Elif ÇAKIR
Uzunca zamandır yazmayı düşündüğüm bir konuydu. Yazmayı düşündüğüm konularla ilgili not defterini karıştırırken “mutlaka yazmalıyım nostaljik olur” notuyla yeniden gözüme ilişti. Gözüme ilişti, ben yazmadım ama yazılmamış da.. Yazarken o anki duygularımı hatırlatması açısından, Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesi kitabından “Onca kalabalığa rağmen, bu nasıl bir yalnızlık” sözünü not etmişim.
Özellikle son bir yıldır, 1960’lı, 70’li, 80’li ve 90’lı yıllar üzerinden “eski ve yeni” Türkiye tartışmaları yapılıyor biliyorsunuz..
Beni etkileyen, alıp çocukluğuma, gençliğime, umut dolu, yumruk olmuş ellerimle protestodan protestoya koştuğum eski günlere, geçip gitmiş günlere götüren söze geleyim...
“Eski Türkiye’yi bugünün gençlerine anlatmak.”
1960’lı yıllara dair bir şey söyleyemem ancak eski Türkiye’ye dair 1970’li yılların ortalarından itibaren hatırladıklarımı paylaşabilirim.
Babam devlet memuruydu. Vizontele filminin aynısını çocukluğumda yaşadığımı söyleyebilirim. Mesela, Türkiye’nin en karanlık yıllarında Ankara Mamak’taydım. 1979 -1980 yılı öğretim yılının ikinci döneminden itibaren Mamak ilköğretim okulunda jandarmanın gölgesinde derslere giriyorduk, jandarmanın gölgesinde teneffüse çıkıyorduk. Çoğu kez tatil olurdu. Sınıfta tam olarak 75 kişi miydik hatırlamıyorum ancak sıralarda üçer kişi oturduğumuzu biliyorum. Hatta Siyasetin konuşulduğu bir evde büyüdüğüm için, ne olup bittiğinin farkında bir çocuk olarak büyüdüm.
Sokaklar güvenli değildi. Bugünün gençleri bilmez elbette, televizyon tek kanaldı. Akşam 20.00’de istiklal marşı ile açılır gece 00:00’da Anıtkabir’de askerlerin okuduğu istiklal marşı ile kapanırdı. Sonra sinyal sesi ile birlikte “televizyonlarını kapatmayı unutmayınız” uyarısı çıkardı. Evimizde toplanan bütün mahalleli “televizyonunuzu kapatmayı unutmayın” yazısı çıkıncaya kadar dağılmazlardı.
Bir yanda üniversitelerde çıkan olaylar, ölen gençlerin haberleri. Hangi ilde daha sıkıyönetim ilan edilmiş haberleri. 1970’de 620 gramı 80 kuruşa olan ekmeğe peşpeşe gelen zam haberleri. Kırmızı ve sarı saman kağıdından yapılmış bakkalların hali vakti yerinde olmayanlara verdiği alışveriş karnesi. Ama daha çok ekmek almak için kullandığımı hatırlıyorum. Akşamları evde konuşulan “yağ, tüp, şeker” kuyruğuna giren komşularımızdan “bilmem kimin” başına gelenler, kuyrukta yaşanan arbedeler. Ve bir yanda da Eurovizyon’da bizi temsil edecek Ajda Pekkan haberleri. 12 Eylül’den sadece sadece birkaç ay önce 19 Nisan 1980’de Ajda Pekkan’ın mavi elbiseler içinde Eurovision Şarkı Yarışması’nda okuduğu “Aman Petrol” şarkısı. 12 Eylül darbesine götüren o kanlı sokak çatışmaları içinde Türkiye’nin en sakin olduğu tek akşam olmalı. Bütün Türkiye’de 19 Nisan akşamı, adeta hayat durmuş olmalı. Öğretmenim. Canım öğretmenim. Nasıl idealist bir öğretmendi. Okula sadece ders vermek için gelmezdi, teneffüslerde dahi bizimle ilgilenir okumaya teşvik etmek için uğraşır, hatta ödüller vaat ederdi.
Öğretmenlerin idealist olduğu dönemlerdi. Kaos vardı, çatışma vardı. Okula ulaşmak kolay değildi. Zor yıllardı. Ama çocukluğum umut içerisinde geçti.
90’lı yıllar... Yine Türkiye’nin zor yılları... En çok da 28 Şubat dönemi... Ancak geleceğe dair umut dolu olduğumuz yıllar. Ne güzeldik... Hukuksuzluk vardı, adaletsizlik diz boyu idi. Dindar kesim ülkenin üvey evlatları bile değildi. Evlerde, vakıflarda yapılan sohbetlerde, “biz” diyorduk “biz”... Biz inanlara iktidar olma fırsatı verilse, adaleti tesis ederdik. Bu ülkenin ötekileştirilmişi olmazdı. Bu ülkede hukuk olmadığı bu mağduriyetler yaşanıyor, biz gelsek iktidara bu ülkede hukuk olur, diyorduk. Mücahittik, adil insanlardık, dünyanın neresinde olursa olsun zulme, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşıydık. Özgüvenliydik. Ahlaklıydık.
İslami kesimin bütün sivil toplum kuruluşlarıyla, radyolarıyla, televizyonlarıyla, gazeteleriyle, aydınlarımızla gurur duyduğumuz dönemlerdi. Okuduğumuz kitaplardan, heyecanlarımızdan tek tek bahsetmeme gerek yok. Zira Nihal Bengisu, geçtiğimiz günlerde hepimizin duygusuna tercüman olan bir yazı kaleme aldı.
Şimdi her şey güzel. Başörtüsü sorunu yok, İmam Hatipler için katsayı sorunu yok. 17 yıldır inanan insanlardan oluşan kadrolar iktidarda.
Fakat, “onca kalabalığa rağmen, bu nasıl bir yalnızlık” duygusundan kurtulamamak...
Aslında demek istediğim, yutkunduğum şey şu... 47 yaşında birisi olarak bugün yeni Türkiye’yi eski Türkiye ile mukayese ederken, yani bugünü anlatırken, yutkunarak değil boğazımda bir şeyler düğümlenerek değil, özgüvenle gururla anlatmak isterdim.
Dışarıda Eski Türkiye’yi anımsatan “patates, domates, biber, patlıcan” kuyrukları olsaydı tek sorunumuz. Atlatılır. Bunlar atlatılmayacak şeyler değil.
Defterime aldığım son notu paylaşarak noktalayayım yazımı en iyisi...
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana -sözün kısası – şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece ‘daha’ sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırabileceğini iddia ederdi.” (Charles Dickens, İki Şehrin Hikayesi, sh.13)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024