Yusuf Ziya DÖGER

Kürtlerin varoluş dinamiği
6.05.2013
2816

 (Çatışmalı Coğrafyanın Kürtlere Sağladığı Varoluş dinamikliği)

Toplumların ontolojik dinamikliğini anlamanın yolu tarihsel süreç içerisinde oluşturdukları yapının şekillenmesinde etkili olan unsurları ele almakla mümkün olabilmektedir. Varoluşlarını dinamiklikle sağlayarak kadim geleneklerini günümüze taşıyabilmiş ender toplumlar vardır. Bu toplumların varoluş dinamikliği farklı etkenlerin birbiriyle oluşturdukları etkileşimlerin okunmasıyla anlaşılabilir.

Kadim bir millet olarak Kürtler yaklaşık beş bin yıl önce Mezopotamya da varlıklarını hissetirerek tarih sahnesine çıkmışlardır. Tarih sahnesine çıkışılarının öncesinde ve sonrasında bu bölgede yaşamış kavimlerin birçoğu varoluş dinamiğini sürdüremiyerek süreç içerisinde yok olmuşlardır.

Kürtlerin varoluşlarını sürekli kılan dinamiklik toplum yapısının aşiretsel biçimlenmeye dayalı olmasına rağmen, dinamikliği sadece bununla açıklanmak da yeterli olamaz. Bu nedenle kürtlerin ontolojik dinamikliği belli başlıklar altında ele alınabilir.

- Aşiretlerin toplumsal yapısının yaşadığı coğrafya ya göre şekillenmesi.

- Aşiretlerin üretimsel yapısının alan koruma düşüncesi üzerine kurulması.

- Kürtlerin toplumlar arası çatışma ve siyasal mücadele alanında yer alması.

- Kürtlerin mezhepsel inanca dayalı çatışma ve dinsel mücadele alanında yer alması.

- Aşiretlerin iç çatışmalarını körükleyen diğer aşiretler ve dış güçlerce sürekli desteklenmesi.

- Aşiretlerin karşılaştığı sorunlar üzerinden problem çözen bilgi üretmesi.

Bunlar tarih boyunca Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın dinamik olmasını zorunluluk haline getirmiştir. Bu dinamiklik ise Kürtlere varoluşlarını sürekli kılma avantajını sağlayarak asimilasyonu engellemiştir.

1- Aşiretsel yapının yaşanılan coğrafya ya göre şekillenmesi. 2- Üretimsel yapının alan koruma düşüncesini zorunlu kılması. Bu iki unsuru "Kürtlerin Aşiret Yapısını Dayanağı" adlı çalışmamda ele almıştım. Tekrar bunlar üzerinde durma gereğini duymuyorum.

3- Farklı toplumların çatışma ve siyasal mücadele alanında yer alması. Toplumlar arası siyasal mücadele alanında bulunma bölgenin yerleşik halkı açısından sıkıntılı süreçler oluşturmanın yanında faydalı olabilecek verilerde üretebilmektedir.

Kürtlerin yaşadıkları coğrafya tarihte belki toplumlar arası çatışmaların en fazla yaşandığı bir alandır. Bu çatışmalı coğrafya üzerinde yaşayan Kürtlerin bağımsız devlet olmaya doğru evrimsel gidişlerine izin verecek siyasal ortam tarihsel süreçte pek mümkün olamamıştır.

Toplumsal yapıyı oluşturan aşiretler siyasal anlamda, iç işleyişlerinde ve örgütlenmelerinde büyük ölçüde kendilerinin dışında gelişen etmenlerden etkilenerek şekilenmek zorunda kalmışlardır.

Kürt aşiret federasyonları tarihsel süreçte bir anlamda kendilerine ait olan coğrafya üzerinde emeller besleyen devletlerle kurdukları siyasal ilişkiyle varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak bu devletlerle oluşturdukları siyasal birliktelikler hiçbir zaman süreklilik arz eden bir görünüm kazanamamıştır.

Tarihte Kürtlerin yaşadığı coğrafya çağsal/dönemsel üstünlük yakalayan büyük devletlerinin egemenlik hülyalarını her zaman süsleyen bir alan ola gelmiştir. Çünkü Kürdistanın farklı etnik ve siyasal güç egemenliklerinin geçişkenlik noktasında bulunması, dönemsel egemenlere otoritelerini pekiştirme avantajı sunacak verilere sahip olma imkânı sağlıyordu.

İlk çağda Pers ve Romalıların, İslam öncesinde Bizans ve İran Kisralarının, İslamiyetin yayılışıyla birlikte fetih alanına girmesi, daha sonları ise Osmanlı ve İran Kökenli devletlerin çatışmasına, Yirminci yüzyılda ise İngiltere ve Rusya gibi dönemsel egemenlerin emel ve çatışma alanına girmesi buna ait verilerden bazılarıdır.

