Elif ÇAKIR
Şu sıralar, “son sözü elbette YSK söyleyecek”, “seçimlerin patronu YSK’dır”, “YSK’nın kararına saygı duyacağız”, “YSK hukuki bir süreç yürütüyor” gibi benzeri açıklamaları, şu sıralar, Cumhur İttifakı içinde yer alan siyasetçilerimizden sıkça duyuyor olabilirsiniz.
Başlığa çektiğim sözü ise, günlerdir sessizliğini koruyan Sayın Binali Yıldırım, evvelsi gün, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada söyledi.
El hak doğru...
Seçmen söyleyeceğini sandıkta söyledi. Milli irade sandıkta tecelli etti...
Ancak, İstanbul’da ‘yeniden sayım’ kararı verilmeyen ilçesinin kalmaması, sayılan sandıkların yeniden sayılması, torbalardan geçersiz oyların çıkartılması, seçmenin sandıkta söylediğinin bir türlü kabul edilmediğini gösteriyor.
Elbette ki, seçim sonuçlarına itirazlar olağandır. Partiler, şaibenin bulunduğunu somut delilleriyle ispat edebildikleri sandıklar için itirazlarda bulunabilir, o sandıkların yeniden sayılmasını isteyebilir.
Bunların hepsi hukukidir...
Sorun, siyasetçilerimizin de söylediği gibi seçimlerle ilgili tek söz sahibi olan, dolayısıyla ülkemizin kaderinde büyük bir etkiye sahip olan YSK’nın bu süreçte takındığı tavırdır.
Yüksek Seçim Kurulu “belki” de ve “gerçekten” de, tarafsız ve hukuki davranıyor olabilir.
Ancak özellikle 31 Mart seçim sonuçlarıyla birlikte ortaya koyduğu tavırlar, toplumda, YSK’nın “hukuki ve tarafsız” davranmadığı algısını hatta kurumun siyasallaştığı kaygısını pekiştiriyor.
Çünkü, YSK’nın tarafsız hareket ediyor olması yetmez. Bangalor Yargı Etiği İlkeleri der ki, yargıçlar “tarafsız hareket etmekle yetinmeyip, objektif bir bakış açısıyla tarafsızlıklarına ilişkin her türlü kuşkuyu bertaraf edecek bir duruş” sergilemeli.
YSK üyeleri yargıçtır, bu ilkelere uymak zorundadırlar.
Zira der, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri “Hakimin hal ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici olmalıdır: Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir.”
Yargıçların amentüsü sayılacak bu ilkeler sadece Bangalor Yargı İlkeleri’nde mi yazılı?
Hayır...
31 Mart seçimlerinden yirmi gün önce Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün “Artık Türk hakimleri ve savcıları bağlayıcı bir şekilde uyacak” sözleriyle açıkladığı Türk Yargı Etiği İlkeleri’nde de yazıyor. Okuyalım:
“Yargıçlar kararlarını; kişilerin, kurumların ya da kamuoyunun tepkisini çekeceği endişesi duymaksızın ve onları memnun etme kaygısı taşımaksızın bağımsız olarak verirler.”
***
“Yargıçlar, yargıya güvenin sağlanması ve sürdürebilmesi için bağımsız olmak kadar, bağımsız görünmenin de önemli olduğunun bilincindedirler.”
***
“Dürüstlüklerine gölge düşürebilecek durumlar içinde bulunmama konusunda özenli davranırlar.”
***
“Hukuka güvenlik ilkesi gereği uygulamalarında tutarlılığı gözeterek görevlerini yerine getirirler.”
***
“Yargıya olan güveni tartışmalı hale getirebilecek veya zedeleyebilecek tutum ve davranışlardan her zaman ve her yerde titizlikle kaçınırlar.”
Yüksek Seçim Kurulu, üyeleri yargıçlardan oluşur, 1961 Anayasası’nda “Cumhuriyetin Temel Kuruluşu” başlığı altında yer alan bir anayasal kurumdur.
Dolayısıyla “yargı etiği kuralları” YSK üyelerini ve kurumu da bağlar.
