Fehmi KORU
Bir ülke aynı anda kaç cephede birden savaşabilir?
Soru, zihnimde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son muhtarlar konuşmasını dinlerken beliriverdi.
Cumhurbaşkanı, bir yandan Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) yardımcı olmak üzere asker gönderilen Suriye’de, Cerablus’tan Rai’ye, oradan Dâbık’a uzanan cephede el-Bab kapısına gelindiğini, IŞİD’in (DAEŞ) bütünüyle tehdit olmaktan çıkarılabilmesi için oradan da Münbiç’e geçilmesi gerektiğini anlattı; bir yandan da PYD ile YPG’nin ‘Afrin kantonu’ olarak ilân ettiği Hatay’ın karşı tarafındaki topraklarda koridor oluşturmasına müsaade edilmeyeceğini söyledi.
Anladığınızı sanıyorum; cephenin biri bu: Suriye Cephesi…
Tabii bir de Irak Cephesi var. ABD, Fransa ve yanına aldıkları yerel güçler IŞİD’in elindeki Musul’a doğru ilerliyorlar ve Türkiye orada da etkin olmak niyetinde. Başika’da Türk askerleri ve belli sayıda ağır silâhları var; Bağdat yönetiminin itirazı kalkar kalkmaz yeni askeri unsurlarla takviye edilmek üzere bekliyor…
“Musul’daki, Kerkük’teki kardeşlerimizi yalnız bırakamayız” dedi Cumhurbaşkanı…
Rusya da yakın zamanlara kadar bir başka cepheyi teşkil edecek görünüyordu, yumuşama sağlandığından beri Suriye Cephesi’nde müttefik görüntüsü veriyoruz; ancak orada da Türkiye’yi yanında gördüğü için Halep’e canlar alan saldırılarını her gün biraz daha yoğunlaştırıyor Rusya…
Tevekkeli, aynı konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Halep’le ilgili itirazlarımız var, bunu da muhataplarımıza söylüyoruz” dedikten sonra ekledi: “Bunu sayın Putin’le de görüştüm.”
Ya içerisi… Ya uzaktaki cephe…
İçeride de cepheler var: PKK Cephesi, FETÖ Cephesi gibi…
Dün Diyarbakır’ın eş-belediye başkanlarının gözaltına alınmasıyla, buna bir de HDP Cephesiekleneceğe benziyor…
Keşke hepsi bu kadar olsa: Adını tam koyamayacağımız bir başka cephe daha var Türkiye’nin önünde: Dün gece, Avrupa Parlamentosu’nun gündeminde ‘Türkiye ve basın özgürlüğü’konusu vardı sözgelimi…
Bereket ABD başkanlık seçimiyle meşgul, ama orada da düşünce üreten kuruluşlar boş durmuyor, her fırsatta Ankara’yı rahatsız etmenin bir yolunu buluyorlar…
Belki sizler saymışsınızdır, ama doğrusu ben bugün kaç cephede birden savaşıldığını hesapta zorlanıyorum.
“Türkiye’nin kaderi bu” deyip geçilemeyecek bir durum var.
Evet, bir yönüyle de ‘Türkiye’nin kaderi’ bu…
Osmanlı ve o zamanki cepheler
Henüz Osmanlı İmparatorluğu adını taşırken ülkemizin içinde yer aldığı son büyük savaş (Birinci Dünya Savaşı) sırasında kaç cephede asker bulundurduğunu biliyor musunuz?
Açın herhangi bir tarih kitabını, ya da ansiklopediyi, bakın.
Yardımcı olmak üzere internet ansiklopedisi Wikipedia’dan aktarıyorum:
İki farklı türe ayrılıyor cepheler:
Önce ‘birinci dereceden cepheler’ geliyor: Kafkasya… Sina Yarımadası ve Filistin… Irak… Hicaz-Yemen… Çanakkale…
Kafkas Cephesi’nde (1914-1918) Rusya’ya, Sina ve Filistin’de (1914-1918) İngiltere’ye, Irak’ta (1914-1918) yine İngiltere’ye, Hicaz-Yemen’de (1914-1918)… Evet yine İngiltere’ye… Çanakkale’de (1915) Avustralya ve Yeni Zelanda destekli İngiltere ile Fransa’ya karşı savaşmış Osmanlı ordusu…
Bir de ‘ikinci dereceden cepheler’ diye anılanlar var:
Rusya ile İngiltere’nin karşı saflarda yer aldığı İran Cephesi (1914-1918)… Sanki hiç başka derdimiz yokmuş gibi, Avusturya-Macaristan’ın safına katılarak Rusya’ya karşı açtığımız Galiçya Cephesi (1916-1917)… Bir de İngiltere, Fransa ve Sırbistan’a karşı Balkan Cephesi (1916-1918)…
En ilginci bu sonuncusu… Daha birkaç yıl önce (1912) Balkan Savaşı’nda Edirne’ye kadar ilerleyerek iflâhımızı kesmiş olan Bulgaristan’la birlikte sürdürmüştük Balkan Cephesi’ni…
İmparatorluğu kaybettik sonunda…
Kaynak eser çok, okuyana…
Savaşın kaçınılmazlığına inanan, hatta “Dışında kalırsak küçülürüz” görüşüyle “Bizi almak istemiyorlar, ama bir yolunu bulup Almanya ile birlikte savaşmalıyız” tezini savunan üç paşadan biri olan Talat Paşa, her şey olup bittikten sonra kaleme aldığı anılarında…
“Neden böyle oldu?” sorusuna cevap verirken… içerideki kargaşaya değinmişti de 2 gün önce burada kayda geçirmiştim.
Söylenecek daha pek çok şey var…
O dönemin önemli şahsiyetlerinin kaleme aldığı anıları veya dönemi içinden yaşamış tarihçilerin kitaplarını okursanız ‘içeride’ durumun Talat Paşa’nın anlattığından çok daha vahim olduğunu hemen anlarsınız.
Meselâ Cemal Paşa’nın anılarını… Ahmet Reşit Rey’in anılarını… Ahmet İhsan Bey’in anılarını… Dr. Cemil Topuzlu’nun anılarını…
Veya daha kestirmeden gidip, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın ‘Son Sadrazamlar’ kitabının Sait Halim Paşa ve sonrasındaki devlet yöneticileriyle ilgili fasıllarını okuyabilirsiniz…
Hatta, daha dolaylı bir yoldan gidip Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Hüküm Gecesi’ romanını okusanız, o bile içerinin ne denli karışık olduğuna dair bir fikir verir.
Ordumuz çok cephede savaşırken, ‘içeride’ de büyük savaşlar veriliyordu.
Büyük devletlerin vârisi ülkeler…
Ne demek istiyorum?
Şunu: Osmanlı’nın vârisi Türkiye Cumhuriyeti gibi kendisi de büyük devletlerin tarihleri, alan bakımından küçülmüş bile olsalar, onlardan büyük davranışlar bekler…
Ancak, aynı zamanda, o tarih, yol gösterme bakımından kendisinden dersler çıkarılmasına da yarar…
Dengeli olmak gerekir.
Çok cephede savaşmamak da…
Sınırlar dışında cepheler açılmış veya açılacaksa, eş-zamanlı olarak içte cepheye meydan verilmemesi, varsa içteki kanamanın âcilen durdurulması şarttır.
Türk müziği ve tiyatrosuna ‘modern’ açılımlar getirmiş Cemal Reşit ve Ekrem Reşit beylerin babası Ahmet Reşit Rey, anılarında, kâtibi olarak yanında tam 14 yıl geçirdiği Sultan Abdülhamid’in, 33 yıl sürmüş uzun saltanatı sırasında, fazla bir toprak parçası kaybedilmemesini, ondan sonra gelenlerin ise çok kısa bir zaman diliminde bütün Rumeli’den çekilmek zorunda kalmalarını da irdeler…
“Vehimliydi” der Abdülhamid için, bilgisini yeterli bulmaz… Ama…
Okuyalım:
“Sultan Hamid tahttan indirildiğinde halefine devrettiği imparatorluğun hududu Basra Körfezi’nden Dalmaçya’ya, Yemen sahillerinden Karadeniz’e, Tunus hududundan İran’a, Sudan’dan Tuna Nehri’ne kadar bir büyük kıtayı kapsıyordu. Padişah’ın tahttan indirilmesinden sonra evvelce Berlin Antlaşması’yla Avusturya’nın işgali altına girmiş olan Bosna-Hersek’i Avusturya hükümeti topraklarına kattı. Bulgaristan bağımsızlığını ilân ederek Prens Ferdinand’ın başına krallık tacı koydu. Bu iki olayı, eski idarenin feshi ile Meşrutiyet’in kurulması arasındaki dönemin düşman tarafından istismarı olarak değerlendirmek mümkündür. Ancak ondan sonraki kayıplarımızı o zamanki hükümetlerin birbirini izleyen idaresizliklerinden, cehalet ve gafletlerinden başka sebeplere atfetmek mümkün değildir.”
(İmparatorluğun Son Döneminde Gördüklerim Yaptıklarım, Türkiye İşbankası Yayınları, 2007, s. 39)
Azil sonrası günlerini gazete okumasının bile yasaklandığı bir ortamda Selânik’te geçiren Abdülhamid’in, yanına gelen Damat Şerif ile Arif Hikmet paşalardan Balkan Savaşı çıktığını öğrenince, “Rumlar ile Bulgarların ittifakına nasıl meydan verildi?” diye şaşırdığı da bilinir (s. 45).
Lâfı uzattım galiba, ama zorunluydu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025