Namık ÇINAR
Toplumlardaki devinimleri dar anlamlarıyla değerlendirirseniz, onları, o sıralardaki cari politik görüşlerin düzeyleri ve pozitif hukukun öngördüğü meşruluklar kadarıyla açıklarsınız.
Oysa aynı şeylere geniş tarihsel trendlerin ışığı altında bakarsanız, tarih ve toplum bilincinize de bağlı olarak, daha farklı şeyler söyleyebilirsiniz.
Yani zihninizin, örneğin Kürt Meselesi’nde, bütünüyle böyle birbirine tezat iki değişik görüşün çatışacakları bir yer haline gelmesi, işten bile değildir. PKK’nın, KCK’nın ve hattâ BDP’nin de, günlük olguların terazisiyle tarttığınızda bir terör örgütüne; tarihsel bir gözlükle irdelemeye çalıştığınızda ise, bir halkın toplumsal kurtuluş hareketine karşılık olduklarını dahi düşünmeye başlayabilirsiniz.
Önemli olan, tavşan tersi gibi davranarak, güncel popülist tavırlarla somuttaki bireysel konumunuzu korumanız mıdır; yoksa erdemden sapmayarak, doğrulardan uzak yerlere düşmemeniz midir? Toplumda hangisinin egemenliği çok daha mutlandırıcıdır?
Hayat ne yana evrilmişse, biz kırk-elli sene sonrasını önceden yakalamış olanları takdir etsek de; bu her zaman için en haysiyetli olanın tecelli ettiği anlamına gelmez. Tarih yanlış gerçekleşti, diyemesek de; hiç değilse hakkaniyetsizliklerin kol gezdiği bir dünyada olduğumuzu söylemek, daima mümkündür.
Sosyo-politik sorunlar, hem bireysel hem de toplumsal gerçekliğin prizmalarında ayrıştırılarak ele alınmazlar da; meselâ birliktelikler, toplumu üreten ya da parçalayan özlerden ve sınıfsal yapıtaşlarından bağımsız olarak, böyle etle tırnak veya kız alıp-verme yahut kardeşlik gibi, işi esasından saptıran argümanlarla açıklanmaya çalışılırsa, yanlışlıklara daha en baştan düşülmüş olunur.
Bir kere, görülmeli ve teslim edilmelidir ki, gerek Türk tarafında gerekse Kürt tarafında, hem doğrular hem yanlışlar birarada ve iç içedirler. Siz de netice itibariyle, bu toz-duman içinde, ya Türkler’in mutlak egemenliğinin devamını, ya da Kürtler’in ayrı bir devlet kurmalarını veya özerk kalmalarını isteme eğilimlerinize bağlı olarak, şöyle ya da böyle şeyler söyleyecek ve meşrebinize göre bir yanlarda saf tutacaksınızdır. Hayat, sadece iki seçenekli değildir, elbette. Bu ikisinin arasında bir sürü versiyonlar olduğu gibi, bunların ötesinde hâl tarzları da vardır, mutlaka.
Fakat ne olursa olsun, bütün bunların sağlığa kavuşabilmesi için, demokrasi kapısının ardına kadar açık olması elzemdir. Eğer gerçekten demokratik ve özgür bir ortam yok ise; belki bir avuç cesur insanı dışarıda tutarak; korkulardan, dışlanmalardan ve yasalardan dolayı, bütün kesimler bakımından çoğu şey, riya bataklığında yüzüyor olacaktır.
Övülesi hususları nasıl olsa birileri çıkıp söylüyorlar; tarafların kusurlarını da bari biz söyleyelim, şimdi.
Türkiye’de devlet de, ayrılıkçı Kürtler de aynı felsefeden, yani aynı kaynaktan; Cumhuriyet’in kuruluşundaki o birkaç yıllık süreçten kopularak sapılan tek parti döneminin ırkçı, dayatmacı ve tepeden inmeci “ulus yaratma” yapısından besleniyorlar.
Eğer bir kardeşlikten dem vurulacaksa, bakın bu açıdan epeyce kardeşler. Kürtler’in önlerindeki rol-modelin, Türkler’inki olduğu her hâllerinden belli oluyor.
Örneğin, KCK yapılanmasındaki Pan-Kürdist emeller bakımından Kürtler, Türkler’i neredeyse yaya bırakırcasına milliyetçiliğe sürükleniyorlar. Anayasal bir manifesto mahiyetindeki şu ünlü “KCK sözleşmesi”, aynı Kemalist tek parti ideolojisindeki gibi tek taraflı, ütopik ve anti-demokratik bir proje olup, halkına “önderlik kurumu” tarafından biçilip dikilen ve zorla giydirilecek bir esvap gibi, siyasetin hazır giyim dükkânlarında, sonu pahalıya patlayacak ucuzluklarla dayatılıyor.
Meselâ BDP de, Türkiye’nin adeta bir partisi olarak değil, KCK programının başı çeken siyasal organı ve inisiyatifli adresi olarak da değil; o sistem içerisinde Türkiye Devleti’yle dirsek temasında bulunmak suretiyle, Ankara’daki parlamentoda bu model adına sanki bir delegasyon imiş gibi işlevler üstlenerek, Kürt siyasetinin asıl unsurlarına oyalayıcı ve sisleyici hizmetler üreten bir organıymış havalarındadır.
Yapmaya-etmeye geldi mi harfiyen uyguladıkları, fakat zora geldi mi de, “İnternet ortamından alınan ne idüğü belirsiz sözleşmelerle bizi suçlayamazsınız” diyerek kolayından reddettikleri Makyavelciliklerle nereye varılabilir ki? Ortaya alınıp, elden ele atılarak, yakalayamayacağı bir topla oyuncak haline getirilmek; kimin hoşuna gider, söyler misiniz?
Türkiye’deki vesayetçi jakoben modelin, halkın dışında ve halka rağmen tecelli ettiğini görüp, kıyasıya eleştireceğiz; ama aynısı Kürtler’in başına geldi mi, ikircikli davranacağız; doğru bir tutum olabilir mi, hiç bu?
O yüzden, ben nasıl bir türlü “resmî Türk ideolojisi”nden yana olamadımsa; aynen öyle, “resmî Kürt ideolojisi”nden yana da olamıyorum.
Türkiye’nin resmî ideolojisini reddetmek, bana göre, nasıl Türkiye halkına daha yararlı açılımlar getirecek ise; ayrı bir halk olarak görmeyi hiç doğru bulmadığım Kürt ahali için de, resmî Kürt ideolojisini reddetmek, aynı faydayı sağlayacaktır, diye düşünüyorum.
Milliyetlerin, ırkların, dinlerin, mezheplerin ölçü olmaktan çıkacakları kolektivist ilkelliklerden arınınca; toplumsal hayatı, insan olmanın yeteceği evrensel değerlere göre kotarmak; sanırım, en akılcı ve en sağlıklı yol olacaktır.
Dilerim çabuk görürüz, bu gerçeği.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016