Ergun BABAHAN
Türkiye’nin İhvancı bir rejim kurmak iddiasıyla yola çıktığı ve altı ay içinde Esad’ı devirmeyi hayal ettiği Suriye politikasında geldiği nokta şudur:
- 3.5 milyon Suriyeli mülteci…
- Suriye alanına yayılmış fiili savaş…
- Rusya ile adı konulmamış bir savaşa girmek…
- NATO ve Batı ittifakından kopmak…
- Hukuk ve demokrasiyi askıya almak…
- Ekonomiyi resmen iflas ettirmek…
- Esad’ın kalıcı bir şekilde iktidarını sürdürmesine engel olamamak…
İslamcı-Türkçü kafanın Enver Paşa sendromuna girip kendisini bölgenin süper gücü sanması, başta Amerika olmak üzere bütün müttefikleriyle kavgaya tutuşması sonucu bugün Suriye politikasında Rusya ile karşı karşıya kalması gerçeğini doğurdu. O Rusya ki, Osmanlı’dan bu yana girdiği her savaşı Batılılar desteğe gelmediği sürece hep kazanmış, biri 1917’de olmak üzere iki kez İstanbul’un kapısına dayanmış bir ülke…
Taşra kafalı bir grup İslamcının eline düşmüş ülkede bu tehlikeli gidişata dur diyebilecek bir akıl da görünmüyor. Ulusolcusu, şovenisti ile bütün ülke hipnotize edilmiş gibi hamasete dalmış, gerçeklikten kopmuş durumda, Twitter üzerinden kahramanlık yapıyor.
Görülmesi gereken gerçek bu; Erdoğan ne kadar inkâr ederse etsin Esad’ın Suriye politikasını çizip yöneten akıl Moskova’dır. Bu Rusya, Sırplara verdiği söz uğruna Birinci Dünya Savaşı’nı başlatmaktan tereddüt etmemiş bir ülkedir, NATO ile bağı zayıflamış Türkiye karşısında geri adım atmasını beklemek safdilliktir.
Kendi inatçı politikalarıyla Suriye’de batağa sürüklenen, Rusya ile eşit ve uzun zamana dayalı bir dostluk ve ittifak kurduğuna inanan Ankara’nın şimdi dönüp NATO’dan yardım ve destek beklemesi de ham hayalden ibarettir. NATO Sözleşmesi’nin beşinci maddesi bir yana, Amerika’nın Rusya ile İdlib yüzünden karşı karşıya gelme riskinden kaçınması bir yana, Ege yüzünden çoğuyla sorun yaşadığın bir ittifaktan böyle bir karar çıkması imkânsızdır. Hele mülteci kararıyla olabilecek her türlü sempatiyi sıfırlamışken…
Trump-Putin ilişkisini doğru okumaktan aciz bir diplomasi ve yönetim anlayışı, Amerika’nın mevcut yönetiminin Rusya’yı rahatsız etmekten nasıl özenle kaçındığını görmekten bile acizken tehlikenin gerçek boyutu daha da büyümektedir.
İlk günden beri söylediğimiz gibi, Kürt düşmanlığına dayanan bu İttihatçı kafanın koca ülkeyi bu noktaya getirmesi kaçınılmazdı. Suriye’de inatlaşılan her gün ülkenin karşı karşıya olduğu tehlikeyi daha da büyütmek dışında sonuç vermeyecektir.
Libya’da kimsenin ciddiye almadığı Sarrac yönetimini Birleşmiş Milletler nezdinde meşru yönetim diye göklere çıkaran bir zihniyetin, aynı Birleşmiş Milletler’de temsilcisi bulunan, her türlü kötülüğüne rağmen uluslararası toplum tarafından meşru kabul edilen Esad yönetimini kendince yok sayması içler acısı bir durumdur.
Ankara’nın elindeki seçenekler çok kısıtlıdır. Erdoğan, Putin ile her gün telefon görüşmesi yapsa da, Rusya ve Esad İdlib’te hedeflerine ilerlemekten vazgeçmeyecektir. Özellikle Rus güçlerini hedef alan girişimlere şiddetle karşılık verecektir. Ancak Putin, Ankara’yı tamamen karşısına almamak için Erdoğan’a durumu kurtaracağı bir formül sunabilir.
Erdoğan rejimi bu gerçeği görüp Rusya ile bir anlaşmaya varmaz ise olayların tırmanması ve askeri can kayıplarının artması kaçınılmazdır. Türkiye kendi politikalarının sonucu dünyada yapayalnız kalmış durumdadır ve siyasetini değiştirmediği sürece bu yalnızlıktan kurtulması mümkün değildir.
Ankara için gerçekçi politika, başta Amerika olmak üzere NATO’nun İdlib için Rusya ile karşı karşıya gelmeyeceğini görmesidir. Bu gerçeğe dayalı bir anlayıştan yola çıkarak Moskova ile bir anlaşma kotarıp siyasi hedeflerini sınırlandırmalı ve İhvan Sultanlığı fikrinden bir an önce vazgeçmelidir.
Böyle bir tabloda Rusya ile çıkar çatışmasının sadece Suriye ile sınırlı kalmayacağını fark edip tarihsel bloğuna dönmenin yollarını aramak en doğru tercihtir. Ama bunun için demokrasi ve hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmesi de şarttır. Mevcut yönetim anlayışı gerçeklikten kopmuş, baskı ve zulme dayalı idare anlayışıyla bunu yapacak kabiliyetten yoksundur. Muhalefette de farklı bir siyaset anlayışı geliştirme çapı maalesef yoktur. Devlet partisi sisteminin ülkeyi götürdüğü yer vahimdir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021