Elif ÇAKIR
Hükümet yetkililerinin ekonomiye yönelik yaptığı olumlu açıklamaların aksine ekonomik krizin etkileri her geçen gün daha da derinleşiyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody’s “Merkez Bankası’nın şeffaflığı ve bağımsızlığına gölge düşüyor” diyerek Türkiye ekonomisinin notunu düşürdü. (15 Haziran 2019)
Dünyanın saygın kuruluşlarından olan Fitch Ratings, Türkiye’nin not görünümünü verdiği ‘BB-‘ notu ile “yatırım yapılabilir” seviyenin iki kademe altına düşürdü. (13 Temmuz)
Yine saygın bir uluslararası kredi derecelendirme kurumu olan Standart and Poors, Türkiye’nin kredi notunu ‘B+’, görünümünü ABD ve AB ile ilişkilerin bozulma potansiyeli ve bölgesel güvenlik riskleri var diyerek ‘Durağan’ olarak teyit etti. (5 Ağustos)
Uluslararası kuruluşların Türkiye ekonomisinin notunu düşürmelerini ülkemizi kıskanan “dış güçlerin” bir operasyonu olduğunu söyleyip geçebilirdik…
Eğer gerçekten de ülkemizde ekonomik anlamda işler yolunda gitmiş olsaydı…
***
Ağustos ayındayız. 2019 yılını yarıladık. Vatandaşın geçim şartları bakımından her yeni ayın bir öncekini arattığını rahatlıkla söylemek mümkün. Bunu söylemek için iktisatçı olmak da gerekmiyor.
Doların, Euro’nun bir saat sonra ne olacağı belli değil. Türk lirası değer kaybetmeye devam ediyor. Rahmetli Güngör Uras’ın ifadesiyle pazardaki marketteki fiyatlar “Ayşe Teyzenin” cüzdanını yakıyor. Açıklanan bütün ekonomik reform paketlerine rağmen enflasyon düşmüyor. Son bir yılda bir milyonun üzerinde kişi işsiz kaldı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği mart ayında 640 nisan ayında ise 726 şirketin kapandığını açıkladı.
Elbette ki hükümet yetkilileri durumun vahametini bildikleri halde “ekonomik kriz yok” açıklamaları yapmaya da “işlerin yolunda gittiğini” söylemeye de devam edecekler.
Ancak olması gereken bu açıklamaları yaparlarken bir yandan da var olan sorunun çözümüne yönelik adımları atmalarıdır.
Yani böylesi dönemlerde hamaseti popülizmi ve etrafındaki “işler iyi gidiyor” şakşakçıları bir kenara bırakarak iktisatçıları dinlemeleri gerekir.
Maalesef şimdiye kadar kulak verilmedi. Sonuçta iki yıldır “geliyorum” diyen bir ekonomik kriz vardı ülkemizin kapısında. Eğer iki yıldır ekonomik kriz ve alınması gereken önlem uyarılarında bulunan iktisatçılara kulak verilseydi, ekonomik krizin etkileri bu kadar ağır olmazdı. 2008 ekonomik krizinde olduğu gibi daha hafif hasarlarla atlatılabilirdi.
Şayet ülkenin saygın ekonomistlerine, iktisatçılarına kulak verilmiş olsaydı.
2017 yılından bu yana her fırsatta ekonomik kriz uyarısında bulunan isimlerden birisi de dünyada en çok alında yapılan 10 ekonomist arasında gösterilen MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu.
İki yıldır “ekonomik kriz” uyarısında bulunan Sayın Acemoğlu Haziran ayında verdiği mülakatta “En kötü kısım daha başlamadı” dedi.
Soruyorsunuz değil mi “daha kötü kısım” nasıl olacak diye?
Soru şu:
Sayın Acemoğlu iki yıl önce “ekonomik krizin” geleceğini nasıl tahmin etti?
Saygın bir hukuk adamı olan mesleki büyüğüm Taha Akyol bütün bu soruları dünyaca ünlü iktisat bilgini Daron Acemoğlu’na sordu. Dünkü Karar Gazetesinde mülakatın birinci bölümünü mutlaka okumuşsunuzdur. Ancak ben yine de Sayın Acemoğlu’nun altını çizdiğim şu tespitlerini paylaşmak istiyorum.
