Fehim TAŞTEKİN
Asıl önemli olan Esad’ın Kürtlerle ilgili çıkışını bir politikaya dönüştürüp dönüştürmeyeceğidir. Eğer bu minvalde bir politika gelişirse kuşkusuz bunun en büyük destekçisi Türkiye olur. Yine de Kürtlerle savaş seçeneğinin öne alınması çok büyük bir risk taşıyor... Astana ve Soçi süreçleri öncesinde Esad’ın ‘aslan’ çıkışı, siyasi sürecin yönünü tayin etme çabası olarak da görülebilir.
Suriye’de gerçeğin kaç yüzü var? Madalyonunki bile kolay; topu topu iki yüz. Birbirine farklı açılardan bakan aynalar labirentindeyiz. Delirten gerçeklik.
Suriye’de son dönemece girildi derken Devlet Başkanı Beşşar el Esad dün “Başta ABD olmak üzere yabancı bir ülkenin çıkarına hizmet edenler, vatan hainidir” diye çıkıştı. Şam’ın Kürtlere bakışında önemli bir kırılma. Ne anlama geldiğine geçmeden önce Suriye’nin son fotoğrafını çekmemiz şart.
Rakka ve Deyr el Zor’un IŞİD’den kurtarılmasından sonra geriye iki kritik mesele kaldı:
– Birincisi Kürtlerin öncülüğünde şekillenen Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu, bu yapının savunmasını üstlenen Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve YPG’nin omurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (SDG) geleceği. Yani Suriye’nin yarınını şekillendirirken Kürtler ve müttefikleriyle nasıl bir yol izlenecek; çatışma mı, müzakere mi? Bunun yanıtı IŞİD sonrası sürecin de bam telini oluşturuyor.
– İkincisi İdlib. IŞİD’den sonra El Kaide’nin ele geçirdiği en büyük toprak parçasının kurtarılışı da Suriye krizinde kanlı sahnenin son perdesi olarak orada duruyor.
Sıra bu iki meseleye geldiği anda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 6 Aralık’ta, kriz çıktığından bu yana Suriye’ye ilk ziyaretini gerçekleştirerek operasyonların bittiğini ilan etti:
“Fırat’ın doğu ve batı yakasındaki operasyonlar teröristlerin tamamen temizlenmesiyle tamamlanmıştır. Doğal olarak bazı hücrelerin direnişi olabilir genel çerçevede bu aşamadaki askeri görev teröristlerin tamamen bozguna uğratılmasıyla tamamlanmıştır. Şüphesiz ikinci aşama olarak siyasi sürece geçmeliyiz.”
Putin, Rus askerlere çekilme emrini de verdi. Tartus’taki deniz üssü ile Hmeymim’deki hava üssü ise Rusya için artık kalıcı.
Putin’in bu manevrası elbette savaşın bittiği anlamına gelmiyor. Ya Rusya’nın hava desteğiyle Suriye ordusu ve sahadaki İran destekli milis güçlerinin geri kalan işi tamamlayacağına inanarak bu kararı aldı ya da Astana süreciyle birlikte Soçi’de düzenlenecek Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin önünü açmak için ‘çekilme numarası’ yaptı. BM’nin arabuluculuğundaki Cenevre Konferansı’nın sekizincisinden de sonuç çıkmayınca Rusya’nın Astana ve Soçi süreçleri daha da önem kazandı.
Putin’in bu tutumu bir başka açıdan şu yoruma açık:
– Rusya’yı Kürtlerle olası bir silahlı restleşmenin parçası yapmak istemiyor.
– İdlib’de kalan işi deruhte ettiği misyona uygun olarak Türkiye’nin tamamlamasını bekliyor. Malum Astana’da varılan mutabakat çerçevesinde ‘çatışmasızlık bölgesi’ oluşturma planının İdlib’de tesis edilmesi konusunda Türkiye bir görev üstlendi. İdlib’i kontrol eden El Kaide’nin Suriye yapılanması Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) bir şekilde yola getirilmesi ve bileşenlerinin siyasi sürece katılımının sağlanması. Misyon bu. Kuşkusuz Türkiye bu görevi, Kürtlerin kontrolündeki Afrin’e müdahaleye yönelik uygun bir pozisyonu yakalamak için üstlendi. Mümkünatı düşük bir görev. Türkiye hedefinin Afrin olduğunu belirtip HTŞ’yle anlaşarak bölgeye girdi. Rusya’nın beklentisine denk düşen bir gelişme henüz yok. Üstelik TSK’nin Cerablus-El Bab hattından sonra buraya girmesi, İdlib’in fiili hakimlerine karşı olası bir operasyona karşı bir koruma olarak da algılanıyor. Buna mukabil Suriye ordusu, beklendiği üzere Deyr el Zor’daki operasyonun ardından şu sıralar Hama’nın kuzeyinden İdlib’e güneyden baskılayan harekâta başladı. Bu operasyon eninde sonunda Türkiye sınırına ulaşacak.
