Tarık Ziya Ekinci
Son günlerde, Anayasa referandumu tartışılırken demokrasiye değgin kimi fanteziler okuyoruz. Demokratlığı müseccel yazarlarımız bile demokrasiyi her türlü düşünceyi savunma özgürlüğü olarak tanımlamakla yetinmiyor, otoriter rejimlerin kurulması için çaba göstermeyi bile aynı kapsama almakta sakınca görmüyorlar. Özellikle, OHAL koşullarında, otoriter tek adam yönetimine evet demekle buna karşı çıkmanın birbiriyle eşdeğer demokratik haklar olduğunun açıklaması dikkat çekiyor. Oysa anayasası, hukuk sistemi, özerk ve bağımsız kurumlarıyla oturmuş demokratik bir toplumda rejimin demokratik özüyle bağdaşmayan bir düşünceyi savunmakla, bu düşünceye dayalı yeni bir rejim kurma girişiminin ayni şey olmadığı açıktır. Örneğin 3 yüzyıldır demokrasiyle yönetilen ve rejimin hukuksal güvenceleri, özerk kurumları ile demokratik gelenekleri toplumda kök salmış olan Fransa gibi bir ülkede Ulusal Cephe(FN) hareketinin ırkçı, milliyetçi ve İslam karşıtı söylemleri düşünce özgürlüğü bağlamında tolere edilmektedir. Keza bu partinin toplumun desteğini alarak demokratik yoldan iktidara gelmesi ve anayasa içinde kalarak programını uygulaması bile katlanılabilir sayılmaktadır. Ancak Fransız anayasasını, ülkenin demokratik kurumlarını, siyasal partilerini, basın özgürlüğünü ve yerleşik değer yargılarını ortadan kaldıracak biçimde faşist bir rejim kurma girişiminde bulunması ise asla demokratik bir hak olarak kabul edilmez ve savunulamaz. Aynı demokratik hoşgörü Almanya’da Ulusal Demokratik Partisi (NDP) için de geçerlidir.
Front National gibi Alman Ulusal Demokratik Partisi’nin yöneticileri de çok iyi bilirler ki, onları iktidara getiren anayasal düzeni ortadan kaldırmaya, basın özgürlüğüne son vermeye ve çok partili düzeni tasfiye etmeye giriştikleri anda, kendi tabanları dâhil bütün ülke ayağa kalkar ve demokrasiyi yok ederek faşist bir rejim kurma hevesleri kursaklarında kalır.
Fransa ve Almanya toplumlarının aşırı sağ partiler karşısındaki davranış örnekleri bize sistem ve rejim değişikliği arasındaki temel farkın ne olduğunu göstermektedir. Bu gerçeği göz önüne alarak demokrasiyle yönetilen bir ülkede, anayasal sisteme bağlı kalmak, kurulu düzenin kurum ve kurallarına saygılı olmak koşulu ile şiddet dışı her türlü düşüncenin savunulması demokratik bir hak sayılabilir. Ancak demokrasiyi yok ederek totaliter bir rejim kurma sonucunu doğuracak herhangi bir girişimin hak sayılması bir yana aksine karşı çıkılarak mücadele edilmesi gereken hukuk dışı bir kalkışma olduğu unutulmamalıdır. Unutmamak gerekir ki, demokrasiyle yönetilen bir ülkede totaliter bir rejim kurma girişimi hiçbir zaman demokratik kurallar içinde başarılı olamaz. Bu tarz girişimlere ancak askeri darbeler döneminde ya da hukukun devre dışına çıkarıldığı olağanüstü koşullarda başvurulduğu herkesin malumudur. Ama bu tür zorba rejimler hiçbir zaman uzun ömürlü olamaz. Bu rejimler bölgesel hatta kıtalar çapında savaşlara ve büyük yıkımlara neden olur. Arkalarında ölüm, açlık, yokluk, yoksulluk ve işsizlik gibi toplumsal felaketleri bırakarak çekilip giderler. Kendi toplumlarına ve insanlığa büyük acılar çektirerek…
Bugünkü OHAL koşullarında anayasada köklü rejim değişikliği yapılarak ulaşılmak istenen hedef, demokrasiye açık bugünkü toplum düzenini ortadan kaldırmak ve yerine otoriter nitelikte tek adam yönetimi kurmak olduğu açıktır. Ülkenin KHK’lerle yönetildiği bugünkü koşullarında rejim değişikliği önerisini halkoyuna sunmanın meşruluğu tartışmalıdır. KHK’lerle 300 bini aşkın devlet memuru görevden alınmış yüz binlercesi de tutuklu. Üstelik hukuksal itiraz yolları da kapalı tutulmakta… Türkiye’nin ikinci büyük muhalefet partisinin (HDP) iki Eşgenelbaşkanı ve 13 milletvekili ile partinin Belediye başkanları tutuklanmıştır. Belediyeler idarenin atadığı kayyumlar tarafından yönetilmektedir. Bugün her vatandaş yaptığı bir konuşma ya da yazdığı eleştirel bir yazı yüzünden her an terör suçlusu olarak gözaltına alınmak hatta tutuklanmak korkusu içindedir. Bu derece ağır psikolojik koşullar altında yapılacak bir halkoylamasının sonuçlarını normal koşullardaki oylamanın sonuçları ile karşılaştırmak akılcı olamaz. Yapılacak halkoylamasında kullanılan evet ya da hayır oylarının, vatandaşların özgür iradesini yansıtan eşit ağırlıkta tercihler olduğunu öne sürmek ise tam bir aldatmacadır. Bu durumda yapılacak oylamanın ve gerçekleşecek rejim değişikliğinin meşruluğunu tartışma konusu yapmaktan kurtarmanın görevi Sayın Cumhurbaşkanına düşmektedir. Anayasa değişikliğinin evresel demokratik kurallara uygun hale getirilmesi için yeniden görüşülmek üzere Meclise iade edilmesi ya da onaylanarak süresi içinde AYM’de iptal davası açılması mümkündür. Aksi halde referandum sonrası meşruiyet tartışmaları bitmeyecek ve toplumdaki bölünme derinleşerek devam edecektir.
Bir de her devlet adamının titizlikle göz önünde bulundurması gereken tarihin hükmü vardır. Bu hükmün parlak olması herkesin temennisidir. Ne var ki, kanun tasarısının hazırlama biçimi, içeriği ve ağır OHAL koşullarında halkoylamasına sunulması nedenlerinden ötürü bu hükmün yüz güldürücü olacağını söylemek olası görünmüyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.01.2021
2.09.2020
8.07.2020
18.06.2020
1.05.2020
3.01.2020
2.02.2019
25.09.2019
2.05.2019
3.02.2019