“Türkiye 2002 -2006 arasında nispeten kaliteli bir büyüme sağladı. Yolsuzluk ve kötü yönetim engellendi. Verimlilik artışı ve sermaye akışı sağlandı. Ancak 2006’dan sonra işler tersine döndü., verimlilik artışımız olmadı. Sermaye geldi ama ekonomik verimsizlik ve risk birikmeye başladı.. Türkiye ekonomisi için endişe verici olan şey de budur.”
“Bu sürecin iki nedeni var, birincisi politikacıların sorunlarla yüzleşmesini engelleyen seçim hesapları ve daha cazip gelen kısa vadeli çözümler ve hükümete bu sorunları söyleyebilecek bağımsız, cesur bürokrat ve teknokratların eksikliği…”
“Refahın kökleri kurumlardadır. Ekonomiyi nasıl örgütlediğimizi onlar belirler. Dışlayıcı kurumlar dar bir grubun kontrolündedir, yolsuzluğa bulaşmışlardır, politikacıların aşırı gücü altındadırlar, mülkiyet haklarını korumakta zayıftırlar. Bu durumda iş dünyası belirsizlikten korkar ve yatırımdan kaçar. Kapsayıcı kurumlar, tekelleri kıran, yolsuzlukları engelleyen toplumda geniş çapta fırsatlar sunan kurumlardır. Bunlar dar seçkinlere değil, iktidarla arası iyi olanlara değil herkese fayda sağlayan dolayısıyla verimlilik artışını ve büyümesini sağlayan kurumlardır.”
“Verimliği artırmak daha iyi üretkenlik elde etmek istiyorsanız, daha iyi bir teknolojiye ihtiyacınız var. Daha iyi teknoloji elde etmenin etkili bir yolu da yabancı yatırımları, özellikle de ortak girişimleri ülkeye çekebilmek. Bu gerçekleşmedi.
Daha iyi verimlilik elde etmek istiyorsanız, yatırımı yapacak doğru şirketlere de ihtiyacınız var. Yolsuzluk ve belirsizlik, özellikle politikacıların desteğine sahip olmayanların yapabileceği yatırımlara engel oluşturuyor. Biz bu açıdan da başarısız olduk.”
Meselenin matematiği, denklemi değişmiyor. Ekonominin gelişmesi için yabancı yatırımcıya ihtiyaç var. Yabancı yatırımcının ülkeye gelebilmesi için ülkede belirsizliğin olmaması gerekiyor. Ülkede belirsizliği bitirecek olan en önemli ilke o ülkede adaletin olması. Adaletin olması hukukun üstünlüğü ilkesinin işliyor olması ile mümkün. Hukukun üstünlüğü ilkesini işletecek olan yargı bağımsızlığı.
Ve devlet kurumlarının kapsayıcı olması. Dışlayıcı olmaması.
Devlet kurumlarını kapsayıcı olması ne demek?
Tek bir örnek verip yazıyı sonlandıracağım. Çünkü tek bir örnek pek çok devlet kurumundaki durumu anlatacak nitelikte.
Mesela, bir devlet bankası şartlarını, koşullarını yerine getiren bütün müşterilerine eşit şartlarda davranacak. İmtiyazlı müşterileri, hükümet tarafından bir telefonla işleri hallolan kişileri olmayacak. Bankanın bütün imkanları imtiyazlı olanların hizmetine değil bütün vatandaşlara açık olacak. Bu nasıl mümkün olur kurumlar politikacıların sahip olduğu aşırı gücün etkisi altına alınmadığı zaman…
Böyle olması yolsuzluğu bitirir. Yolsuzluğun olmadığı bir ülkede yozlaşma olmaz.
Son olarak Acemoğlu’nun Ulusların Düşüşü kitabındaki şu sözlerine bakalım:
“Siyasal kurumlar toplumda gücün kimin elinde olduğunu ve bu gücün ne amaçla kullanılabileceğini belirler. Güç dağılımı yeterince eşit değilse ve sınırlandırılmamışsa siyasal kurumlar mutlakıyetçidir, tıpkı tarih boyunca dünyanın dört bir yanında hüküm süren mutlak monarşiler gibi. Buna karşılık, gücü toplumun geniş kesimlerine dağıtan ve ona sınırlama getiren siyasal kurumlar çoğulcudur. Siyasal güç tek bir kişinin ya da dar bir grubun eline geçeğine geniş tabanlı bir koalisyonun elinde kalır.” (Sh.80)
Acemoğlu mülakatının bugün yayınlanan ikinci bölümünü de dikkatle okumanızı isterim. Ben okuyacağım.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
19.11.2025
11.11.2025
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025