Mesut YEĞEN
Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Partililerle tokalaşarak başlattığı ‘girişimle’ ilgili belirsizliklerin bir kısmı ortadan kalktı. Başta ve en önemlisi girişimin muhtemel akıbeti olmak üzere pek çok şey halen belirsiz, lakin Salı ve Çarşamba günü yapılan konuşmaların ardından en az beş konu açıklığa kavuşmuş oldu. Bahçeli’nin ve Erdoğan’ın bu haftaki grup konuşmalarıyla beraber şu beş sorunun cevabını almış olduk: 1. Ortada bir ‘girişim’ (yeni bir süreç) var mı? 2. Bahçeli’nin başlattığı ‘şey’ Erdoğan’a rağmen ya da Erdoğan’dan habersiz miydi? 3. Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşmasıyla başlayan ‘girişim’ devam ediyor mu? 4. 1 Ekim’den beridir olan ‘şeylerin’ öncesinde ve ardında bir hazırlık var mıydı? 5. Şimdiye kadar yapılanlar ve ileride yapılacaklar konusunda iki lider arasında ayrışma var mı? Bahçeli’nin Salı günkü grup konuşması ve öncekinden daha hazmedilebilir görünen “DEM Partililer Öcalan’la yüz yüze görüşsün” teklifi, ardından da Cumhurbaşkanı’nın Çarşamba günü yaptığı iyi çalışıldığı belli grup konuşması bütün bu soruların cevabını vermiş oldu.
Bana kalırsa bütün bu soruların cevapları bu iki grup konuşmasından önce de belliydi. Ne var ki, bir kısmı önceki benzer süreçlerin çökmesinden, bir kısmı iktidarın geride kalan iki ay boyunca ve muhtemelen daha da devam edecek kayyım gibi ‘girişimle’ mütenasip görünmeyen uygulamalarından, bir kısmı da “olmasa iyi olur” temennisinin süregiden gücünden dolayı, aslında epey açık ve berrak olan şeyler etrafında bir belirsizlik halesi oluşmuştu. Çarşamba günü bu belirsizlikler ortadan kalmış oldu.
Bahçeli’nin ve Erdoğan’ın grup konuşmalarından sonra PKK’nin silahsızlanması esasına yaslanan yeni bir girişimin başlamış olduğu, söz konusu girişimin Erdoğan’dan bağımsız olmadığı, dahası devletin ilgili kurumlarıyla beraber kotarıldığı, ‘sorunlara’ rağmen devam ettiği ve Erdoğan’la Bahçeli arasında ayrışma olmadığı ya da daha muhtemelen var olan ayrışmaların giderildiği anlaşıldı.
Cumhurbaşkanı’nın ‘direksiyondayım’ konuşması sözünü ettiğim bu belirsizlikleri gidermekle kalmadı, devletin perspektifinin berraklaşmasını ve tereddütlerinin de belirginleşmesini sağladı. Bir de girişimin şimdiye kadarkinden biraz daha kuvvetli adımlarla devam ettirileceğini gösterdi.
Kuvvetli Adımlar
DEM Partililerin bugün yarın İmralı’da yapmaları beklenen Öcalan görüşmesi ‘aile görüşmesi’ olmayacağı için zaten önemli ama daha önemli tarafı galiba şu: Bu kez muhtemelen Öcalan’dan iki cümleden daha fazlasını duyacağız. Ömer Öcalan’ın yaptığı ‘aile görüşmesinden’ sadece iki cümlenin işitilebilmesi pek hayra alamet değildi malum. Önceki yazıda da işaret ettiğim üzere, Ömer Öcalan’la yapılan görüşmede konuşulanların kamuoyuna aktarılan iki cümleden ibaret olmadığı aşikâr olmakla beraber bu iki cümleden fazlasını niye duymadığımız, buna kimin karar verdiği meçhul kalmıştı ve pek de iyiye işaret değildi.
Öcalan’la ikinci kez ve bu defasında DEM Partililerin görüşecek olması en azından Öcalan’ın ve devletin iki cümleden fazlasını kamuoyuna duyurmaya hazır olduğunu gösteriyor olsa gerek. Ümit edelim daha fazlası söz konusudur ve sadece Öcalan ve devlet değil bütün taraflar iki cümleden fazlasını duymaya hazır ve hazırlıklıdır. Durum her ne olursa olsun, Öcalan’ın DEM Partililerle görüşecek olması, girişimin kamuoyu önündeki kısmının daha kuvvetli adımlarla süreceğini gösteriyor.
