polis Mithat Aynacı’ymış. Silahına davranmadığı zamanlarda telefonuna bakan en rütbeli görünümlü Aynacı ve diğerlerine karşı kalabalıkla beraber “Defolun,” diye haykırıyordum ama içimden umutsuzca “Gitmeyecekler, kesin takviye istiyor, daha da kalabalık gelecekler,” diye düşünüyordum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CNNTürk’e bağlanıp halkı meydanlara çağırdığını öğrenmemle arkamı dönüp kalabalığın giderek büyüdüğünü görmem bir oldu. O anda cesaretim arttı, umudum kabardı; “Belki de bu işi çevirebiliriz” diye düşündüm. Vatan’daki tüm tankların içindeki FETÖ’cüler emniyet mensuplarının da yardımıyla etkisiz hale getirilince hissettiğim sevinç kısa sürecekti; kalabalıktan Boğaz Köprüsü ve Saraçhane Meydanı’nda çok şehit olduğunu duydum. En hızlı ulaşabileceğimiz yer Saraçhane’ydi; saat 02.30 gibi ilk ulaşabildiğimiz arabayla oraya doğru sürdük. Fatih Camisine gelebildiğimizde tepemizde uçan jetler ve gerçek sandığımız ses bombaları en kötüsünün şimdi başladığını hissettiriyordu. Meydana yürürken sağa sola kaçışan insanların “Gitmeyin, orası kan gölü...” dediğini hatırlıyorum.
Meydana ulaştığımızda karanlığın içinden yükselen aralıksız silah seslerine, itfaiye sirenleri ve sala sesleri karışıyordu. Ve sağımızdan solumuzdan geçen insanların taşıdığı yaralılar... “Bu bir darbe değil, işgal...” diye düşündüm; sanki düşman askeri İstanbul’u işgal etmiş gibiydi. Son videomu paylaşırken son bir kez daha telefonum çaldı. Kim bilir hangi ülkeden hangi Türkiye sevdalısı, dua ettiğini söylemek için arıyordu bu kez... Açamadım, şarjım bitti. “Herhalde bu meydanda öleceğim,” diye mırıldandığımı ama siyah ve beyazın birbirinden tamamen ayrıldığı o gecede kalbimin hayatımda hiçbir zaman olmadığı kadar huzurlu ve rahat olduğunu hatırlıyorum.
Sabaha karşı önce gazetem Yeni Şafak’a, ardından da hala işgal altında olan TRT’nin Ulus’taki binasına gittim. Çay ve akşam sohbeti için çıktığım evime sabah 10.00’da dönmüştüm. Geride kalan son gücümle anahtarı çevirdim, içeri girdim ve eşiğe çöktüm. Neler olmuştu öyle... Nasıl bir geceydi öyle... Saatlerce ağladım, ağladım, ağladım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018