Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Nazar
2.12.2024
168
Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar?

Nazar Büyüm, en eski birkaç arkadaşımdan biri. Tanış, ahbap filan değil, arkadaşım. Üniversitede, “İngiliz Filolojisi” bölümünde sınıf arkadaşıydık. Sene 1962! Altmış yılı geçmiş yani, değil mi?

Benden birkaç yaş küçüktü. Böyle benden küçük olanlar bu dünyayı terk edince içimden hep “Ne acelen vardı?” demek geliyor. Acelesi yoktu aslında, Nazar’ın. Ama kanser bu. Adamını seçti mi bırakmıyor. 

“Tören Cumartesi’ye” dediler, “Patrikhane kilisesi, Asvadzadzin’de.” Gittik Kumkapı’ya. Ne çok insan gelmiş, bayağı kalabalık. Çoğu tanımadığım kişiler. Herhalde onların çoğu da Ermeni cemaatinden.

Hatırladım ki beni bu kiliseye Nazar getirmişti. Altmışlı yılların birinde, Aralık ayı. Nevizade sokağında o yıllarda iki meyhane var; Lefter’in meyhanesinde üç genç adam: Nazar Büyüm, Fikret Adanır, bir de ben.  Mesaimizi bitirdik, çıktık. St. Antoine hemen orada. Çan çalmaya başladı. Anladık, Noel! “Girelim mi?” Girelim. Girdik.  Tören bitip çıktığımızda da hala izlenimlerimizi konuşuyoruz.  Bu arada Nazar’dan Ermeni litürjisiyle ilgili başka şeyler öğrendim. Asıl Noel’i Ocak’ta ve gündüz kutladıklarını, örneğin.

Nazar sordu: “Gidelim mi? Görmek ister misin?” Hemen “isterim” dedim. Sözleştik. Bu kilisede buluştuk.

Asvadzadzin, “Tanrı’nın Annesi”, yani Meryem Ana. Kilise kalabalık. Çoğu yoksul insanlar. Yoksul insanların çok zaman olduğu gibi dindar insanlar. Nazar, “kutsal ekmeği alalım” dedi. Alalım da, nasıl alınır, bilmiyorum ki. Nazar kısaca anlattı: "Patrik’in önüne gelince ağzını açacaksın, ağzına ekmeği koyacak, çiğnemeden yutacaksın.”

Patrik, orada, mihrap kısmında oturuyor, tören giysileriyle. Ondan ekmeği alırken bütün kilise halkı bize bakıyor olacak. Acemilikle bir halt etmesem!

Kuyruktayız. Aramıza başkaları karıştı, Nazar’a bir şey sormak istesem soramayacağım. Ayrıldık! Hay aksi! Geldik Patrik Efendi’nin önüne. Ağzımı açtım. Dişlerimin Patrik Hazretleri’nin parmaklarına değdiğini hissettim. Devam. Geçtik. Kurtulduk. Nazar’ı buldum. “Yahu, beni bırakıp nereye savuştun?  Ödüm koptu!” Gülüyor. Gülecek şey mi? Biraz sakinleyince Patrik’in elini ısırır gibi bir şeyler yaptığımı anlattım. Büsbütün güldü.

Bir yıl da Kasım semestre tatilinde evinde ziyaret etmiştim. Aile Kayseri’de, Develi’de oturuyordu.  Annesiyle babasıyla, ağabeyiyle, Kayseri’de oturan akrabalarıyla tanıştım. Yağız atlarına binip Develi sokaklarında dolaştım. Evde kendileri yaptıkları şaraba bayıldım.

Ama Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar? 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar