Sezin ÖNEY
|
||
![]() Dünyadan kopmuş gitmiş, iç içe geçmiş, tek bir varlığa dönüşmüş iki kişinin tasviri. Tutku, şefkat, heyecan, üzerine titremek; iki kişi arasındaki tüm mahrem, büyülü duygular... Bu iki kişi, bir altın yorganla kaplı bir yatakta mı, yoksa bir bahar, cennet bahçesinde mi? Dünyayı değiştirecek kadar güçlü bir an ve bu kadar kırılgan, zarif bir görüntü; arka planda ise yıldızlı, yaldızlı bir sonsuzluk. Gustav Klimt’in, bugün Viyana’da Belvedere Şatosu’nda sergilenen resmi Öpücük, modern sanatın üzerine en çok konuşulan resimlerinden biri. Kuşkusuz, resim dünyasının, imgesi her türlü tuhaf objenin üzerine kopyalanmış eserlerinden de. Nevresimlerden çikolatalara, çantalardan kalemtıraşlara, “Öpücük” her yerde. İlk kez Mayıs 1908’de görücüye çıkan bu resmi bu denli çekici, bu denli ilginç kılan ne? Yaşam boyu hepimiz, yakalayamayacağımızı bile bile bu ânın peşinde miyiz? Veya Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ndeki kahramanının deyişiyle, “Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum...” Ya da, devamında dendiği gibi, “Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu ânı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti...” “Öpücük”, bizi çekiyor çünkü bilmemeye mahkûmuz. Her ânı, daha yaşarken yitirmeye ve ancak, herşey olup bittikten sonra anlamını kavramaya ve o anları, bir daha asla ele geçirememeye mahkûmuz... Hayatın kıymetli anları, en ufak rüzgârda üflenip uçuveren altın tozları kadar değerli ve savruk, uçuş uçuş. Bugün de, Viyana ve Budapeşte, altın ışıklarla kaplı bir öğleden sonra yaşarken, Belvedere Şatosu’nda kalabalıklar adeta dinî bir vecibeyi yerine getirirmişçesine, Öpücük’ü görmeye akıyor. Belvedere Sanat Müzesi’nin eski yöneticisi Gerbert Frodl’a göre, gerçekten de, Öpücük bir nevi dinî eser gibi saygı görüyor, ilgi odağı oluyor. Kutsal olanın, insandan uzakta değil insanın kendisinde arandığı, bir dönüm noktasında, Viyana’nın altın çağında yapılmış bir resim bu. Yirminci yüzyıl başında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Viyana’sı, psikanalizmin yaratıcısı Sigmund Freud, klasik müziğe sokaktan, hayattan sesleri getiren besteci Gustav Mahler, insan ilişkileri üzerine bilinçaltını, zihnin oyunlarını ön plana çıkararak yazan Arthur Schnitzler, insan vücudunu, güzelleştirmeye çalışmadan tüm açıklığıyla resmeden Egon Schiele, mimaride modernliği yaratanlardan Adolf Loos, konuştuğumuz dillerin mantıksal ortak şifresini çözmeye çalılan filozof Ludwig Wittgenstein gibi isimlerin şehriydi. Diğer bir deyişle Viyana, bugünkü modern zihin dünyamızın, belki de, doğum yeriydi. İmparatorluğun görkeminin, zihinsel zenginliğin yaratıcı heyecanının, burjuvazinin ‘dışarıda yemek’, ‘tatile çıkmak’, ‘alışveriş’ gibi bugünün dünyasına egemen ‘zevklerle’ örülü eğlencesinin oluşturduğu dekoratif sahnenin perde arkasında ise, eşitsizlik, adaletsizlik, fakirlik, ezilmişliğin enkazı vardı. Gazeteci, kara mizah ustası Karl Kraus’un ifadesiyle, “Viyana, ikiyüzlülük üzerine” kurulmuştu. Dışarıdan bakıldığında güven, konfor, sefa ve ayrıcalıklar üzerine kurulu düzen, içten içe insan onuru ve vicdanını kemiren çifte standartlar tarafından yok ediliyordu. Kraus, Die letzten Tage der Menschheit (İnsanlığın Son Günleri) adlı, 1922 tarihli oyununda, Viyana’nın “insanlığın toplu yokoluşunun deney sahası” olduğundan dem vurmuştu. Gerçekten de, Viyana, bu sözlerin yazılmasından bir 10 yıl sonra, Nazizm’in yükseliş noktalarından biri olacaktı. Tablonun ressamı, Klimt, eseri hakkında ne düşünüyordu bilemiyoruz. “Beni anlamak isteyen, resmettiklerime baksın” sözleri dışında, kendini fazla açmayan bir ressamdı Klimt. İlerleyen yaşlarında bile annesi ve kızkardeşleriyle, sıkıcı sayılabilecek kadar ‘münzevi’ bir hayat sürer gibi gözükürken, arka planda, müthiş tutkulu, adeta vahşice arzulu hayatı olan biri. Hiçbir zaman gerçek bir ilişkiye girip, kendini korunaklı kozasından dışarı çıkarmaya yanaşmamış, ancak ölümünden sonra hakkında 14 babalık davası açılan, yaratıcılığıyla çekim alanı yaratan ve ‘masumiyet müzesi’ ana evinde, hiç büyümeyen bir çocuk gibi yaşayan bir insan. Stüdyosunda sarışın ve kızıl, altının tüm tonlarından kendisini çevreleyen modellerinin hiçbirini gerçekten sevmeye cesaret edemeyen bir kaçak. Kırılma korkusuyla, kendini, kendi ördüğü duvarların ardına gizleyerek,Öpücük’te tasvir ettiği dünyadan kendini mahrum etmiş diyebilir miyiz? Gelecek yıl, Viyana’da temmuz ayında, Klimt’in ‘150. Doğum günü’ kutlanacak. Tabii, insan doğasının karmaşıklığıyla hesaplaşmaya çalışan ‘modern’ düşüncenin de...
|
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024