Dönemsel veya Bölgesel nitelikte güç bakımından öne çıkan devletler doğal olarak rakipleriyle mücadeleye girişirken tampon niteliğine sahip Kürt aşiretlerine ait kuvvetlerden azami dercede istifade etmeyi ihmal etmemişlerdir. Bu durum ise aşiretlerin veya konfederasyonların zamanın ruhunu doğru okuyarak bunu uzun vade de kendi lehlerine çevirebilecek anlayışlar geliştirmelerini engellemiştir.

Çünkü çatışma ortamında yaşayan toplumların varlık dinamiği normal koşullara sahip toplumların varlık dinamiğinden farklı biçimde işlemektedir. Bu tür ortamlar doğal olarak hem bireylerde hemde toplumlarda varoluşu kısa süreliğine de olsa koruyabilecek pragmatist anlayışlar oluşturur.

(Belki de anomimleşen şark kurnazlığı ifadesi bu mantıkla hareket etmenin bir sonucudur. Ki bu aynı zamanda Doğu ve Batı Medeniyetlerinin bireyselci ve kollektifçi anlayışlar biçiminde şekillenmesini de açıklayabilecek bir veridir.)

Bu davranış biçimi Kürt aşiretleri açısından doğal olarak karşılanmalıdır. Çünkü Kürt beyleri ve üst akılları kendi varlıklarının aşiretlerine bağlı olduğunun bilincinde olduklarından aşiret bütünlüğünü ancak bu yolla sağlayabileceklerini öngörmüşlerdir.

Kürdistan coğrafyasında yaşayan insanların herşeye şüpheyle yaklaşmaları ve karşılaştıkları herşeyi sık eleyip ince dokumaları kendi varoluşlarını sürdürmelerine yönelebilecek tehditleri anlama ve algılamanın bir yolu olarak benimsemelerinde etkili olmuştur.

Kürtler açısından bunu sağlamanın yolu coğrafyalarında siyasal egemenlik mücadelesi veren karşıt güçleri iyi okuyabilmektir. Dolayısıyla aşiretler de zamanın güçlü olan egemenlerinin yanında yer almanın daha mantıklı olacağı sonucunu çıkarmışlardır.

Ki bu okumalar aşiretlere karşıt siyaset üretme yerine denge anlayışına dayalı siyaset üretme mantığı kazandırmıştır. Dolayısıyla aişret yapılarının şekillenmesinde sürekli değişen siyasal mütefikliklere yol açmıştır.

Şimdi dinamikliği ve asimile olmamayı buradan okurmaya çalışırsak, değişen farklı etnik ve siyasal güçlerle mütefiklik uzun vadeli entegrasyonları engelleyen bir unsur olduğu kolaylıkla görülecektir. Bu durum ise değişen farklı siyasal hâkimiyetlerin toplum yapısına nüfüz etmesini zorlaştıran bir etkendir.

Kürt aşiretleri de tarihsel süreçle ve kendi aşiret hafızalarıyla bu egemenlik değişimlerinin sürekliliğini bildiklerinden, bu siyasal otoritelere hep geçiçi gözüyle bakmayı zorunlu görmüşlerdir. Böyle bir bakış açısı ise dönemsel egemenlere ait kültürün Kürtlerce benimsemenin gereksizliğini ortaya koyarak kendi kültürlerini koruma güdüsü oluşturmuştur. Bu algılama ve kavrayış ise onlara kendi geleneklerini daha çok sahiplenmeye götüren bakış kazandırmıştır.

Bu nedenle Kürtler tarihsel varoluşlarının önemli bölümlerinde devletsiz kalmalarına/yaşamalarına rağmen asimilasyona uğramayarak benliklerini koruyabilmiş olmalarını ise bu okuma biçiminine bağlamak gerektiği kanaatindeyim. Kürtlerin ontolojik dinamikliği ve benliğini koruma biçimi de burada saklıdır.

Ancak bu çatışmalı ortamın getirdiği uygulamalar Kürtlere benliğini korumayı sağlayan avantaj sunmasına rağmen, Kürtlerin aslında bu çatışmalı ortamdan yerterince de faydalanamadıklarını ileri sürmekde doğru bir bakıştır. Çünkü her adımı denge gözeterek atmak durumunda kalmışlardır.

Denge kurma anlayışından yeterince fayadalanamamalarının altında ise aşiretler arası ve aşiret içi çatışmalar/çekişmeler engel oluşturmuştur.

Not: Diğer başlıklarla devam edecek.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar