Tuncer KÖSEOĞLU
...Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar/Ve dağılmış pazar yerlerine memleket/Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile/Gelse de/Öyle sürekli değil (Edip Cansever)
Edip Cansever’in Sonrası Kalır kitabında yayımlanan Mendilimde Kan Sesleri şiiri memleketin şu anki ahvalinin bir özeti. Şair bu topraklara hoş bir sada bırakıp dünyadan göç etse de aradan geçen 45 yılık süre zarfında hiçbir şeyin değişmediğini, aynı rutinin içinde cebelleşip boğulmamaya çalıştığımızı görmek acı veriyor insana… Kişisel olarak o rutinin dışına çıkmak istesen de çıkamıyorsun, bir şekilde o büyük girdabın içinde buluveriyorsun kendini…
Bekamızı seçimlerde gören bir memlekette yaşıyoruz. Hal böyle olunca halat gerildikçe geriliyor, bir seçimden diğerine her defasında öfkeyi yükselterek, ‘ötekileştirerek kin ve nefret’, dozunu artırarak koşturmanın içinde kayboluyor, boğuluyoruz… Varsa yoksa seçimler ve onun getireceği iktidar. Mesela kimse Belçika’da dört yıldan fazla süreyle hükümetin olmadığını orada yaşayan insanların bunu sorun etmediğini görmüyor. Tuhaftır ki ekonomilerine de bir şey olmuyor. Bizde ise iktidar olmak aynı zamanda devleti ele geçirmek olduğundan bir beka sorunu oluyor haliyle…
Son seçimlerde de böyle oldu. İktidar, büyük bölümünü kapattığı medyanın da desteğiyle 31 Mart Yerel Seçimlerini bir beka (olmak ya da olmamak) sorunu haline getirdi. Memleketin tipik bir kısır döngü hikayesi denilebilir buna. Geçmişte devletin gazabına uğrayanlar, iktidar olunca bu kez karşı düşüncede olan insanlara ‘gazap’ gösterme konusunda hiç tereddüt etmedi. Ne de olsa bu bereketli topraklar, ortaklaşa üretip tüketebileceğimiz tarım ürünlerinden çok daha fazla ‘hain’ üretiyor. Bu ‘hainlik’ kavramı iktidarın düşüncesine göre değişim gösterse de değişmeyen tek şey hainlik…
Mesela saksıda bile yetişebilen patates- soğan niye bu kadar pahalı diye sormak bir beka sorunu olabiliyor. Ha keza vatandaşın alım gücünün giderek düşmesi esnafın siftah yapmadan kepengini kapatmasını sorgulamak ‘dış güçlerin üst akıl oyunu’ olarak göstermek, pekala mümkün. Bu şartlar altında girilen seçimde, ‘bitse de kurtulsak’havasında olan ahaliye rahatlamayı çok görüyoruz. Kendi siyasi rutinimizde boğulmadan çıkmak, şöyle bir nefes alıp derin bir ‘ohhh’ çekmek bu ülkenin insanlarına haram kılınmış belli ki…
Normal hayata döneceğimizi düşlerken bir anda İstanbul seçimleri memleketin ortasına saatli bomba gibi düştü. Seçim gecesinden başlayarak 17 gün süren bir ‘mazbata’ kriziyle boğuşup durduk. Bu süre zarfında evlendirme dairelerine müracaat eden sevgililer, krizi atlatamayarak ayrıldı. Şimdiye kadar Türkiye’de yapılan seçimleri şeffaf ve dürüst diye niteleyen iktidar bloğu İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü içine sindiremedi. Ortaya akla zarar iddialar atarak, ahalinin zekasıyla alay etmenin yanı sıra gerilimi sürekli tırmandırdılar.
