Hadi ULUENGİN
OTOMOBİL fuarları zamanlama itibariyle galiba moda defilelerine benziyor.
Eh, sırık boylu ve tahta memeli soğuk nevalelerin Paris’te, Roma’da, New York’ta “haute couture”terziler için endam sergilemesi hep ya ilk, ya son bahara denk gelmiyor mu?
İşte oto panayırları da yine iki mevsim arasında gerçekleştiriliyor.
Nitekim İstanbul “Auto Show” da bu hafta sonu bitti. Gitmedim.
***
NİYE gidecekmişim ki? “Cep delik, cepken delik / Kevgir misin be ahretlik” cinsi bir adamın pırıltılı kaportalar önünde salya sümük yalanması ancak mazoşizm olurdu.
O cebimde ve o cepkenimde çek defteri yok ki çok sıfırlı kaporayı orada imzalayayım.
Hatta belli mi olur, dönüş metrosuna tıkışmadan önce derin melankolilere dalabilir ve aniden cinnet krizi geçirip, “atmışımı aştım ama niçin dört çarpı dört bir pikabın stepne tekerleğine bile sahip olamadım” diye kendimi perona giren trenin altına da atabilirdim.
Dolayısıyla, cicili bicili kromajlar, yüksek hacimli motorlar, elektronik zamazingolu konforlar karşısında manevi eziyet çekmemek için ne fuara, ne şova, ne de panayıra gittim.
***
OYSA otomobili severim. Çok, pek çok vasıta eskittim.
Daha doğrusu, hımbıl fakat sempatik “İki Beygir Citroen”den asil fakat obur “Rover 75”e uzanan geniş yelpazede, mülkiyetini edinebildiğim bütün araçları zaten hep kelepirden toplamış olduğum için onların ömrü vefa etmedi. Zavallılar benim altımda hurdaya çıktılar.
Üç yılı profesyonel taksi şoförü olmak üzere de kırk iki senedir direksiyon tutuyorum.
Ve Allah bundan sonrasını esirgesin, o kadar “ateşli” (!) kullanmama ve o kadar kilometre kat etmeme rağmen haksız çıktığım tek bir kaza yapmadım.
***
YAPMADIM, zira debriyaj– vites– gaz faaliyetini ciddiye alırım. Kurallara mümkün mertebe riayet etmenin ötesinde esas olarak beynimi ve vücudumu makineyle bütün kılarım.
Traktör bile sürmeden kağnıdan limuzine geçmiş köylülerin tarla; ata dahi binmeden deveden kupeye atlamış göçebelerin de çayır alargalığına sahip olmadığım içindir ki hem reflekslerimi senkronize ederim, hem de sırf görmeyi değil görülmeyi de hayati addederim.
Ne yol, ne şose, ne de kaldırım bana ait! Onları paylaşmakla mükellefim.
Benim fark ettiğim ölçüde diğerinin de beni fark etmesini sağlamakla yükümlüyüm.
Dolayısıyla en sol şeritten son anda en sağa sapan potansiyel katillere; yayaların trotuarını gasp eden hödük arsızlara; tek yön tabelasını “tekel yön” diye okuyan tecavüzkâr hanzolara karşı daima büyük kin duydum ki, kıçlarını “Bentley” koltuğuna koysalar ne yazar!
Be adam, eğer otomobil kullanırken dahi göçebe ve köylü kültüründen bir nebzecik arınamıyorsan, senin gibi bir eşeğe altın semer de takılsa eşek yine eşek, yine eşektir!
***
FAKAT doğru, tabii ki ben de o semerin arzuladığım cinsten olmasını isterdim.
Ve, imkânım olsa bile artık asla sahip olamayacağım üç model hâlâ rüyalarıma giriyor.
İlki Amerikan “Chrysler”in 1934 yılına ait “Airflow”; ikincisi Çek “Tatra”nın 1956 ’da ürettiği“603”; sonuncusu da İsveçli “Saab”ın 1955’de imalatına başladığı “93” tipidir.
Kabul, öncü nitelikteki aerodinamik tasarımlarından dolayı bunlar sakil addedilebilir.
Fakat her üçünün de öyle bir kişiliği ve öyle bir ruhu vardır ki, aynı şablondan çıkmış gibi artık hepsi birbirine benzeyen şimdinin kaportaları onların ellerine su bile dökemez.
“Airflow”un içinden yayılan koku, “Tatra”nın motorundan işitilen ses, “Saab”ın direksiyonunda duyulan haz 2013 model “Rolce Royce”a da, “Ferrari”ye de fark atar.
Otomobil artık otomobil değildir ve haniyse metafizik bir şehvetle donanmıştır.
Neyse, ahdettim gelecek yıl “auto show”a değil ama otomobil müzesine gideceğim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015