Gürbüz ÖZALTINLI
Erdoğan’ın siyasi tutumlarının tartışılmasının, hak ettiği eleştirilerin esirgenmemesinin yararına inandığımı yazmıştım.
Gezi ve Öğrenci Evleri konusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Gezi’yi; Erdoğan’ın “hayatın her alanına ilişkin, karışan- öğreten- isteyen- ahlak farklılıkları üzerinden diş gıcırdatan, azarlamayı seven” özelliklerinin yarattığı birikimin açığa çıkması olarak okuyanlar, kanımca tetikleyici motivasyon açısından yanılmıyorlar. İlk parlamada, işin kendiliğinden gelişen boyutunda, polis şiddetine duyulan infialle birleşen bu psikoloji bence de etkiliydi. Çünkü bu gençler, askeri vesayetin, ebeveynlerinin çoğunun bayıldığı Kemalist modernizmin ayrımcı, dayatıcı otoriter şiddetinden habersizler. Bugünü biliyorlar ve algıları büyük ölçüde kaybetmiş “beyazlar” dünyasının içinden oluştu.
Hayatta Kemalizm’le işi olmayan, siyaseti benim üzerimden izleyen ve pek de ciddiye almayan, şiddetten nefret eden oğlum, olayın ertesi günü hayatında ilk defa Kuğulu Park’a koşup polis gazı yemiş, üç gün sonra da Cumhurbaşkanı’nın açıklamasına gönderme yapıp “mesaj alınmıştır herhalde, bundan sonrasında niyet farklı” diyerek işine gücüne dönmüşse; Alper Görmüş ’ün kızı, bir aşamada işin rayından çıktığını görüp açık eleştirilerle terk edene kadar Gezi çadırlarında yaşamışsa; Mümtaz ’er Türköne’nin çocuğu Gezi’ci olarak anılmışsa, bu herhalde bizlerin ebeveyn olarak “ahlaklı çocuklar”yetiştiremediğimizden olmadı. Ya da; 10 yıldır benimle aynı telden çalan ve zaten çok az sayıda olan, asla İslamofobik diyemeyeceğim, Kemalist otoriterizmle hiçbir bağı olmayan, çok geniş manada solcu, fakat Marks- Lenin –Stalin-devrim gibi saplantıların kıyısında köşesinde durmayan, tereddütsüz “yetmez ama evet” diyerek bütün kendi mahallesiyle kavgaya tutuşmuş insanlar Gezi’yle savrulup gitmişse… Söyleyecek tek sözümüzün“Fabrika Ayarlarına döndüler”den ibaret kalmasını pek içime sindiremiyorum doğrusu. Asla, savruluşlarını onayladığım, hak verdiğim için değil. Şimdi onlarla çatışıyorum. Fakat bu çatışmanın bana Erdoğan üzerine de konuşma sorumluluğu yüklediğine inanıyorum.
Sorun, farklı kültür ve ahlak değerlerinin işlediği toplumsal yapıların olması. Bu ayrışma noktaları kızgınlık üretiyor. Başbakan’ın ataerkil üslubu da bir sosyolojiyi yakalarken diğerini iterek, bu gerilimin aşılmasından çok kışkırtılmasına yol açıyor.
Birileri yer kürenin orasında burasında bazı planlar yaptılarsa bu iklimi hesaba katarak yaptılar. Her boydan eski düzen çakalları seslerini yükseltirken bu sırt çantalı çocukların postuna sığınabildikleri için dişlerini gizleyebildiler, totalitarizm aşığı kıyıda köşede kimsesiz kimliksiz kalmış devrim romantikleri hayatlarının bu deminde ummadıkları heyecanı bu çocuklardan eylem çalıp ellerine yüzlerine bulaştırarak yakaladılar.
Fakat bu yazıda benim üzerinde duracağım konu bu değil. Çünkü, Başbakan’ın ataerkil söylemlerini topyekun “büyük hata”ya da “otoriterizm” olarak kodlayıp, sözü kestirip atmak, işin çok kolayına kaçan ucuz bir tutum olur. Bırakalım onu öfke ve nefretten kendini kaybetmiş iflah olmaz koro yapsın.
Bizim, bu tutumu analiz etmeye, anlamaya, tartışmaya ihtiyacımız var. Bir siyaset tarzı olarak kategorik biçimde anti-demokratik ilan etmek yerine ayıklamalar yapmaya, muhafazakâr kültür realitesine kayıtsız kalmayan bir bakış geliştirmeye çalışmalıyız.
Bu noktaya tekrar döneceğim…
Başbakan’ın Gezi politikasını neden eleştirdiğime geleyim.
Birinci eleştirim: Gezi çadırlarının sabaha karşı saldırılıp yakılması, eylemcilerin dövülmesi karşısında gelişen ilk protestolara çok sert bir dille ve aşağılayarak tepki göstermesi vahimdi. Polis şiddetinin haksız ölçülerde olduğunu kabul eden sözlerini etkisizleştirecek, inandırıcılığını ortadan kaldıracak derecede vurgularını eylemcilerin haksızlığı ve değersizliği üzerine kurdu.
Bunun üzerinde durmak gerekir. Sadece eylemin kitleselleşmesine katkıda bulunan politik bir hata olduğu için değil. Asıl önemlisi, Başbakan’ın kafasındaki “meşruiyet kodlarının” demokratik bir düşünce dünyasıyla bağdaşmadığı, ataerkil referanslara işaret ettiği için bunu tartışmak gerekir. Başbakan protesto eyleminin ancak kanunların (o da bizim gösteri ve yürüyüşleri düzenleyen acayip kanunlarımızın) izin verdiği en etkisiz biçimde yapılmasını meşru kabul ediyor. Kavram dünyasında “sivil itaatsizlik” yer almıyor. Mevcut hukuku çiğneyip çiğnemediği bile tartışmalı olan, en azından bir yargı sürecine muhtaç bulunan (o da olsa olsa sulh ceza mahkemesi alanına girecektir) parka çadır kurma eylemini yaratıcı ve tolere edilebilir bir protesto olarak nitelemiyor. Taksim meydanının nasıl düzenleneceğine en çok oyu almış partinin başkanı ve başbakan olarak kendisinin karar verebileceğine, Belediye Başkanları dahil en meşru otoritenin kendisi olduğuna inanıyor. “Milli İrade” kavramı burada, çoğunluğun seçimlerde oy vermesini yeterli sayan ataerkil otoritenin her tasarrufunda topluma yönelttiği baş eğme çağrısının dolaysız meşru kaynağı işlevi görüyor.
Tartışma çok hoş karşılanmıyor. Sivil dünya, danışılacak, ikna edilecek bir alan olarak görülmüyor. Bunlar, iktidarın işlevini aşındıracak, icraatları gereksiz yere zorlaştıracak yöntemler olarak kabul ediliyor. Çoğunluk kabul ediyor ya da kayıtsız kalıyorsa, kabul etmeyen azınlığı dinlemek, onları ikna etmeye çalışmak otoritenin bir sorumluluğu değil zaafı olarak yorumlanıyor.
Kuşkusuz bu sertliğin ardında sadece demokratik zihniyet eksikliği değil, aynı zamanda bir politik okuma yatıyor.
Fakat…
Burada durmak zorundayım. Bizim sitenin yazı uzunluğu sınırı yok. Fakat, uzun yazıların insanı sıktığını en azından kendimden biliyorum. Bu yazı ise bu haliyle bile çok uzun. Söyleyeceklerimin başındayım. Devam edeceğim.
Serbestiyet girişiminde selam gönderen, cesaret veren herkese buradan teşekkürler…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023