A.Turan ALKAN
Önce koordinat tesbiti yapalım; artık GS'lı filan değilim, takım tutmuyorum. Vaktiyle öyleydim çünkü GS'ın diğerlerinden farklı olduğunu, şampiyonluktan, başarıdan daha önemli saydığı bazı üst değerleri olduğunu zannediyordum. Onların da başarıya ve zafere tapınan sıradan bir camia olduğunu anlayınca (geç oldu ama temiz oldu) bıraktım.
Futboldan hâlâ hoşlanıyorum ama...
BU DELİKANLIDAN HEYKEL ÇIKMAZ
GS-Trabzonspor maçındaki hakem hataları, kötü ve başarısız siyasetten bunalmış basına ilâç gibi geldi. Hakeme kırmızı kart gösteren Salih, dünya basınının manşetlerine çıktı. Heykelini dikmeye niyetlenenler, onu haksızlığa ve zulme karşı yiğitçe direnen bir fazilet savaşçısı gibi görenler bile var. Dikkat ettim, futbol yazarları ve taraftarları bu delikanlının fevrî öfkesini göklere çıkarırken Türkiye'de fanatizmin batı Karadeniz'de ne kadar tehlikeli bir maya tuttuğunda bahsetmemeyi tercih ediyorlar.
Hayır, o tehlikeli eğilimler görmezden gelinip yokmuş gibi yaparak bir futbolcunun hakemi sahada küçük düşürmesi alkışlanamaz. Bu delikanlıdan bir heykel çıkmaz.
Futboldan hoşlansam da, hoşlanmasam da yokmuş gibi davranmanın gereği yok. Büyük bir endüstriden bahsediyoruz. Bir kısmımız saçma-sapan bir halk uyuşturucusu gibi görse de gencinden yaşlısına milyarlarca insan futbolla ilgileniyor, fena halde taraftarlık ediyor, kulüp armalarını TABU, 20-30 yaşları arasındaki ünlü futbolcuları kendilerine rol-model kabul ediyorlar. Eğer bu bir çılgınlıksa, iş ciddi raddelere vardı demektir, çünkü kıtalararası reklam sektörünün en çok kazanan ve kazandıran aktörleri de futbol dünyasından geliyor.
TÜRKİYE'DE FUTBOL; YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİL
Türkiye'de futbol endüstrisi biraz yerli ve milli otomobilin hikâyesini andıran bir seyir içinde. Görünüşe göre futbolumuz diğer liglerle aynı altyapıya sahip, futbol aynı kurallarla oynanıyor, benzer şekilde idare ediliyor; futbolcuların antrenman şekilleri bile birbirinin aynı neredeyse. Bunca benzerliğe rağmen futbolumuz, dünya rekabetinde başarılı olamıyor. Futbol kulüplerimiz yarıştan kopmamak için bütçelerinin katbekat üstünde paralar borçlanarak dışardan ‘yaşlı star' ithal ediyorlar. Bu yüzden Galatasaray UEFA'nın mali kriterlerine uymadığı gerekçesiyle hayli okkalı bir ceza alacak fakat bu örnek diğer kulüpler için caydırıcı bir tesir yapmayacak. Çünkü kulüplerimiz birbirleriyle hiç de aklî olmayan çılgın bir rekabet içinde borçlanıyor ve sistematik olarak zarara giriyorlar.
Bu gidişe, politikacılar ve futbol yöneticileri başta olmak üzere kimse dur diyemiyor çünkü onlar da bu endüstriden faydalanıyorlar ve işlerin yanlış gitmesinden birinci derecede sorumlular.
BİR ŞİKE DAVASI VARDI; N'OOLDİ?
Bilindiği gibi beş sene kadar önce Türkiye büyük bir şike soruşturması şoku yaşadı. Detayları tekrarlamak anlamsız. Sonunda yargı (süreç daha bitmedi) ‘Şike filan yoktur; herkes işine baksın!' tadında bir karara vararak ipin ucunu bıraktı. Bütün şüpheliler aklandı ve kamuoyu nazarında eski itibarlarına kavuştular. Yaşandı ve bitti! Bu süreçte aklımda kalan en önemli ayrıntı Türkiye'de şikenin yapılıp yapılmaması değildi, ithama uğrayan bir takımın başkanından en sade ve mâkul taraftarına kadar müthiş bir dayanışma azmi içinde kenetlenerek takım renklerinin ve armasının ardında durmasıydı. Bu bir ‘kesin inanç' gösterisiydi ve bu haliyle ürkütücüydü.
