Fehmi KORU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Vizeleri askıya alma işi büyükelçi John Bass’ın başının altından çıktı” tespitine, “Hayır öyle değil, dışişleri, ulusal güvenlik ve Beyaz Saray birlikte karar verdi” cevabını aldığımız Heather Nauert, dün de gazetecilere şunu söyledi:
“Kesinlikle gerilimin düşmesinden yanayız. İlişkilerin üzerinde büyük gerilim var. Sakinleşmeyi umut ediyoruz. Diyalog içinde olalım istiyoruz. Ancak aynı zamanda Türkiye’nin devam eden soruşturmalarda ABD ile işbirliği yapmak isteyip istemediğine ilişkin kaygılarımız var. Soruşturmalara dahil edilen 3 personelimiz de Türk güvenlik personeliyle çalışan kişiler. Umarım bir NATO üyesi olan Türkiye güvenlik alanında aramıza mesafe koymaya çalışmıyordur.”
Belli ki, ABD tarafı, bizde cumhurbaşkanı düzeyinde dile getirilen görüşlere dışişleri bakanlığının sözcüsü aracılığıyla açıklama getirmeyi kararlaştırmış.
Mütekabiliyete hiç de uygun olmayan bir tavır bu.
Acaba Donald Trump ve Beyaz Saray krizi sona erdiren merci olmak için mi bu tutumu benimsedi? Öyleyse mesele yok.
Yalnız bir nokta önemli: ABD krizi sürdürmekten yana taraf olarak görünmek istemiyor ve Washington’dan yapılan her yeni açıklama Türkiye’nin niyetleriyle ilgili yeni bir kuşkuyu içinde barındırıyor.
Son kuşkuyu herhalde not ettiniz: Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen güvenlik alanında ABD ile arasına mesafe koyduğu kuşkusu…
Eksen kayması
Türkiye o mesafeyi hayli zaman önce koydu, şimdi de koruyor.
Rusya ve İran’la birlikte hareket ediyor ülkemiz, Suriye ile de arayı düzeltme niyetinde olduğunu belli ediyor; hemen hepsi NATO üyesi olan Batı ülkelerinin uyguladığı silah ambargosunu alternatif kaynaklara başvurarak aşmaya çalışıyor…
NATO’yla bağlılığı ülkemizin pamuk ipliğiyle; ara ara “Rusya öncülüğündeki Şanghay Beşlisi içerisinde yer alsak daha mı iyi?” sorusu eşliğinde bir tartışma da yürütülüyor.
Bir zamanlar “Yoksa eksen mi değişiyor?” kuşkusu dillendirilirdi, şimdi nedense bu sorunun kapağı açılmadan eksende değişiklik yaşanıyor.
Kabahatse bu, kim kabahatli?
Aynı soruyu şöyle de sorabiliriz: Türkiye mi eksenini farklı yöne doğru çevirmeyi arzuluyor, yoksa Türkiye’yi dışına itme çabasına giren Batı mı?
Hayati –ve tarihi– önemde bir soru bu.
Dünyada köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşmuş ve Sovyet sisteminin çökmesiyle birlikte dengelerinde kaymalar meydana gelmiş ‘düzen’ bir türlü kendisini yenileyemedi.
Baba Bush, başkanlığı sırasında, ‘yeni dünya düzeni’ deyimini ortaya sürdü, ancak o ve ondan sonra Beyaz Saray’a taşınanlar deyimin içerisini dolduramadı.
Türkiye denklemin neresinde
En önemli sebep, Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı Ortadoğu bölgesi; daha doğrusu ABD’nin üzerine titizlendiği İsrail’in güvenlik mülahazaları…
O konuda gelinen nokta başlangıçtan hayli farklı; İsrail’i çevresiyle barışmaya zorlayarak dengeleri oluşturmak hedefleniyordu, sonunda Netahyahu‘nun savunageldiği İsrail’i tehdit eden liderlerin yerlerinden edilmeleri ve ülkelerin güçlerini kaybetmeleri projesi benimsendi.
Saddam, Kaddafi, Mursi gitti, Libya, Irak ve Suriye eski güçlerini kaybetti (Mısır ve Ürdün İsrail’le anlaşmalı).
İran o projenin doğrudan hedefi olmaktan ‘nükleer anlaşma’ ile kendisini kurtardı; ancak Trump’la birlikte İran yeniden hedef.
Bir zamanlar ABD ile birlikte ‘süpergüç’ iken bu konumunu ve bağlı ülkelerini kaybetmiş olan Rusya, değişim sarsıntılarından yararlanarak Ortadoğu’da yeniden bayrak sallayacağı bir duruma gelme gayretinde.
Kısmen başarılı da oldu Rusya.
Ya Türkiye?
Ülkemiz, son 15 yılın önemli bir bölümünde, içerisinde yer aldığı bölgeye ‘örnek’ veya ‘model’ teşkil etmeyi benimsemiş ve dönüşümü ABD ile birlikte gerçekleştirmenin adımlarını da atmıştı.
Önce ‘örnek’ veya ‘model’ olma iddiasını, sonra da ABD ile birlikte hareket etme niyetini terk etmiş görünüyor.
Görüntü böyle.
İyi bir şey mi bu?
Üzerinde düşünülmüş.. artılar ve eksiler değerlendirilerek karara varılmış.. daha gevşek ittifaklarla devam edilebileceği düşüncesi hakim geldiği için bu yola girilmişse.. sonucu iyi olabilir elbette.
Fark ettirilmeden bu yola itilmişse.. işte o kötü…
Bunu tavır ve davranışlarıyla sağlayanların niyetleri kötü olabilir çünkü.
ABD’nin ‘vize işlemlerini askıya alma’ yaptırımı o kötü niyetin dışa vurumuna benziyor. Orantısız bir yaptırım bu.
Karara Türkiye’nin verdiği tepki ise, ittifak ilişkilerinin kopmasını göze almayı da içeren başka bir kararlılığın dışa vurumu…
Türkiye’nin bugünlerde yaşadıkları 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı sorunlara fena halde benziyor. Dünya sistemi –o dönemin dünya sistemi tabii– o zamana kadar Avrupalı bir devlet muamelesi gören Osmanlı’yı dışlamaya karar verdiğinde, yönetimde yer alan İttihatçılar bunun farkına varamadı ve birbiri ardına yanlış tercihlerde bulundu.
Sonrasını biliyoruz.
Arkasında böylesine vahim sonuçlara yol açmış bir tarihi deneyim bulunan bir ülkenin, bugün, Heather Hanım’ın sözcülüğünü yaptığı türden açıklamalar eşliğinde önüne sürülen tuzaklara düşmemesi gerekir.
Öyle değil mi?
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025