Ümit Fırat
Bir konu hakkında yorum veya bir değerlendirme yapıldığında, insanlar büyük çoğunlukla duymak istedikleri şeylerin konuşulmasını tercih ederler. Hatta bazı dönemlerde duymak istemedikleri şeyler konuşulduğunda çok sert tepkiler de gösterebilirler. İşte şu an içerisinde yaşamakta olduğumuz dönem, tam da duymak istenmeyen şeyler kulağa geldiğinde, düşmanca tepkiler ve kavgalar yaşanabilmekte. Bugün Türkiye’yi yönetenlerin büyük bir çoğunluğu ve resmi çevreler, Kürtler ve Kürdistan hakkında bir şey konuşulmasını istemiyorlar veya konuşulanları da dinlemek istemiyorlar.
İbn-i Haldun 700 sene evvel “Coğrafya kaderdir” demiş. Bilindiği gibi, kader dediğimizde, insan ve toplum hayatındaki olayların akışına dair her şeyin bir ilahi güç tarafından belirlenmiş bir alın yazısı anlaşılır. Evrendeki her olay ve gelişme, ilahi bir güç tarafından önceden belirlenen bir çizgide gelişip sonuçlanır ve insanlar bu çizgiden farklı bir kader belirleyemezler. Amentü duasındaki “Ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ...” (kaderin, hayır ve şerlerin, hepsinin Allahü teâlâdan olduğuna) iman edilen ifadesindeki gibi.
Kader veya alın yazısına, sadece dini inanç gereği iman edilmez. Mesela, Karl Marx’a ait olduğu söylenen ve yıllardır sık sık duyduğum, "Tarihte ne olmuşsa, öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur" diye bir söz vardır. Sayıları ve etkinlikleri sınırlı da olsa, varlıklarını koruyan ve kendilerini komünist veya Marksist-Leninist olarak tanımlayan birtakım insanlar, bu sözü tartışılmaz bir gerçeklik olarak kabul ederler. Kendilerini kadercilik karşıtı olarak görseler de içinden çıkılabilmesi için epey kafa yorulması gereken olayları yorumlarken, hemen bu kaynağa başvurarak işi çözmüş olduklarını düşünürler. Bir yandan self determinasyon hakkını dillerinden düşürmezken, diğer yandan emperyalist ABD ve İsrail destekli ilan ettikleri Kürdistan bağımsızlık referandumu karşısında yer alabilirler.
İbn-i Haldun’un ünlü “Coğrafya Kaderdir” sözünde, insanın iradesi dışında tespit edilmiş, değiştirilemez bir alın yazısına gönderme yapılmaktadır. Kulağa da hoş gelen bu sözü, ifade edildiği dönem ve şartlardan kopararak, sadece kaderci bir yorumla yola çıkarak bugünkü insan ve coğrafya ilişkisini ele alırsak çok tuhaf sonuçlara da ulaşabiliriz. Bu durumda, anayurtlarından göç ederek kendilerine yeni yurtlar edinen halkların kaderlerini hangi coğrafyaya bağlamak gerekir?
Örnek verecek olursak, İnsan hayatı için pek de fazla bir cazibesi olmayan İzlanda, coğrafi olarak İzlanda halkı için kötü bir kader olarak ele alınmayabileceği gibi, mutluluk verici bile sayılabilir. Eşsiz zenginliklere ve güzelliklere sahip Amerika kıtasının coğrafi kaderi, asırlarca o topraklarda yaşamış Amerikan yerlilerinin neredeyse tamamına yakınının yok edilmiş olmaları ile ilişkilendirilebilir mi?
Keza doğal güzelliklere ve binlerce yıldır süren yaşam için elverişli şartlara sahip olan Kürdistan’ın coğrafi konumu, asırlardır üzerinde yaşayan Kürtler için tarihte ve günümüzde, hiç de iyi bir kader olarak ele alınıp değerlendirilmeyebilir.