Futbolumuzun dünya piyasasında büyük bir marka değeri yok ama futbol taraftarlığı konusunda ‘fenomen ülke'lerden biriyiz. Bu öyle bir fenomen ki çoğu taraftar, inançlarını, politik görüşlerini, hatta aile bağlarını bile takımı uğruna geri planda bırakmayı göze alıyor. Doğrusu alkışa ve takdire lâyık bir bağlılık gösterisi! Peki ardında ne var?
ÜST DEĞERLER, ÜST DEĞERLER...
Ardı yalan dünya. Futbolun veya bir başka bağlılık türünün saygıyı hak etmesi için futboldan daha yüce üst değerleri de benimsemiş olması gerekiyor bana göre; bunların başında da ahlâki prensipler geliyor. Temiz oyun, kurallara riayet, kardeşlik ve barışı futbolun üzerinde tutmak, zafere tapınmamak, başarıyı sporun bütün değerlerinin üzerine koymak da öyle.
Unutmadan listeye ilâve edeyim; muhasebe prensipleri de bu sıralamaya girmeli. Basit kural; kazandığınızdan daha fazla harcarsanız şirket batar ve kapatılır ama bir futbol takımı her ne pahasına olursa olsun yaşatılmaya çalışılır. Servetinin kaynağı belirsiz zenginler takım yönetimine alınır, fiyakalı görevler verilir, takım harcamaları üzerinden spekülasyon yapılır, karşılıksız kalacağı belli paralar savrulur. O yöneticilerden hiçbiri, kendi şirketlerini takımları gibi yönetmeye rıza göstermezler ama... Ne çelişki!
Kimse kusura bakmasın, renk aşkı, arma sadakati denilen şey insanlara, hayatlarının diğer alanlarında sıkı sıkıya bağlı kaldıkları prensipleri bile bile çiğnetiyorsa ben o ‘fenomen'e saygı duymam; zaten ‘taraftarlık'tan da bu yüzden istifa etmiştim.
‘HAKEMLER HAKKINDA KONUŞMAK PRENSİBİM DEĞİL AMA...'
Hakemlik kurumu da futbolumuzun yarım-yamalak sektörlerinden biri. İnsan kaynağımız mebzul, dil bilen, spordan anlayan gençlerimiz kıyamet gibi ama hakemlikte de dünyanın başarı listesine giremiyoruz. Niçin? Acaba Türkiye'deki yargı sisteminin bu kadar baskı altında tutulmasının bir payı var mıdır iyi hakem çıkmayışında?
Tabir çirkin ama galiba bu duruma tam uyuyor: ‘Eşeğine güç yetiremeyen semerini döver' diye bir atasözü vardır. Bizde takım halinde başarısızlığın ilk bileti kolayca hakeme gönderiliyor. ‘Hakemler hakkında konuşmak âdetim değildir ama bu defa bir şeyler söyleyeceğim; artık bıçak kemiğe dayandı' cümlesiyle başlayan demeçleri üst üste koysak ansiklopedi çapında bir literatür olur!
HAKEMLER KÖTÜ DE FUTBOL CAMİASI TEMİZ Mİ?
Hakemliğin benim savunmama ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum fakat onlar da işlerini yaparken hepimiz kadar hataya düşüyorlar ve biz bunu tabii kabul etmiyoruz. Futbol hakemini eleştirmek ve onun cinsi tercihlerinden başlayıp atalarının ne kadar ahlâken düşük insanlar olduğu hakkında ileri geri söylenmek futbol fanatiklerinin hoşuna gidiyor. Yakın zamanlara kadar stadyumlar zaten gönlünce, bağıra-çağıra küfredip rahatlamak için kullanılan bir terapi salonu gibiydi ve durum pek değişmiş sayılmaz.
Seyircinin velev ki bir hakemi eleştirmeye hak kazanması için önce seyircilik ehliyetini göstermesi gerekir ve ben seyircimizin bu niteliği haiz olduğunu zannetmiyorum. Ayrıca futbol yöneticilerinin, federasyonun, hakem yetiştiren ve maçlara atayan kurulların hatta çoğunluğu itibariyle futbol dünyamızın nasıl bir ‘yalan dünya' olduğunu gayet iyi bildikleri halde ekmek parası için ses çıkaramayıp koroya katılan futbol basınının da aynı ehliyetsizlik seviyesinde olduğunu düşünüyorum.
Herkes futbol düzeninin nasıl bir aldatmaca olduğunu çok iyi biliyor; bakmayınız siz şu günlerde ‘N'oolacak bu futbolümüzün hali' diye acı acı yakınanlara. Onlar yine futbol endüstrisinin değirmenini döndürmeye ve bunun için gerektiğinde üst değerleri görmezden gelmeye devam edecekler.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016