Yıldıray OĞUR
Akbil sahibi olmak dışında hiçbir akiliyetin geçmediği, kimsenin akil diye yer vermediği otobüsten, metrobüse, oradan metroya, sonra son bir telaş binilen taksi ve son olarak yürüyerek aşılan trafik. Henüz her şey bitmiş değil. Canlı yayındayız diye yolunuzu kesen yüzlerce gazeteci arasından “iyi akşamlar arkadaşlar” coolluğundaki bir magazin yıldızı gibi, geçip gidebilmek var daha.
Kapıda “akil” olduğunu ispat için kimlik göstermek zorunda kalmak, daha gazete haberleri dışında tebliğ edilmemişken “bölgeniz neresi”” sorusuna muhatap olmak bu işlerin hep beraber ne kadar acemisi olduğumuzun ilk işaretiydi. Ama salona girer girmez karşınıza çıkan toplantının logosunda uçuşan beyaz güvencinler de bir şeylerin değişmekte olduğunun işareti.
Toplantının tam adı: Çözüm Süreci Akil İnsan Heyeti İstişare Toplantısı. Gelen herkes niçin burada olduğunu ve ne yapacağını Beşir Atalay ya da Yalçın Akdoğan’ın diğer ucunda olduğu birkaç dakikalık telefon konuşmaları kadar biliyor.
Kimse tarafından akil ilan edilmeye ihtiyacı olmayan bunca ünlü, yetkin ismi pek çok hakareti, hasisliği, kıskançlığı çekme pahasına telefonda evet deyip buraya getiren ise 30 yıllık bir savaşı bitirmek için girilmiş hayırlı bir iş için çağrılınca hayır diyememek herhalde.
Fuayede beklerken en çok ilgi gören isim süreci bu aşamaya getiren esas akil adamlardan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dı. Bir istihbaratçıdan beklemeyecek kadar fazla demokrasi, hukuk diyen Fidan elini sıkanlara “koluna virüs yerleştirmem, korkma” diye takılacak kadar da esprili, güler yüzlü, karizmatik biri.
Başbakan’ın konuşması zaten tvlerden canlı yayınladığı için ayrıntılarına girmeye gerek yok. Ama herhalde ilk kez bir Başbakan bu kadar net biçimde 1924’ten sonra cumhuriyetin yola çıktığı insanlara karşı ahde vefa göstermediğini, kuruluş anlayışını çiğnediğini, kardeşlik hukukunu ihlal ettiini söylemiş oldu. Gayri resmi tarih resmileşti.
“Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır’ diyen bir devletten “Kan akarken her türlü bahane teferruattır” diyen bir Başbakan’a aldığımız mesafe şüphesiz büyük. Başbakan bu süreç boyunca yalnız bırakılmaktan şikayet ederken de haklı. Türk ve Kürt kanaat önderleri ve siyasetçiler Erdoğan ve Öcalan’ın gerisinde kalmış durumda. Başbakan’ın toplantıda akil insanlardan gelen eleştiriler için söylediği “Keşke buna biz değil de sivil toplum öncülük etseydi” sitemine de söyleyecek söz yok.
Özetle çözüm sürecinde devletin gerisinde kalmış sivil toplumun açığını kapatacak bir girişim Akil İnsanlar Heyeti. Ondan beklenen adından daha küçük bir şey. Bu süreçte devlet-örgüt pazarlığından mesele çıkarılıp toplumsallaştırılabilirse, makul konuşma yolları açılıp toplumun nefes alması, çözümün popülerleşmesi sağlanabilirse, tepkilerin duvarlaşması, radikalleşmesi engellenebilirse maksat hasıl olmuş demektir.