Perspektif ve Tereddütler
Cumhurbaşkanı’nın grup konuşması, ‘girişimi’ çevreleyen perspektifi de bir yandan belirginleştirdi bir yandan da teyit etti. Erdoğan da Bahçeli gibi girişimin ardındaki esas saikin dünyanın ve bölgenin içine düştüğü yeni durumun yarattığı risklerle ilgili olduğunu, bu risklerin Türkiye’nin başına bela açmaması için Kürtlerle Türklerin barış ve kardeşlik içinde olması gerektiğini belirtti. Bahçeli’nin önceki açıklamaları gibi Erdoğan’ın konuşması da 7 Ekim 2023’ten sonra bölgede oluşan yeni durumun Türkiye’yi Suriye ve Rojava siyasetini yenilemeye ‘teşvik ettiğini’, Türk-Kürt kardeşliğini ‘tazelemek’ ihtiyacının bu yeni vaziyetle ilgili olduğunu ima etti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Meclis’teki komisyon görüşmeleri esnasında sarf ettiği SDG’deki Türkiye, İran ve Iraklı militanların örgütten ayrılması gerektiği ve Türkiye’nin güneydeki ve doğudaki Kürtlerin hamisi olduğu yolundaki açıklamaları da hem girişimin bilhassa Suriye’deki yeni durumla ilgili olduğunu hem de Türkiye’nin Kürt meselesindeki perspektifinin ‘yenilenebilir’ olduğunu gösteriyordu. SDG Dış İlişkiler sorumlusu İlham Ahmed’in Amberin Zaman’a verdiği mülakatta söylediği “Türkiye’yle dolaylı müzakerelerimiz var” sözleri de ortada yenilenebilir bir perspektifin ve bu minvalde başlanmış bir ‘girişimin’ olduğunu gösteriyor. Aynı açıklamalar bilhassa Rojava konusunda sıfır noktasında olmadığımızı, taraflar arasındaki makasın en azından artık kapatılabilir bulunduğuna işaret ediyor olsa gerek.
Erdoğan’ın konuşmasında bir de sürpriz vardı. Kısmen Bahçeli’nin söylediklerini teyit eder mahiyette de olsa, Erdoğan çok uzun bir zaman sonra ilk kez 2013-2015 arasında kullandığı terminolojiye başvurdu ve silahsızlanma durumunda silahsızlananların siyaset yapabileceğine işaret etti. “Geçmişte söylemiş” olduğu bir şeyi tekrar ettiğini bilhassa vurgulayan Erdoğan tam olarak şunları söyledi: “Geçmişte ne dedim? Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır ama siz silahları gömmez, hâlâ her yerde bombaları patlatmaya devam edersiniz, bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır.” Emin değilim, lakin yazılı konuşmanın insicamından uzak görünen bu sözler muhtemelen Erdoğan’ın metin dışına çıktığı ender anlardan birinde geldi. 2013-2015 arasında yürüyen sürece bir tür atıf yaptığından az bir sürpriz sayılmaz araya girmiş görünen bu cümle.
Erdoğan’ın konuşmasında bir de bir büyük temkin vardı. Farklı perspektiflerden de olsa, meseleyi bilen, çalışan herkesin sahip olacağı türden bir temkin. Erdoğan sürecin akıbetine dair çok da iyimser olmadığını belirtmek ihtiyacını duydu konuşmasının bir yerinde. İşin içindeki aktörleri mi, meselenin zorluğunu mu bilmekten kaynaklı bilmek zor ancak Erdoğan’ın ihtiyatı şaşırtıcı olmasa da dikkat çekiciydi.
Aslında, Kürt meselesinin azametini, birkaç ülkeye birden yayılan kapsamını, meselenin halli için atılması gereken adımların büyüklüğünü, buna mukabil Türkiye’nin bu meseledeki alışkanlıklarını bilenlerin aynı ihtiyatı paylaşmaması imkânsız. Farklı perspektiflerden de olsa… Türkiye’nin son 150 senede benzer meselelerle nasıl uğraştığının bilgisi ihtiyatı kaçınılmaz kılıyor. Geçmişimiz, geleceğimiz hakkında iyimser olmayı gerçekten de zor kılıyor. Lakin, her şeyin de bir ilki var malum. Dileyelim bu ilkin şahitleri ve failleri olmak bize nasip olur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
4.05.2025
8.04.2025
8.03.2025
4.02.2025
25.01.2025
11.01.2025
28.12.2024
13.12.2024