Varlıklarını sadece Beştepe’ye borçlu olan ve bırakın bir gazeteyi yönetmeyi gazeteci olmaları tartışılır insanlarla ülkenin kaosun içinde kalması sağlandı. Portföyünde seçimle gelmiş bir 'başbakanı' bildirilerle ve yalanlarla devirmeyi gururla taşıyan ‘pelikancıların’taşıdığı benzin bidonları sayesinde ülkedeki gerilim hep üst düzeyde tutuldu.Yetersizliklerini bir kenara bırakalım, öncelikle bu gazeteciler seçim sonuçlarını kendi bekaları olarak gördü. Demek ki neymiş, insanın bakası memleketten daha önemliymiş. Bunu da görmüş olduk!
Aslında bu durumu anlatacak çok daha komik yazılar yazılır elbet. Ortada düşmanlaştırmanın sonucu akıl sağlıklarını kaybetme aşamasına gelen geniş kitleler çıkarılmasaydı eğer.
Geçmişte yaşanılan acı olaylardan ders alınmadığı, benzer durumlar tarihsel süreç içinde tekrarlandığı için yeni bir ateş topunun ortasındayız. Her ne kadar Başkan Erdoğan, “Şimdi demiri soğutma zamanı…” Deyip, Türkiye ittifakından bahsetse de bu‘düşmanlaştırmadan’ en karlı çıkan ortağı Bahçeli’yi nasıl durduracak. Ha keza kendilerini Erdoğan’dan daha çok ‘reisçi’ gören medyasını nasıl dizginleyecek?
Bahçeli, ateşe benzin dökmeye devam edecek belli ki… Bu ‘ayrıştırma, nefret dili’ en çok ona yaradı. Zaferini daha ileriye taşımak adına seçimle kazanan belediye başkanlarının görevden alınması çağrısı yapabiliyor. Şehit cenazesinde ‘linç’ edilmeye kalkışılan ülkenin Ana Muhalefet Partisi liderine “O yumruğu yiyecek ne yaptın” diyor- diyebiliyor.
Bir şey daha dikkatimi çekti bu linç edilme olayında. Böyle olaylarda hep bizim çocuklar, iyi çocuklar ortaya çıktı. 2005 yılında Şemdinli’de Umut Kitapevinin bombalanması eylemini yapan iki astsubay için dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt,“Tanırım iyi çocuklardır” demişti. Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evin önündeki gözleri dönmüş kalabalığa MSB Bakanı Hulisi Akar’da “Arkadaşlar…” diye hitap ederek rutinimizi bozmamış oldu. ‘İyi çocukların, arkadaşların' bol miktarda olduğu ama sebze ve meyveyi pahalıya yediğimiz memleket topraklarında yaşamak da bizim bir imtihanımız olmalı…
Şairin yıllar önce birkaç dizeyle anlattığı memleket hallerini uzun uzadıya yazmak hem bana hem size eziyet olsa da geçmişte yaşadığım bir gözlemi yazmak istiyorum. Birkaç yıl önce Ege Denizi’nin mültecilere mezar olduğu dönemde, Midilli Adası’na gitmiştim. Canlarını kurtaranlar kaldırımlarda yaşam mücadelesi veriyorlar, başka bir ülkeye gitmenin yollarını arıyorlardı. Parklarda, kaldırımlarda bir çeşitlik vardı. Okumuşu da, cahili de oradaydı. Çarşaflı mülteci de vardı, açık giyinen de. Geçmişte ne olduklarının zengin ya da fakir olmalarının, inançlarının hiçbir önemi yoktu… Başka bir ülkenin kaldırımında hayata tutunmaya çalışan mülteciydiler… Bugün bu ateşi yakıp, sürekli ortamı harlı tutmaya çalışanlar şunu unutmasın; işin içinde başka bir ülkenin kaldırımında ‘eşit’ bireyler olarak yaşamak da var.
Gelin bunu kendi ülkemizde yapalım. Farklılıkları, düşünceleri ayrıştırmadan, nefret dilini kullanmadan yapalım. Eşit bireyler olarak yaşamayı beceremesek te, rutinimizi bozmuş oluruz en azından. Bu bile önemli… Bir yerden başlamak gerek bence.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.12.2023
20.05.2023
7.03.2022
1.03.2022
14.02.2022
28.01.2022
24.01.2022
12.01.2022
29.12.2021
20.12.2021