Putin’in Hmeymim üssündeki açıklamalarının, Kürtlerin müttefikleri ile birlikte kontrol ettiği bölgeler için ne anlama geldiğine baktığımızda da burada fazla denge unsurunun oluştuğunu görüyoruz.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Erdoğan’a “YPG’ye desteğin kesileceği” yönünde söz verdiğine dair iddiaya rağmen Kürtlerle çalışan Pentagon kanadı ve IŞİD’le mücadele koordinatörü McGurk’un özel görüşmelerde verdiği mesajlar net: “Siyasi çözüm bulununcaya kadar ABD, IŞİD’den kurtarılmış bölgelerde kalmaya devam edecek.”
Kürtler bunu Suriye ordusu ve İran destekli milis güçlere karşı Amerikan kalkanı olarak okumayı tercih ediyor. Her ne kadar Trump yönetiminin Irak Kürdistan’ında referandumu ertele tavsiyesini geri çeviren Erbil yönetimini Irak güçleri karşısında açıkta bırakması, Suriyeli Kürtler açısından Amerikan garantörlüğünün geleceğine gölge düşürse de ABD’nin Suriye’de çizmesine yer açma ve bu ülkenin geleceğini şekillendirecek pozisyonda olma isteği çok belirgin. SDG’ye yapılacak yardım, 2018 bütçesiyle de garanti altına alınmış durumda. Hatta konuştuğum bazı Kürt kaynaklar, özel toplantılarda Amerikalı temsilcilerin, Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nun siyaseten tanınması yönünde adım atılabileceğine dair sıcak mesajlar verdiğini de belirtiyor. Elbette bu, sahadaki Amerikalı yetkilileri çok aşan bir mesele.
Rusya da Kürtleri dün olduğu gibi bugün de denklemde tutmak için hem askeri hem siyasi ayağı olan ikili bir strateji izliyor:
– Birincisi Türkiye’ye rağmen Kürtleri Astana ve Soçi süreçlerine dahil etmeye çalışıyor. PYD ile ilgili kırmızı çizgiyi aşabilmek için ara formül aranıyor. Bu çerçevede PYD bayrağıyla masaya oturmak yerine Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu içinde yer alan bütün grupları temsilen 140 kişilik bir katılımcı listesi çıkartıldı. Ruslar, Kürtler çözümün parçası olamazsa Türkiye’nin de İran’ın da istemediği boyutta Amerikan varlığının kalıcı hale geleceği gerçeğine işaret ederek itirazların geri çekilmesini istiyor. Zarrab davası yüzünden Ankara-Washington gerilimi tavan yapmışken bu ara formül bir iki başka taviz eşliğinde Ankara’nın kilidini açabilir. Geçen yaz Astana’ya özerkliğe kapı aralayan bir anayasa taslağıyla giden Rusya, Hmeymim’de de Kürtleri doğrudan Şam yönetimiyle masaya oturttu ama bu denemeden bir sonuç alamadı.
– Askeri olarak da Rusya başından beri cerrahi operasyonlarla Kürtleri destekledi. Afrin’de ateşkesi gözetleme misyonuyla Türkiye’yi frenlerken Halep ve Tel Rıfat gibi yerlerde Kürtler etrafındaki baskıyı azaltan hava operasyonları düzenledi. Ayrıca temmuzda Rakka operasyonu sürerken Suriye ordusu ve YPG’nin katılımıyla Rusefa yakınlarında bir ortak operasyon odası kurdu. Son olarak Deyr el Zor’un kuzeyinde YPG’ye askeri destek verdi. Dahası Deyr el Zor IŞİD’den kurtarıldıktan sonra Rus ordusu, Salihiyye’de YPG ile ortak operasyon kurma kararı aldı. Poplavsky heyetlerle görüşmelerin ardından 3 Aralık’ta Salihiyye’de Rus ve YPG bayraklarının asıldığı bir salonda YPG sözcüsü Nuri Mahmud ile ortak açıklama yaptı. Poplavsky, YPG’ye destek kapsamında Rus savaş uçaklarının IŞİD’e karşı 672 operasyon düzenleyip 1450 noktayı vurduğunu söyledi. Bu işbirliği Kürtleri yakın planda tutma çabasının en açık göstergesiydi.
Rusya’nın Şam’la önceden bir mutabakat ya da anlayış birliği olmadan Kürt açılımını da içeren bir anayasa taslağı hazırlaması, PYD’yi siyasi sürece katmaya çalışması ve YPG ile askeri işbirliğini geliştirmesi mümkün değil. Kürtler de son zamanlarda Şam’la müzakereye daha fazla kapı aralayan demeçleriyle dikkat çektiler. Mesela PYD’nin Moskova Temsilcisi Abdüsselam Muhammed Ali, İzvestiya gazetesine siyasi bir çözüm bulunduğu takdirde YPG’nin Suriye ordusuna katılabileceğini söyledi. Muhammed Ali, Nezavisimaya Gazeta’ya demecinde de “Kürtler bağımsızlık çağrısı yapmıyor. Birleşik bir Suriye’nin parçası olacak federe bir demokratik cumhuriyet oluşturmaya çalışıyor” dedi.
