Celal BAŞLANGIÇ
Saray iktidarının karakteristik bir özelliği var; bütün kurumları, kuruluşları, yapıları, iletişim ve haberleşme araçlarını ele geçirmeye çalışıyor.
Ele geçiremediklerini de parçalıyor, yıkıyor, kapatıyor, yok ediyor.
İktidarın bu özelliği en başta medyaya karşı tutumuyla ortaya çıktı.
Biat etmeyen, kendinden olmayan bütün televizyonları, gazeteleri sahiplerini zorlayarak, bir yolla TMSF’ye düşürüp ya da sahibini ürkütüp Saray’ın müteahhitlerine, iş insanlarına satın aldırdı.
Hatta ihale verdiği müteahhitlerin birkaçını bir araya getirip devletten aldıkları parayla oluşturulan bir havuz aracılığıyla satın aldırıldı bazı gazete ve televizyonlar.
Bu nedenle de Saray yanlısı gazete ve televizyonlar “havuz medyası” diye adlandırıldı.
Bazı gazete ve televizyonlar da asıl görevi çiftçiye, esnafa kredi vermek olan kamu bankalarından Saray’ın çevresindeki iş insanlarına verilen çok yüksek miktarda kredilerle satın aldırıldı.
Bu yöntemlerle iktidar gazetelerin ve televizyonların yüzde 95’ini ele geçirdi.
Ama bu oran bile yetmiyor Saray’a. Çünkü iktidara yamanan gazetelerin tirajları, televizyonların reytingleri büyük bir hızla düşüyor. Satışları, izlenmeleri ve etkileri yerlerde sürünüyor. Beş kuruşluk itibarları kalmıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar iki ayrı günlük gazete dağıtım şirketini bile teke düşürdüler. Artık Türkiye’de tek bir günlük gazete dağıtım şirketi var. Başında da damat-bakan Berat Albayrak’ın abisi Serhat Albayrak bulunuyor.
Yani günlük bir gazete basmaya kalkan sonuçta ürününü dağıttırmak için dolaylı ya da direkt Saray’a teslim etmek zorunda kalacak.
Ele geçirdiği gazete ve televizyonlar etkisini ve inandırıcılıklarını yitirdikçe son kalan, Saray’a biat etmemiş birkaç gazete ve televizyona dönük saldırıları artıyor.
Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla bu gazetelere, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üzerinden bu televizyonlara ceza üstüne ceza veriyor. Ekonomik olarak çökertmek için “gözünün üstünde kaşın var” diyerek anında basıyor cezayı. Hala direnen olursa da tümüyle kapatmak için bütün altyapıyı oluşturuyor.
Şimdi sırada barolar var. Yargının iki ayağını ele geçiren iktidar gözünü üçüncü ve son ayağına dikti. Hâkimler, savcılar Saray’a bağlayandı. Ancak avukatların dirençleri kırılamadı.
Bunun üzerine Meclis’teki AKP-MHP çoğunluğuyla barolara ilişkin yasal değişiklik yaparak “çoklu baro” sisteminin önünü açtılar. Bunu yaparlarken bir tek baro başkanını bile dinlemediler.
Oysa avcılarla ilgili yasal değişiklik yapılırken bile avcıların kurduğu derneğin başkanını dinleyen Meclis, baroları bir dakika bile dinlemek zahmetine katlanmadı.
Oysa bu ülkede toplam 80 baro vardı ve 80’i de bu yasal değişikliğe karşıydı.
Komisyondan geçirilen yasa dün alelacele Meclis’e indirildi. Baro başkanları Meclis’e sokulmadı. Kuğulu Park’ta toplanmalarına izin verilmedi. Baro başkanlarının etrafı bariyerlerle çevrildi. Adeta başkanları kafese koymuşlardı. Destek vermeye gelen avukatlar başkanlarına ulaşamıyordu. Onların etrafı da kuşatılmıştı. Gazeteciler de üçüncü bir kuşatma altındaydı.
Destek vermek için Kuğulu Park’a gelen CHP ve HDP milletvekilleri, baro başkanları, avukatlar, gazeteciler dün polisle göğüs göğüse meydan muharebesi verdiler adeta.
