Sezin ÖNEY
Az Ország Tükre; yani “Ülkenin Aynası”, bugünlerde Budapeşte Tarihi Müzesi’nde gezilebilecek bir sergi. 1780-1880 arası yapılan gravürler, resimler, çizimler, baskılar var sergide. Biz hepsine toptan, resimler diyelim en iyisi. Bahsettiğim resimler, henüz ortalıkta “Google hazretleri”, her şeyin sorulduğu “Ak sakallı Google dede” yokken, yeniliklerle ilgili bilgilendiren, ilk “medya fotoğrafları”, bilgi bankaları aslında.
“Afrika’da yaşayanlar nasıl insanlardır?”, “Bir yanardağ patlaması nasıl bir şeydir?”; bunlar, bugün, çocukların bile gözlerinin önüne getirebileceği birtakım şablon imgeler. Oysa 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başında, insanlığın çok çok küçük bir kısmı bu gibi konularda bilgi sahibiydi.
Bu resimler, “halk” genelinde, bilginin yayılmasına imkân sunuyordu. Resimlerin yayılmasında da, dergiler rol oynuyordu.
Günümüzde her köşede bulunan, her konuda yayımlanan dergilere, “mucize” nazarıyla bakmak aklımıza bile gelmiyor.
19. yüzyıldaysa, dergi yayımlayabilmek, tam manasıyla bir mucizeydi.
1840’larda baskı tekniğinin gelişmesiyle, günümüz dergilerinin atası sayabileceğimiz yayınlar, önce İngiltere’de, ardından da bütün Avrupa’da yaygınlaştı. Daha 1731’de, İngiltere’de The Gentleman's Magazine (Centilmenlerin Dergisi) diye bir dergi yayımlanıyordu aslında, ancak, daha sonraki örnekleri gibi yaygın olarak okunmuyordu.
İronik biçimde, İngilizceye “dergi” anlamına gelen “magazin”, Arapçadan girdi. Yani, “Makhzan”, yani “depo” kelimesinden. Türkçeye de, “mahzen” olarak giren, aşina olduğumuz bir sözcük bu.
Dergiler de, “bilgi depoları” olarak nitelendiğinden ötürü, bu kelime seçilmişti.
Tarih ve “güncel gelişmeler” hakkında halkı bilgilendiren, bol resimli yani illüstrasyonlu, yaygın biçimde satılabilecek kadar ucuza mal olup pazarlanan yayınlardı, 19. yüzyıl dergileri.
1854’te Budapeşte’de yayımlanmaya başlayan dergi Vasárnapi Újság (Pazar Haberleri) de böyle bir yayındı.
Dergiler, Macaristan için ayrı bir anlam ifade ediyordu. Çünkü “ulus” fikrinin yayılmasında, dergiler büyük rol oynadı.
Bu “ulus” kavramı da, müthiş milliyetçi bir ülke olan Macaristan’ın başına o günden beri bir sürü dert ve sıkıntı getirip duruyor. En başta da, kutuplaşmalara neden oluyor.
Benim şu an bulunduğum Budapeşte’de, okuduğunuz satırları yazdığım Szabadság tér, yaniÖzgürlük Meydanı da, bu kutuplaşmaların en sembolik mekânlarından.
Budapeşte’nin merkezindeki büyük meydanlarından biri burası.
Ortasında koskocaman bir park var.
Parkın bir yakasında da, Amerikan Elçiliği’nin bulunduğu görkemli bina, diğerindeyse, Macaristan Radyo-Televizyonu’nun eski binası yer alıyor.
İkisinin arasındaysa, Sovyetler Birliği Ordusu’na teşekkür etmek için yapılmış bir anıt...
Sovyet Ordusu’na “şükran” da neyin nesi derseniz, İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1946’da yapılmış bir anıt olduğunu hatırlatayım bunun...
Sovyetler Ordusu, İkinci Dünya Savaşı’nın “Doğu Cephesi”nde, Nazilere karşı savaşırken, en objektif kaynaklara göre, yaklaşık dokuz milyon kayıp vermişti.
Sovyetlere ilişkin ne kadar heykel varsa Macaristan’da, Budapeşte’nin dış eteklerinde kurulan “Anıt Park”a kaldırılmıştı. Komünist dönem anıtlarını merak eden turistler ve geçmişi tanımak isteyen gençler için bir “nostalji köşesi” şimdi bu ‘eğlence parkı’, daha doğrusu “açık hava müzesi”.
Budapeşte’nin tam ortasındaki, en Sovyetik anıtın da, diğeriyle beraber “müzelik” olmamasının sebebiyse, Rusya’nın baskısı.
Sık sık Macar milliyetçilerinin saldırısına uğrayan bu anıt, demir çitlerle koruma altında.
Demek, “Sovyetler Ordusu’nun” da korumaya alınması gerekebiliyormuş.
Özgürlük Meydanı, ayrıca başka açılardan da, Macaristan’ın yaşadığı tarihî gerilimlerin hâlâ yaşandığı,“tarihin hâlâ süregeldiği” bir “merkez” noktası.
1956 Ayaklanması’nda (veya bakış açısına göre “Devrimi”, yani Budapeşte’de halkın, Sovyetlere karşı ayaklandığı olaylar zinciri) gösteriler, özellikle bu meydanda gerçekleşti.
Macaristan’da “sağa” göre, “1956 Devrimi”, sağcılara ait kutsal bir bayram. “Devrim şehitleri”,“sağcı ve muhafazakâr özgürlük savaşçıları”.
Sola göreyse, sağcılar, “özgürlük ve liberalleşme” arzusuyla meydana gelen bu halk ayaklanmasını kendilerine mal etmeye çalışıyor.
Sağ, solu, “Sovyetik işbirlikçileri” olmakla suçluyor. Sol da, sağı, “ırkçı ve aşırı milliyetçi eğilimlerini gizleme çabalarıyla ipotek koydukları 1956 kutlamalarında, gerçek özgürlük savaşçılarının anılarını lekelemekle”.
23 ekimde, 1956 Ayaklanması, sağ ve sol tarafından ayrı gayrı, kutuplaşılarak kutlandı Macaristan’da.
Türkiye’deyse, resmî ve gayrı resmî 29 Ekim kutlamaları, acıklı bir tezat oluşturdu.
Biber gazı ve tazyikli su ile püskürtülen “muhalif” 29 Ekim kutlamaları ve resmî erkânın, seleflerinden hiç farkı olmayan biçimde “sıkıcılık gövde gösterisi” yaptıkları “resmî” 29 Ekim kutlamaları...
Bu kadar acıklı olmasa hâli, komik diye nitelenebilecek hâlde Türkiye...
Macaristan ve Türkiye’nin siyasetçi ve siyaset yorumcuları içinse, söylenebilecek bir tek şey var; düşünür Hannah Arendt’in dediği gibi, “En radikal devrimci, devrimden bir gün sonra, muhafazakâra dönüşür”.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024