O halde Beşşar el Esad neden düne kadar teröristlere karşı mücadele eden Suriye vatandaşları diye tanımladığı Kürtleri birden bire hain ilan etti?
Şam’ın Kürtlere bakışı, YPG’nin ABD ile ilişkilerinin boyutunu artırmasına paralel olarak keskinleşti. Tepkinin evrilmesinde bir seyir çizgisi var:
– Kürtler teröristlere karşı kendi topraklarını koruyor. Kürtlerin DAİŞ’e karşı mücadelesi meşru. (Vatanseverlik vurgusu)
– Kürtler bizim verdiğimiz silahlarla DAİŞ’e karşı savaştı. (Ülkeye bağlılık ve minnet vurgusu)
– Suriye ordusu ülkenin bütün topraklarını kontrolü altına alıncaya kadar operasyon bitmeyecek. (Özerklik projesini büyütme, fiili duruma son ver vurgusu)
– Yabancı bir ülkenin çıkarına hizmet edenler, vatan hainidir. (ABD ile işbirliğini bitir vurgusu)
Kürtlerle ilgili ışık, iki noktada turuncudan kırmızıya geçti: Birincisi ABD ile ortaklık; ikincisi kanton sisteminden federasyona geçilmesi.
ABD’nin, İsrail’in güvenliği ve Amerikan çıkarlarına endeksli “Ortadoğu düzeni”nin ayarlarını bozan Suriye’ye yerleşmesi hakim siyasi ve toplumsal zihniyet açısından ciddi bir alarm nedeni. Şam’ın en önemli destekçisi İran için de bu kırmızı çizgi. Savaşı iki büyük güç arasında bir bilek güreşine çevirmemek için hep alttan alma gereği duyan Rusya da bu konuda oldukça hassas. CIA Başkanı’nın “Amerikalılar hedef alınırsa bundan İran’ın sorumlu tutulacağı” uyarısını içeren mektubunu almayı reddeden Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Ruslar aracılığıyla ABD’ye “Ya Suriye’den kendiniz çıkarsınız ya da sonunuz 1983 Beyrut gibi olur” mesajı verdiğine dair iddia ne kadar gerçek bilmiyoruz ama spekülasyon da olsa bu tür bir iddianın basına sızdırılması başlı başına El Kaidevari gruplarla savaş tamamen bittiğinde Suriye sahnesinin yeni aşamasına işaret ediyor: “Kim vurduya gitti savaşları.”
1983’te Beyrut’taki bombalı saldırı ABD ve Fransa’yı Lübnan’dan çekilmek zorunda bırakmıştı. İran ve Rusya’nın farklı tonlardaki Amerikan hassasiyeti de kendini toparlayan Suriye’nin daha tehditkar olmasına yardım ediyor.
Bir dönem Şam’da federatif bir modelin Suriye’ye uymayacağına dair çıkışlara rağmen Kürtlerin kanton sistemiyle sorunun çözümüne dair önemli bir pratik sergilediği ve yönetimin bunun üzerinde çalışması gerektiğine dair tartışmalara denk geldim. Bu tartışmalar hem askeri hem siyasi çevrelerde yapılıyordu. Ancak Kürtlerin kanton sisteminden Fırat’a kadar federasyon modeline yönelerek oyunu büyütmeleri tartışmaların seyrini değiştirdi. Nükseden bölünme sendromunun tarihsel kaynağına dair de bir hatırlatmada bulunayım: Suriye’nin bağımsızlık mücadelesi verdiği dönemde kuzeyde bir Kürt kemeri oluşturulduğuna dair Arap milliyetçiliğini körükleyen bir yaklaşım vardı. İsrail’in kuruluşundan sonra da Kürtlerin siyasal mücadeleleri “İkinci İsrail kuruluyor” itirazıyla karşılaştı. Arap Kemeri bu konsept üzerine geliştirildi.
Kürtler 2011 sonrası süreçte özerkliğe yönelince ve “İsrail’in koruyucusu” ABD de bu yapıya destek verince küllenmiş kaygılar yeniden üste çıktı.
Asıl önemli olan Esad’ın Kürtlerle ilgili çıkışını bir politikaya dönüştürüp dönüştürmeyeceğidir. Eğer bu minvalde bir politika gelişirse kuşkusuz bunun en büyük destekçisi Türkiye olur. Yine de Kürtlerle savaş seçeneğinin öne alınması çok büyük bir risk taşıyor. Şam’la müzakerenin yolunu açabileceği beklentisiyle Kürtlerin tehdidi hissetmesi bir yere kadar Rusya ve İran’ın da tercihi olabilir. Ama her iki ülke de Kürtlerle çatışmanın ABD’nin bölgeye yerleşmesine bahane olacağını biliyor. O yüzden Astana ve Soçi süreçleri öncesinde Esad’ın ‘aslan’ çıkışı, siyasi sürecin yönünü tayin etme çabası olarak da görülebilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025