Dün sabahtan akşama kadar izlediğimiz Saray’ın polisleri tarafından yaratılan bu çirkin görüntüler, ana muhalefet partisi liderinin “sokağa çıkmamızı istiyorlar, provokasyon yaratacaklar” tezinin de yerinde olmayan bir tespit olduğunu ortaya koydu.
Saray iktidarı kimsenin sokağa çıkmasını istemiyor, bundan çok korkuyor; toplumsal muhalefetin önüne her fırsatta barikat çekiyor.
HDP’nin de baroların da Ankara yürüyüşleri bu korkuyu çok net biçimde ortaya çıkardı.
Şimdi baroları etkisizleştirme, parçalama, “çoklu baro” yöntemiyle ele geçirme yolunu seçti Saray iktidarı.
“Çoklu baro”yu savunmak için Fransa’dan, Almanya’dan, ABD’den yalan yanlış örnekleri sıralayan Saray’ın Meclis’teki kurşun askerleri nedense baroların ele geçirilmesinde mollaların uyguladığı İran’daki “paralel baro” yöntemini gözlerden kaçırmaya çalışıyor.
Dün Artı TV’nin Haber Aktüel kuşağına çıkarak İran’da baroların nasıl ele geçirildiğini anlatan gazeteci ve insan hakları savunucusu Peyman Aref aynı konuyu daktilo1984.com’da da “İran’da İktidar Destekli Paralel Baro Avukatlığı Nasıl Yıktı?” başlığıyla kaleme aldı:
“İslamcı iktidar her zaman avukatları seküler, Batıcı ve din karşıtı olmakla suçladı ve her zaman onlardan şüphe duydu. Hatta defalarca onların iç mekanizmalarına tevessül ederek baroları kendi kontrolüne almak üzere çaba sarf etti ama başaramadı. Nihayet çareyi baroların bölünmesi ve paralelleştirilmesinde buldu!”
Aref’in anlattığına göre 2001’de meclisten geçen üçüncü kalkınma yasasının 187. Maddesinde yeni bir baro kuruluşu öngörülmüş ve böylece iktidar destekli avukat-iktidar karşıtı avukat ikiliğini fiilen öne çıkarmış. Yasaya göre yargıya bağlı “hukuki danışmanlar ve uzmanlar merkezi” kurulmuş. Hukuki müşavirlere mahkemelerde aynen baro avukatları gibi her türlü avukatlık hakkı tanınmış.
“Bundan sonrasını hayal etmek çok kolaydı” diyor Aref:
“Avukatlık meslek olarak iktidar yanlısı avukatlar ve iktidar karşıtı avukatlar olarak ikiye bölündü ama müvekkil için davayı kazanmak önem taşıyordu. Dolayısıyla iktidar yanlısı olan ve kalkınma yasasının 187. Maddesi üzerine kuruldukları için ‘187 madde avukatları’ adıyla tanınan avukatlar hem mahkemelerde hem de müvekkiller nezdinde öncelik bulmuş oldu. Öyle ki baronun çok kıdemli ve eski avukatları bile barodan istifa etmek ve müşavirler merkezine geçmek zorunda kaldılar. Böylece ‘iktidar karşıtı’ sıfatı verilen avukatlar fiilen işsizlik ve ekonomik sıkıntılara sürüklenmiş oldu. İslamcı rejim-seküler hukukçu ve avukat meselesi İran’da henüz sona ermiş değil ama bu baskılar altında baro ve serbest ve bağımsız avukatlık mesleği de yıkılmak üzeredir. Bu hikâyeden ders almak icap eder.”
Elbette baroları hallettikten sonra sırada mimar ve mühendis örgütleri, tabip odaları var.
Çünkü onları da biat ettiremediler, onların da örgütlerini bölme, parçalama, ele geçirme ya da yok etme peşindeler.
Onlar için de İran mollalarından ya da Suudi Arabistan’dan bir model mi kopyalarlar, Faşist İtalya’dan ya da Nazi Almanya’sından eski bir örnek mi alırlar, onu göreceğiz.
Baroları parçalamak, ele geçirmek için İran’daki İslami rejimin yöntemini uygulayan iktidar yarın bekçilerden de Devrim Muhafızları yapar.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021