Öte yandan Kürtler coğrafyalarından kaynaklı bu kötü kaderlerinin erkenden farkına varıp, Ortadoğu’nun ortasında yaşamak yerine, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden halkları taklit etseler ve yurtlarında kuraklık olduğunu iddia ederek topluca Balkanlar’da bir yerlere göç edip, kendilerine yeni bir yurt edinmiş olsalardı, hangi coğrafyaya bağlı bir kaderi yaşayabileceklerdi?
Elbette yıllardır kendi iradelerimizin bir mana ifade edip etmediğini, geleceğimize dair yapacak bir şeyimiz olup olmadığını sorgulamakta ve kafa yormaktayız. Ancak her şeyin kader olduğunu kabul etmeyip, kutsallara aykırı olup olmadığını pek de dikkate almadan, kendi kaderimizi/geleceğimizi belirlemek için isabetli veya isabetsiz çabalar içerisinde oluyoruz.
Kürtler, üzerinde yaşamakta olduğu coğrafyanın otokton bir halkıdır. Ama sanki haksız yollardan elde ettikleri bir servete sahip olmuşlar ve bu servetlerini devlet kurmak gibi maceracı ve tehlikeli bir amaç için kullanmak istiyorlarmış gibi değerlendiren bölge devletleri de aralarında birtakım ittifaklar oluşturarak, Kürtleri bu kötü yoldan vazgeçirmeye çalışmaktalar. Yaşadıkları anayurtlarında herkesle eşit haklara sahip bir toplum olarak değil de sadece bir renk olarak ifade edilmekteler. Keza “benim Kürt kardeşlerim” denilerek, yine eşit haklara sahip bir toplum olarak değil de bir siyaset malzemesi olarak görülmekteler. 100 yıl önce askeri bakımdan güçlü olanların yarattığı bu siyasi çarpıklık Kürtlerin coğrafyalarına bağlı bir kader olarak açıklanabilir mi?
Toplumların anayurt olarak üzerinde yaşadıkları ülkelerinin coğrafi özellikleri, iklim şartları veya doğal kaynakları dikkate alınarak sosyal statüleri konusunda çok şey söylenebilir. Ama bir toplumun binlerce yıldır üzerinde doğup yaşadığı toprakları, kendi iradeleri dışında paylaşılmış ve hala da paylaşılmak isteniyorsa, burada çok daha farklı bir mesele var demektir.
Bir yıl önce, 25 Eylül 2017 tarihinde Kürdistan yönetimi kendi yurttaşlarının siyasi geleceğini belirlemek üzere meşru bir referandum düzenledi. Gerçekleşen referandumda, toplam 4 milyon 551 bin 255 seçmenden % 72.16 katılım oranı ile 3 milyon 305 bin 925 kişi oy kullandı. % 92.73 oranında insan bağımsızlığa 'Evet', yüzde 7.27 oranında insan da bağımsızlığa 'Hayır' dedi. Başta Türkiye hükümeti olmak üzere İran ve Irak hükümetleri yapılan referandum sonuçlarının gerçekleşmesini önlemek üzere, Kürtlerin kendi gelecekleri hakkında karar verme iradesini kırmak; Kürtleri yalnızlaştırmak ve dayatılan kaderlerine razı etmek üzere harekete geçtiler.
Ama tarihsel olarak Kürtler açısından referandumdan çıkacak sonuçtan çok daha önemli ve altı çizilmesi gereken şey, böylesi bir referandumu gerçekleştirme iradesine sahip oldukları konusunda ortaya koydukları iradeydi. Bu bakımdan Kürtler açısından esas önemi olan kendi kaderlerine dair ne düşündüklerinin tarihe geçmesiydi ve bu da başarıldı.
Kürtler, bölgesel ve milletlerarası desteklerden yoksun oldukları için, referandumda ortaya çıkan talebin gerçekleştirilmesini ertelediler ama bölgede kendilerinden önce kurulmuş olan yapay Arap devletlerinin aksine, meşruiyeti asla tartışılmayacak demokratik bir referandumla bağımsız bir devlet olma noktasına gelmiş olduklarını da bütün dünyaya ilan etmiş oldular.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018