Elif ÇAKIR
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın yerel seçimlere bakışıyla ilgili olarak benim şöyle bir tezim vardı: Erdoğan bu seçimlerde 80 ili kaybetse ama İstanbul’u kazansa mutlu olacak, bütün Türkiye’yi kazansa ama bir tek İstanbul’u kaybetse, sandıktan hezimetle çıkmış gibi hissedecek…
Nitekim Erdoğan gerek Anadolu’daki seçim mitinglerinde yaptığı konuşmalarla gerekse bütün bakanlarını Murat Kurum için görevlendirerek benim bu tezimi doğruladı.
Erdoğan İstanbul’u kazanmayı o kadar istiyor ki, 17 bakanın dışında seçimin arifesinde devreye bir de damadı Selçuk Bayraktar’ı soktu.
Selçuk Bayraktar, Baykar’da gençlerin katıldığı bir iftar programında Murat Kurum’u ağırlayarak gençlere Kurum’u öve öve bitiremedi. Damat Bayraktar gençlere Kurum’un nasıl bir proje insanı olduğunu, 6 Şubat depreminde nasıl canını dişine takarak fedakarca çalıştığını, Kurum ile kendisinin mühendis olarak zihin dünyalarının benzer olduğunu anlattı, oy istedi.
Bayraktar’a göre Baykar nasıl Kızılelma’yı yapıyorsa Kurum’da kendi alanında Kızılelma’yı yapıyor!
***
Erdoğan İstanbul’u kazanmak için nesi var nesi yoksa yatırdı. Kendi Anadolu’da mitinglerdeydi ama aklı fikri hep İstanbul’daydı. Hangi şehre gittiyse oradan İstanbul’a oy istedi.
Karabük’e gitti “Karabüklü kardeşlerim Ankara ve İstanbul’daki hemşerilerini arayacak, hep beraber İstanbul’da Murat Kurum diyecekler, işi sağlam kazığa bağlayalım. Tamam mı?” dedi.
Van’a gitti “İstanbul’daki Vanlıları arıyorsunuz değil mi” diye sordu, Murat Kurum’a oy istedi.
Erzurum’a gitti ““İstanbul’da Erzurumlu malum çok. İstanbul’daki Erzurumlu kardeşlerimizi arayacaksınız değil mi? Onları aman ha 31 Mart’a giderken sakın bir yanlışlık olmasın diyerek uyaracaksınız değil mi?” dedi.
Konya’ya gitti “İstanbul’da ne kadar akrabanız varsa hepsini seferber edeceksiniz” dedi.
Kayseri’ye gitti “İstanbul’da yaşayan hemşerilerinizi arayın AK Partinin İstanbul adayı Murat Kurum’a oy isteyin” dedi.
Tokat’a gitti, Çorum’a gitti ‘İstanbul’daki akrabalarınızı arayın Murat Kurum’a oy isteyin’ dedi.
22 yıllık iktidarındaki girdiği yerel seçimlerde Erdoğan’ın ilk kez böyle davrandığının, İstanbul için ülkenin dört bir yanını seferber etmeye çalıştığının altını çizmekte fayda var.
Ama anormal değil elbette. İstanbul’u İsteyebilir, partisinin bütün imkanlarını İstanbul’u kazanmak için kullanabilir. Ülkenin dört bir yanındaki seçmenlerinden destek de isteyebilir. Kendisi, çocukları, bütün akrabaları, teşkilatları, partilileri, milletvekilleri İstanbul’un kazanılması için sahaya inebilir, Murat Kurum’un propagandasını yapabilir. Kimsenin tek kelime etme hakkı da olmaz.
Sonuçta kime ne?
Ama 17 bakanın sahaya sürülmesi, bu parlamenter sistemde bile olsa ahlaki değil, etik değil, doğru değil.
Hele CB sisteminde hiç değil.