Darbelerle dolu siyasal tarihimizde 1950 yılından bu yana, düzgün ve güvenilir bir şekilde seçimlerin yapılıyor olmasını sağlayan kurumdur.
Türkiye’de ağır aksak da olsa demokrasi işliyor algısı “seçimle gelenin seçimle gidiyor” olmasını sağlayan seçimlerdir. Doğruya doğru, bugün ülkemizde ağır aksak da olsa demokrasi işliyor inancını sağlayan, YSK’nın konjonktüre, egemen güçler bakmadan, milli iradeye saygı duyarak sandıktan çıkanı resmi olarak ilan ve seçilenin mazbatasını teslim etmesidir.
Türkiye’nin demokrasi kaderini elinde bulunduran Yüksek Seçim Kurulu belki de ilk kez ciddi bir şekilde kendisi “demokrasi” ve “hukuk” sırat köprüsünden geçiyor.
İçinden geçtiği bu tarihsel dönemeçte tarihe iyi bir sınav vererek geçmesini temenni ederim.
Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin meşruiyetine zarar verecek, kurumun itibarını zedeleyecek, siyasallaştığı algısını oluşturacak yaklaşımlardan vazgeçmelidir.
31 Mart gecesinden bu yana ortaya çıkan görüntüler sadece YSK’nın itibarını zedelemez. YSK’nın bu süreçte verdiği kararlar AK Parti’nin de Adalet Bakanlığı’nın demokrasi tarihine kötü bir şekilde geçmesini sağlar...
İstanbul seçimleri hakkında YSK’nın sürekli kararını ertelemesi, YSK’nın İstanbul’da karar vermekten imtina ediyor görüntüsü iyi bir fotoğraf değil.
Bugün İstanbul’da “sandıkları korumak” için “demokrasi” adıyla nöbetlerin tutulması, seçimlerin hukuk ve düzen içinde yapılmasının garantörü olan YSK adına iyi bir görüntü değil.
YSK’nın, önce seçimlere girmesinde mani görmeyip, seçimlere girebilme ehliyeti verip, seçildikten 11 gün sonra da kalkıp “KHK ile ihraç edilen ve belediye başkanı seçilenlere mazbataların verilmemesi” kararı vermesi hukuk devleti adına, demokrasi adına iyi bir görüntü değildir.
Seçim kanununda bir kişinin aday olmasını sakıncalı sayacak maddeler arasında “KHK ile ihraç” engeli var mı? Yok.
Zaten böyle bir engel olmadığı için YSK, KHK ile ihraç olmuş kişilerin aday olmasında bir engel görmedi.
YSK’nın, mazbatalarını seçilen HDP’li isme değil de ikinci sırada yer alan AK Parti’li isme vermesi nasıl bir algının oluşmasına sebep olur?
KHK’lı olduğu için mazbatasını alamayacak olan “seçilmiş belediye başkanlar”ının neredeyse tamamı öğretmen. Ve OHAL Komisyonu’nda “mağdur” başvuruları var.
Haklarında verilmiş bir yargı kararı yok. Açılmış bir mahkeme yok. OHAL Komisyonu başvurularını reddettiği taktirde mahkeme süreci başlayacak. Belki de yargılama sonucunda “Pardon” denilecek.
Diyelim ki böyle değil.
O halde şöyle: Diyelim ki KHK ile ihraç edilenler kamu hizmetinde yer alamazlar kararı var ise, 19 Şubat’tan 3 Mart tarihine kadar adayların seçimlere katılmasında sakınca olup olmadığını araştıran YSK ne yaptı?
Velhasıl kelam...
Yüksek Seçim Kurulu, 31 Mart gecesinden bu yana ortaya koyduğu tavırlarla, yaklaşımlarla, oluşturduğu bu öngörülemez durumu bir an önce toparlamalı.
Türkiye’nin hukuk devleti algısının daha fazla tahrip olmasının önüne geçmeli. Sayın Yıldırım’ın dediği gibi seçmen sözünü söyledi... YSK’da artık bir an önce bu süreci neticelendirmelidir.
Polislerin seçmelerin evlerine giderek “kime oy verdin” fişlemelerinin önüne başka türlü geçilemez.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
19.11.2025
11.11.2025
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025