“Yüzyılın İslam, kültür hizmeti onur ve hizmet ödülleri.” Acı şekilde güldüğünüzü biliyorum. Suriye’de, Mısır’da, Irak’ta ve dünyanın daha birçok yerinde özellikle Müslüman kanı akarken bazı zevat İslam adına hizmet etmiş ve karşılığını da hemen burada almış. Ne de olsa herkes ahirete inanmak zorunda değil. Hem, ya Allah ödül vermezse! Burada ödül alıp gitmek en iyisi demiş olmalılar.

Neyse bu muhteşem ödül töreninde Başbakan yine duramamış, Türk okullarının mimarı Gülen’e saydırıp döktürmüş; “Sahte peygamber, içi boş âlim müsveddesi” vb.

Çevremizde ve dünyada Müslüman kanı akarken, “İslam âleminin en büyük lideri ilan edilen Başbakan, onur ödülü alan değerli âlimler”.

Maalesef Başbakan’ın nefret söylemi son hızda devam ediyor. Adeta her gün sabah kalkarken bugün hangi yurdum insanının Başbakan’ın gazabına uğrayacağını merakla bekleyen bir ruh hâleti yaşıyoruz. Bu durum o kadar ileri gidiyor ki dost sohbetlerinde dalga konusu olmuş durumda.

Son vatan haini TÜSİAD Başkanı oldu. Kendisi de holdingi kapatılacaklar arasına girdi. Vatan haini yaftası yediği gibi bundan sonra hükümetle herhangi bir iş için görüşmelere gitmemesini bizzat Başbakan söyledi.

Aslında Başbakan’ın bu vatan haini söyleminden yola çıkarak örnekler çoğaltılabilir ama burada peki Başbakan’ın vatanperver anlayışı nasıl diye bir sorgulama yapmamız gerekiyor.

Başbakan için vatanperverlik kavramının içi kendisine kayıtsız şartsız itaat edildiği, hiçbir yanlışının denetlenmediği ve söylenmediği, aynı zamanda kendisinin narsis duyguları köpürtüldüğü zaman doluyor.

Mesela kendisine “gö..nün kılı olurum” diyen teyze muhtemelen çok büyük bir vatanperver. “Allah’ın tüm vasıfları Başbakan’da toplanmıştır” diyen Düzce milletvekili de en vatanperverlerden biri. Meclis’te canhıraş bir şekilde Başbakan’ın hilaline, pardon Bilal’ine laf gelmesin diye CHP’li milletvekiline saldıran ve sonra özür bile dilemeyen milletvekili de eminim ki Başbakan için tarihin sayfaları arasında altın harflerle anılacak.

Başbakan’ın milletvekili seçimindeki titizliği sonucunda Meclis’e gelen ve zor günlerde sağa sola tekme atarak Başbakan’ın koruması olmaya aday milletvekili, Meclis’te kadın gazetecilere “sizin bacak aranızı çeker internette yayınlarım” dedi. Böyle ‘in’inden çıkmış bir yaratık vatanperver diye anılmayacak da ülke için her şeyini geride bırakıp giden şimdinin örgüt elemanı öğretmenler mi vatanperver olarak anılacak.

Efgan Ala’nın Erzurum’da Başbakan için “Sen Fas’tan Endonezya’ya, Kırım’dan Sudan’a kadar herkesin Allah razı olsun dediği hareketin liderine, dur diyorsun, sen kimsin? Kimsin sen?” diyerek Gülen’e seslenirken, aynı zamanda Başbakan’ı yüceltiyordu. Efkan Ala muhtemelen hâlâ İçişleri Bakanı olduğunu özümseyemedi. Zira bunun farkında olsa, sınırlarını biraz daraltırdı. Başbakan için yapılan bu halifevarî benzetme kendisini vatanperverlik sıralamasında “o benim atamdır” diyen ve yağlarından artanları saçına süren Yiğit Bulut’un önüne geçirmiştir.

Aslında Başbakan’ın vatanperver ve vatan haini anlayışı, yolsuzluk soruşturmasını yapan Zekeriya Öz’ün bir kahramandan, dış güçlere hizmet eden bir vatan hainine dönüşmesi olayında gayet net ortaya çıktı. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, bir kahramanı, hain sınıfına koydu.

Vatan hainliği Başbakan tarafından o kadar yersiz kullanılıyor ki yakında bizzat Başbakan tarafından Apo, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilebilecek en büyük vatanperver ilan edilebilir. Bununla birlikte hiç silaha bulaşmamış herhangi bir terör faaliyetinde bulunmamış ve tüm söylemlerinde sevgiden bahseden Gülen hareketi en büyük vatan haini ilan edilebilir.

Samuel Johnson’ın söylediği gibi “Vatanseverlik hainlerin sığınacağı son kaledir”. YineMümtaz’er Türköne’nin yazısının sonunda belirttiği gibi “mesele vatanperverliğe gelip dayandıysa artık olayın sonuna gelinmiştir”.

NOT; Fehmi Koru ve Balyoz konusuna önümüzdeki günlerde gireceğim.

[email protected]

http://www.taraf.com.tr/mehmet-baransu/makale-hainlerin-siginacagi-son-kale-vatanseverlik.htm