***
Doğru olmadığını, hakka hukuka uygun olmadığını bildikleri halde ağız dolusu, bağıra bağıra ayıplı hallerinin gayet normal, gayet doğru olduğunu savunuyorlar…
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik diyor ki: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeyiz. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemindeyiz. Bu sistemde, bakan arkadaşlarımızın sahada olmasından daha doğal ne var?” (28 Mart)
İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan diyor ki:
“Bu bakanlar KPSS ile mi atandı. Bu bakanları AK Parti Genel Başkanı, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Erdoğan atamadı mı.” (27 Mart)
Bülent Turan doğru söylüyor… Evet Cevdet Yılmaz, Yılmaz Tunç, Vedat Işıkhan, Hakan Fidan, Mehmet Şimşek, Ali Yerlikaya, Ömer Bolat KPSS ile atanmadılar görevlerine. Doğru Devlet Memurları Kanuna tabi de değiller.
Yasaya, mevzuata uygun olması yapılan işin ahlaki olduğunu gösterir mi peki?
Bir siyasi iktidar partisine dilediği gibi davranma, hareket etme konusunda sınırsız yetki veren hükümler anayasaya yazıldığı zaman bütün mesele bitiyor mu? Anayasada hüküm olabilir ama hukuk devletine aykırı bir hükümdür.
Kaldı ki Hazreti Ömer arayışında olan, Hazreti Ömer’i kendisine örnek aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün bakanlarını devletin işlerini bir kenara koydurarak sahaya sürmesi büyük bir çelişki değil midir?
***
Evet bakanlar KPSS ile atanmadılar ama devletin imkanlarını bir siyasi iktidar partisinin lehine kullanıyorlar. Ceplerinden değil kamudan harcıyorlar…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde parlamenter sistemdeki gibi “kabine” olmadığını, siyasi teknisyenlerin olduğunu bizzat hükümet sisteminin baş mimarlarından olan Mehmet Uçum açıklamıştı:
“CB sistemi siyasi açıdan tek kişilik hükümettir, tek irade, tek teşkilat ilkesine dayanıyor. Bu sistemde hukuken bakanlar kurulu, bakanlar kurulu kararı yok, bu kavramlar fiilen kullanılmamalıdır. Siyasi kararları verme yetkisi, yürütme görevi seçilmiş Cumhurbaşkanına aittir. Bakanlar ‘siyasi teknisyen’ olacaktır. Cumhurbaşkanının aldığı kararların uygulanmasını sağlayacak teknisyenlerdir.” (18 Temmuz 2018)
Bakanları Erdoğan atıyor doğru ama Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018 seçimlerinin hemen akabinde bizzat kendisi, hükümet sistemini ve bu sistemde bakanların pozisyonunu şöyle anlatmıştı:
“Pazartesi günü inşallah yemin törenimizin hemen ardından yayınlayacağımız 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeni kabinemizi açıklıyoruz. Artık yürütme görevini Meclis tarafından tarafından yetkilendirilen Bakanlar Kurulu değil, doğrudan cumhurbaşkanı ifa edecek. Bakanlar artık eskisi gibi olmayacak. Şimdi artık partili olmayan bakanlarımızla bir kabine oluşturuyoruz. Bu arkadaşlarımız, bundan önce olduğu gibi de köşeye sıkıştırılmak suretiyle, şuraya şu olsun, buraya bu olsun mantığıyla hareket etmeyecek. Artık bakanlar olaylara objektif bakma imkanını yakalayacak. Bu, ona bir rahatlık getirecek. Bu tür zanların altında da kalmayacak.” (7 Temmuz 2018)
Dikkat ettiniz mi? Erdoğan bu sistemin mantığını “partili olmayan bakanlar” diyerek ifade ediyor.
Dün öyle bugün böyle denildi diyebilir iktidar yetkileri. Bir seçim de böyle geçmiş olacak. Seçmenler artısıyla eksisiyle değerlendirecek oyunu kullanacak…
Saatler sonra ya bakanların sahaya inmesiyle, devletin bütün imkanlarının seferber edilmesiyle seçim kazanmış bir Murat Kurum olacak…
Ya da 17 bakana, devletin seferber edilen bütün imkanlarına karşı seçim kazanmış bir Ekrem İmamoğlu.
Herkes için hayırlara vesile olsun.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
19.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
29.08.2025
27.08.2025
2.08.2025
19.07.2025
18.06.2025