Sivil toplum inisiyatifi konusundaki acemiliğimizin ikinci işareti toplantıda söz alan pek çok kişinin Başbakan’a ısrarla “Peki biz şimdi ne yapacağız” sorularıydı herhalde. Bu ısrara rağmen Başbakan ve hükümet üyeleri bir program, yol haritası ortaya koymadılar, ortak bir söylemden, mesajdan bile bahsetmediler ve böylece yedi bölgeye ayrılmış 9’ar kişilik gruplara geniş bir inisiyatif sahası bıraktılar. Yani aslında hükümetin Akil İnsan Heyeti’nin 63 üyesini belirlemek ve bölgelere göre dağıtmaktan başka hiçbir rolü olmayacak bu iki aylık çalışmada. Akil İnsanlar Heyeti Merkez Bankası gibi özerk bir yapı sayılabilir.
Soruna Kürt sorunu, Kürt kardeşlerimizin sorunu, terör sorunu, güneydoğu sorunu demekte bile anlaşamayacak 63 ismin anlaştığı tek şey ise kirli savaş, savaş, çatışma ya da terör adında bile anlaşılamayan ölümlerin bitmesi, artık insanların ölmemesi, sorunun siyasi zeminde çözülmesi.
Mayaların Türk kökenleri üzerinde çalışan Orhan Baba’yla, Kürtlere ne diyeceğiz diye endişelenen 78’liler Başkanı Celalettin Can’ı, tepesinde “Türkiye Türklerindir” yazan gazetenin patron koltuğunda oturan Arzuhan Doğan Yalçındağ ile adı birkaç gün asparagas olsa da KCK operasyonundan gözaltında haberlerinde çıkan politik Kürt tutuklularla ilgilenen TUHAD-FED’in başkanı Zübeyde Teker’i biraraya getiren de işte bu ortak amaç, bu ortak duygu.
Halka gidip onu aydınlatan Narodnik aydınlar gibi yedi bölgeye gitmeyecek Akil İnsanlar. Çünkü Başbakan’ın açıkladığı anket sonuçlarına göre zaten Türkiye süreç karşısında beklenmediği kadar akil. En yüksek oran Güneydoğu’da. Sürece destek verenler yüzde 81. Karşı çıkanlar ise yüzde 11. Geri kalanların henüz bir fikri yok. Doğu Anadolu’da durum farklı değil. Destek yüzde 77. Hayır diyenler sadece yüzde 16. En şaşırtıcı destek milliyetçi bilinen İç Anadolu’dan. Sürece destek verenler yüzde 59, karşı çıkanlar yüzde 34. Henüz sosyologlar farkında olmasa da son 10 yılda Türkiye’nin politik sosyolojisi tümüyle değişmiş durumda. “Çağdaş” Ege Türkiye’nin sürece en az destek veren bölgesi o yüzden. Destek verenler yüzde 43.5, karşı çıkanlar yüzde 49. Akdeniz’de sürece evet diyenler çoğunlukta. Evet yüzde 49, hayır yüzde 41. Marmara’da, Trakya’ya rağmen destek yüksek: Yüzde 59’a yüzde 35. Bizim bölgemiz Karadeniz’de ise durum başabaş: Yüzde 43’er.
Salona girerken kapıda Yılmaz Erdoğan’a yanaşan bir emekli albay “Riske giriyorsunuz” demiş, “İçeride ülkeyi bölecekler”, Yılmaz Erdoğan’ın Başbakan’ı ve bütün salonu kahkahaya boğan cevabı: “İçeri bir girelim, bölüyorlarsa çıkarız” olmuş.
Ama salonda “müsteşarımı alıp içeri atacaklardı, kardeşimi vermemek için ne gerekiyorsa yaptım” diyen, “geri çekilme için yasa değişikliği yaparak ilerisi için ekibimi tehlikeye atmam” diyerek yaptıkları işin hala riskinin farkında olan ,”eyalet siteminden neden korkuyoruz ki” diye çıtayı yüksekte tutan, BDP ile bile olsa anayasayı değiştirmeye bile kararlı, “Bu sistem sadece Kürtlere değil hepimize zulm etti” diye konuşan bir Başbakan’ın aldığı riski görünce toplantının bitmesine rağmen kimse salondan çıkmadı. Gruplar sivil bir inisiyatifle kendiliğinden toplandı, yol haritaları çizildi.
Yazarlar
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025